Accident

311 44 65
                                    

Evden çıktıktan sonra, Harry bir süre sakinleşmek için uzandı ve neler hissettiğini tarttı.

Pişman olduğunu yüz kilometreden bile anlayabilirdi bu aşikardı ama içten içe onu adla affedemeyecekti. Bilmiyordu, çok ağır konuşulmuştu, geri dönüşü olan cümleler olduğunu hiç düşünmüyordu.

Evden çıkıp biraz kafa dağıtmaya karar verince üstünü değiştirdi ve araba anahtarını da alıp çıktı. Arabayı çalıştırdığında yağmur hafif hafif yağmaya başlamış, yolları ıslatmaya başlamıştı ama bunu pek umursamadı. Sadece uzaklaşabildiği kadar uzaklaşmak istiyordu. Ne kadar uzaklaşırsa, düşüncelerinden de o kadar uzaklaşabileceğine inanıyordu.

Hız yapmaya başladığında çoktan düşünceleri almış başını gitmişti. O kadar dalmıştı ki yolu bile izlemediğinin farkında değildi.

Karşıdan gelen far ışıkları onu düşüncelerden uyandırırken gözlerini kocaman açtı ve karşıdan gelen arabaya çarpmamak için direksiyonu sağa kardı. Bunu yapmasıyla ağaca girmesi bir olmuştu. Üstelik hız yaptığı için de ağaca çok sert girmişti.

—————

Louis hastaneye nefes nefese girerken hemen yanda duran danışmadan hasta bilgilerini alıp öğrendiği kat numarasına çıktı.

Koridorda Niall ve Mitch'i görünce hemen yanlarına adımladı. Niall muhtemelen öğrenir öğrenmez ilk uçakla buraya gelmişti.

"D-durumu nasıl? O iyi mi?" dedi titreyen sesiyle. Niall gözleri kan çanağı olmuş, konuşmaya mecali yoktu. Mitch bunu anladığında Louis'ye cevap verdi.

"Durumu ağır gibi gözüküyor. Ağaca çok hızlı çarpmış ve kafasını direksiyona çarpmış. Doktordan bilgi bekliyoruz."

Louis'nin bakışları donuklaşmış, içindeki endişe hareket etmesini bile zorlaştırırken zar zor Niall'ın yanına oturmaya çalıştı.

Benim yüzümden diye fısıldadı kendi kendine. Benim yüzümden oldu...

"O iyi olacak.." diyebildi Niall tüm gücünü kullanmış gibi. Louis'nin gözünden bir yaş akarken burnunu çekti. "Gemma ve Anne nerede?"

"Yoldalar, geliyorlar."

Yaklaşık bir saat sonra Gemma ve Anne gelmiş, Louis ve Niall'a sıkıca sarılmıştı. Onlarla da bir yarım saat bekledikten sonra doktor yanlarına gelmiş ve bilgi vermişti.

"Hastanın kafasına yediği darbe çok sert, bir süre komada kalması gerek. Uyanıp uyanmaması hastanın bünyesine bağlı. Tabii uyanırsa da bazı sıkıntılar yaşanabilir.. geçici hafıza kaybı veya yürümekte zorluk gibi. Sabretmeniz gerekecek. Geçmiş olsun."

Anne ve Gemma ağlarken Niall ile Mitch onlara destek olmaya çalışıyordu. Louis ise transa geçmiş gibiydi. Hayatının hiçbir evresinde bu kadar çaresiz hissetmemişti. Jeffrey'den gerçeği öğrendiğinde bile bu kadar çaresiz hissetmemişti.

Hiçbir şey yapamayacak mıydı? Eli kolu bağlı öylece oturacak mıydı? Ama onu özlerdi. Onun yanında olduğunu hissettirmek istiyordu.

Hiçbir şey demeden herkesi orada yalnız bıraktı ve doktorun yanına gitti.

"Pardon, acaba sadece bir dakikalığına onu görebilir miyim? Yalnızca bir dakika." O kadar çaresiz görünüyordu ki doktor ona acıyan gözlerle bakıyordu ama Louis bunu umursamadı. Sadece cevap vermesini bekliyordu.

"Sadece bir dakika."

Louis hızlıca başını salladı ve ardından bir hemşire tarafından bir bone ve bir hastane kifayeti giydirildi. Ardından diğerlerine görünmeden odaya girdi.

Harry'i ellerinde ve vücudunda bir sürü kablo ile görünce gözyaşlarını tutma çabaları yerlebir olmuştu. Yanına çömelip elini elinin içine aldı ve yavaş yavaş öpmeye başladı.

"Çok özür dilerim, Sevgilim." dedi ağlak sesiyle. Kendini çok suçlu hissediyordu. Eğer o eve gelmeseydi bu kaza gerçekleşmeyecekti diye düşünüyordh.

" Söz veriyorum buradan çıktığında evimizde yaşanan tüm kara bulutlu, yağmurlu zamanları güneşli, çiçekli zamanlara çevireceğim. Kirlettiğim tüm anıları temizleyeceğim."

Bir süre sessiz kaldı ve Harry'nin nabzını dinledi. Ardınsan yüzünü inceledi. Hafif sarıya kaçan pürüsüz bir cildi vardı ve kurumuş kırmızı dudaklarını kaplayan bir boru.

"Sana çok aşığım." dedi onun yüzünü izlerken. O sırada Harry'nin nabzı hızlanmaya başladı. Louis bunu fark edince kıkırdadı. "Biliyorum, Hazza. Sen de bana çok aşıksın."

Hemşire odaya girip sürenin dolduğunu söyleyince Louis, son kez Harry'e döndü. "Hep yanındayım.. bizim için yaşayacaksın, sevgilim. Söz mü?" Harry'nin nabzı tekrardan hızlandığında Louis gülümsedi ve odadan çıkıp hastane çıkışına adımladı.

Sigara içip yaşadığı bu gerginliği üstünden atması gerekiyordu. Onu görmek ona iyi gelmişti ama hala korkuyordu. Uyanamama düşüncesi aklında yer edinirken bunu bir yandan da düşünmemeye çalışıyordu.

Sigarayı iyice içine çekip külünü yere atarken Niall'ın gelmesiyle ona döndü. Ona da bir sigara uzattı ve çakmağı yakıp sigarasını alevlendirdi.

Niall sigarasını içerken sessizdi ama yüzündeki sinir gözle görülür bir şekilde belliydi. "Senin suçun olduğunu söyledin. Bugün yanına mı gitmiştin?" Louis başını salladı. "Ne konuştunuz?"

"Özür diledim. Ben pek konuşmadım daha çok o konuştu. Çok rahattı biliyor musun? Hiç umursamıyor gibiydi..."

Niall ironik bir şekilde güldü. "Onu iki defa yarı yolda bıraktın. Sana güvendi, sana inandı, seni affetti. Sen ne yaptın peki, Louis? Ve sence o ne yapmalıydı son hareketinden sonra?"

Louis cevapsız kaldı. Ne diyebilirdi ki? Zaten yeterince pişmandı, şimdi yüzüne tekrardan vurulması onu daha da güçsüz bir hale sürüklüyordu.

Louis sigarasını yere atıp içeri girdi ve koridorun köşesinde oturup Harry'nin uyanmasını bekledi. Saatlerce orada öylece oturdu. Ne konuştu ne yemek yedi ne de başka bir şey ile uğraştı. Sadece onu bekledi.

Gözlerini birkaç saniyeliğine kapattığında bilinci de kapanmıştı ve uykuyla olan savaşını kaybetmişti. Ta ki Niall'ın sesini duyana kadar.

"Louis, uyandı."














❤️‍🩹 yorum ve oylarınızı bekliyorummm aşklar🤍

QUERENCİA// L.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin