Bölüm 11

113 22 4
                                    

Merhabalar Keyifli okumalar diliyoruz :)

************************************
İnsan acısıyla savaşırken sanki hayatta hiçbir şey olmamış gibi dünya  akmaya devam ediyor ve sen dimdik ayakta durmak zorundasın.

Yaşanılan son olaydan sonra genç kadın, kendi kabuğuna çekilen bir kablumbağa misali olmuştu.  Azzam ağa odasından çıkmayarak Asmin'in üzerine planlar kuruyordu. Genç adam da ağırlaşan yüküyle omuzlarını dik tutmaya çalışıyordu. 

Sabahın ilk ışıklarıyla Kerimoğlu ailesi, kahvaltı sofrasında yerlerini aldılar.  Ailece ilk kez beraber  kahvaltı yapıyorlardı.  Hiç kimseden ses çıkmıyordu. 

Sessiz bir sekilde yerimde oturmuş çatalla oynuyordum. Hiç kimseye tahammülüm yoktu. Bu kadar kötü olmalarını anlayamıyordum. Gül hanımın gözlerini hep üstümde hissediyordum. İşte benim de sofrada olmam gerekiyormuş aile kuralıymış bu. Bu sofraya her oturuşum bana  daha çok hasret oluyordu. Aile özlemiyle yanan biriydim. Yaşlı adam sofradan kalktı ve herkesi büyük salona davet etti. Teker teker kalkıp arka arkaya salona doğru yol aldılar bende kalktım ve yürüdüm, en arkada olmam genç adamın dikkatini çekmişti. Bana bakıyordu. Elleriyle hızlı gel gibi bir işaret yaptı ama anlamadım onu. Yaşlı adam söze başladı.

"Topraklarımıza dönme vakti geldi aşiret sürgün kararını  kaldırdı ben işlerimizi ve konağı ayarladım.

"Bize ne zaman  haber verecektin Baba belki biz gelmek istemiyoruz.
Azzam Ağa oğluna dönerek
" Ne zamandan beri benim sözüm üstüne söz söylediniz Azad,
"Baba abim haklı burada artık bir düzen kurduk nasıl olacak Mardin'e gitmekle birde üstüne Behram ağalığa  seçildi.
"Bende tam olarak bunu  söylemeye çalışıyorum töre diye diye sürgün edildik yerimizden.  Abim öldü şimdi benim oğlumu bulaştırma bu işlere.

Behram o an sadece karısına  dikkat eder. İlk defa bu kadar mutlu görmüştü onu. Gözlerinin içi parlıyordu. Çünkü doğduğu topraklara gidecekti.

Azzam Ağa elini kaldırır ve çok sert bir ses tonuyla:

"yeter ben bu evin büyüğüm daha ölmedim ne dediysem o olacak. 
Ardından Asmin'e bakarak;
"Hele sen sakın sevinme oraya gittiğimiz zaman hiçbir şey değişmeyecek buradaki düzen orada da devam edecek.

İçten içe seviniyordum. Sevincim yaşlı adamı rahatsız ediyordu. Öyle sert ve suratsız biriydi ki onun yoluna taş koymak içimi rahatlatıyordu.  Şimdiye kadar aldığım en güzel haberdi bu. Memleketime kavuşacaktım. Doya doya kokusunu içime çekeceğim. Benden mutlusu var mı sanmıyorum?  

Şahvaroğlu ailesi Devran ve zöhre için düğün hazırlıklarını tamamlamışlardı. Hüseyin Ağa ve Sevcan Hanım her şey kusursuz olsun diye canla başla çalışıyorlardı.
Hazar Ağa aldığı bilgiye göre Kerimoğlu Aşireti artık bu topraklarda hüküm sürecekti. Ama Hazar Ağa için toprak  ve ağalık  önemli değildi. Onun için önemli olan aileydi oğluyla konuşmuştu çok iyi  kusursuz bir plan hazırlamıştı.  Ailesiyle birlikte en yakın zamanda bu topraklardan gideceklerdi.

Genç adam  ailesi için özel uçağını hazırlatır  bugün hep birlikte Mardin'e gideceklerdi. Ev halkı hazırlanmış kapıda valizleriyle Behram ve Asminin inmesini bekliyorlardı. 

 Genç adam karşımdaki dolaptan  özel eşyalarını çıkardı ve bavuluna  diziyordu. Sadece birkaç defter ve kapalı kutu aldı. Eşyalarını bavulun içine yerleştirdi fermuarı çekerek ağzını kapattı. Ardından ayağa kalktı ve bana döndü.                                                                                                                      "Ne o Mardin kızı ağzın kulaklarında                                                                                                                    Gerçekten ağzım kulaklarımdaydı. Memleketime döneceğim için çok mutluydum. İlk defa içten bir gülümsemeyle Kerimoğluna güldüm.                                                                           "Bak şimdi haklısın Kerimoğlu ağzım kulaklarımda, sen memleket hasreti nedir bilmezsin bilseydin konuşmazdın sadece anlardın.                                                                                         Dedim ve bana ait olan hırkamı yatağın üzerinden aldım. Kerimoğlu küçük bavulunu eline aldı ve kapıya yöneldi bende onu takip ettim. Evden çıktığımız an bütün aile fertleri bahçede bizi bekliyorlardı. Kerimoğlunun işaretiyle araçlara binildi bende Kerimoğlu'nun arabasına bindim. Yarım saatlik yoldan sonra havaalanına vardık.Arabadan indim ve karşımdaki devasa uçağa baktım. İlk defa uçakla yolculuk yapacaktım. Biraz tedirgindim. Hostesin yardımıyla uçağa bindim ve yerimi aldım. Kerimoğlu tam karşımda oturuyordu. Pilotun konuşmasından sonra uçak havalandı. İçim ürperdi. Daha önce hiç yaşamadım bu durumu. Can korkusuyla  karşımdaki adamın istemsizce elini tuttum. Uçak yükseldikçe korkum daha da artıyordu. Farkında olmadan tırnağımı Kerimoğlunun eline batırıyordum. Elini tuttuğumu anladığım an gözleri açtım ve bana bakan adamla bakıştık. Ellerimi çektim. 

MÜHÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin