KARDEŞİM

89 6 0
                                    


      "Aklımın ermeye başladığı andan itibaren bir kardeşim olmasını istedim. Hep beraber yaşadığımız eski evimiz iki katlıydı. Kendimi üst kattan sarkıtır, kardeşim olmazsa atlayacağımı söylerdim. Annem de bana, kardeşim olursa bana eskisi kadar vakit ayıramayacağını söylerdi."
"Kardeşin olmasını neden bu kadar çok istiyordun? O yaşta çocuklar kardeşlerini kıskanır, hatta istemez."
"Aslında sebebim çok bencilceydi. Ben, benimle beraber yanacak birini daha istiyordum yalnızca. Evdeki baskıyı tek başıma yüklenmek istemiyordum. Kardeşim olursa benim üstüme daha az düşerler diye düşünmüştüm. Annem ve babam iki kişiydi, ben ise tek başımaydım. Evin içindeki savaşı eşitlemek için, güçlü olabilmek için bir yandaş istemiştim. Daha ana karnına düşmemiş kardeşimin dağılmamak için çabalayan dengesiz bir aileye doğmasına izin verdim. Yalnızca bencilce sebeplerim yüzünden, bir çocuğun daha yaralı büyümesine sebep oldum."
Her şeyi tek başına yüklenmek ona ağır gelmişti. Bir destekçiye ihtiyaç duymuştu, evin içinde onu savunacak bir yandaş istemişti. Tek başına olmamak istemişti.
"Annem kardeşime hamile olduğunu, İstanbul'da köprüye girerken söylemişti bize. Şaka yaptığını düşünmüştük. Hissettiğim heyecanı hala hatırlıyorum, destekçim yoldaydı. Artık her şey daha güzel olacaktı. İçimde bir umut filizi oluşmuştu, dokuz ay boyunca büyüyecekti. Yalnızca dokuz ay bekleyecektim ve artık yalnız olmayacaktım."
"Baban bu duruma nasıl tepki vermişti?"
"Babam mı, çok sevinmişti. Anneme mutlulukla sarılmıştı, bende yaptığının aksine. Bebeği heyecanla beklediğini söylemişti, beni istemediği halde. Kardeşim doğduğunda dördüncü sınıftaydım. Annemle ikimiz, bebeğin adına karar vermiştik. Babam da onaylamıştı tabi. Çocukluk aşkımın adını verecektik ona, aynı zamanda ilk evcil hayvanımın ismiydi. O bir ördekti, İstanbul'da yaşadığımız dönemlerde benimle büyüdü. Onun adını kardeşime vermenin özel olacağını düşünmüştüm. Ama babaannem babamı, babam da annemi ikna etti ve ismi son anda değişti. Hayal kırıklığına uğramıştım ama hissettiğim heyecanın önüne geçemedi. Annem ameliyattayken babama yalvarıyordum, kardeşimi gören ilk kişi ben olmak istiyorum diyordum. Hatta onu erkekler tuvaletine kapatmıştım, ameliyat boyunca orada beklemişti. Ameliyathanenin kapısı açıldı ve birkaç hemşire önlerinde tekerlekli bebek yatağıyla göründü. İşte oradaydı, kardeşim. Yoldaşım, biriciğim. Daha yeni açmıştı hayata gözlerini, karşısında beni bulmuştu. Ablasını görmüştü ışığa kavuştuğu ilk anda. Başardığımı hissettim, yalnız olmadığımı hissettim. Onunla beraber büyüyecek ve her şeyi beraber omuzlayacaktık."
"Peki öyle oldu mu? Destekçin miydi kardeşin, yoksa ters giden şeyler mi oldu?"
"Ters giden şey hayatın kendisiydi. Kardeşimi hiçbir zaman kıskanmadım, ona hissettiğim şey saf sevgiydi.Fakat o beni hiç bu kadar sevmedi, benim tarafımda değildi. Kendime bir yoldaş aramak için girdiğim bir yolda, evin içine dördüncü bir yabancının girmesine sebep oldum yalnızca. Artık üç yabancı değildik, sayımız artmıştı. Kısa bir süre de olsa annemin benim üstüme daha az düşmesini sağladı ki bu istediğim şeydi. Ama yalnızca kısa bir süre, sonrasında yükümü bölüştüğümü değil, kendi ellerimle katladığımı fark ettim. Beni hep kıskandı, bende olanları istedi hep. Her şeyi vardı ama gözü bana kalan şeylerin üstündeydi. Annem ve babam onu çok şımartıyordu ve bu onun kendini yenilmez sanmasına neden oluyordu. Benim üstümde bile güç sahibiydi. Normal bir abla kardeş ilişkimiz yoktu. Kavga çıkaran ve vuran taraf ben değildim. Küçücük yaşında bana vurabilecek gücü ve özgüveni vardı. En kötüsü, ailem onun yaptığı her şeye müsamaha gösteriyordu. Sanki beni büyüten aileyle kardeşimi büyüten aile tamamen farklıydı. Her ağladığında istediği yapılıyordu, bana vurduğunda gülünüp geçiliyordu ama ablası olarak karşılık verdiğimde kötü abla oluyordum. Kendimi savunmama izin verilmiyordu, o da kendini yenilmez zannetti. Herkesin üstünde gücü olduğuna inandı. Çocukken bana yapılam tehditlerin hiçbiri oma yapılmadı, mükemmeliyetçi annem bile ona karşı pamuk gibiydi. Ben kardeşimi hep sevdim, ama ailem kabul etmeseler bile bizi yıllarca ayırdı. Kendisine örnek olarak babamı aldı yıllar sonra bile. Babam beni zaten hiç istememişti, ama annem beni büyük çabalarla yaşattığı halde kardeşimi daha mutlu büyütmüştü. Buna rağmen kardeşim hep babamı seçti, annemi değil babamı yanında istedi. Evde kardeşime gösterilen saygının yarısı bana gösterilseydi, böyle biri olmazdım belki de."
Çocuklarını ayırdığını hiçbir ebeveyn kabul etmezdi, ama çocuklar bunu hissederdi. Ufacık bir tebessümle bile anlarlardı kim,n daha özel olduğunu.
"Yıllar sonra öğrendim. Annem küçükken kardeşime hep onu benden daha çok sevdiğini söylermiş, bana söylememesi için yemin ettirirmiş. Kardeşim bunu beni üzmek için vurdu yüzüme, böyle öğrendim. Belki onu mutlu etmek için söylenen basit bir sözdü. Eğer gözlerimle görmeseydim, inanmazdım bu duyduğuma. Ama kardeşimin benden daha özel olduğunu hayatımın her saniyesinde gördüm, hissettim. Annemle her kavga ettiğimizde ağlardı. Kızardı bana anneme bağırdığım için, annem de kardeşimi ağlattığım için. Çözmemiz gereken olaylar olduğunda, derdimi anlatmam gerektiğinde ağlıyordu kavga bitsin diye. Annem de beni kardeşimi üzmekle, onun psikolojisini bozmakla suçluyordu. Ama annem bana bağırırken, bana hakaretler ederken kardeşimin psikolojisi hiç bozulmuyordu değil mi? Evdeki katı kurallar, yalnızca benim için geçerliydi. Bir günah keçisi gerekiyordu her tartışmada, o kişi ben seçilmiştim. Doğduğumda alnımın ortasında bir doğum lekesi vardı parmak izi şeklinde. Kim bilir, belki de seçilenin ben olduğumun işaretiydi. Her şeyi üstlenmesi gerekenin ben olduğumun işaretiydi. Ben daha doğmadan lanetlenmiştim."
Alnını inceledim, çok dikkatli bakıldığında seçilebilen bir leke vardı tam ortada. Parmak izi şeklinde bir karartı. Neye baktığımı anlamış olmalıydı. Eliyle yüzünü işaret etti.
"Yüzümün yalnızca bir yarısında çiller var, diğer yarısı ise tamamen pürüzsüz. Tam ortadaki parmak izi ise, yaşadığım iki ayrı hayatı temsil edercesine bölüyor yüzümü ortadan ikiye."
Bu kız daha doğmadan başlamıştı yargılanmaya, suçlanmaya. Ana rahmine düştüğü için suçlanmıştı, babasını dinlediği için suçlanmıştı, annesini dinlediği için suçlanmıştı. Kardeşini üzdüğü için suçlanmıştı, ailesini dağıttığı için suçlanmıştı.  Onun laneti yargılanmaktı ve kim bilir insanlardan daha neler duyacaktı, daha nelerle suçlanacaktı...

KİMSE BİLMEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin