18

1.2K 44 21
                                    

Uyumaktan, konuşmaktan ya da durmaktan hep nefret etmişimdir. Mesele suskunluk ya da sesi sevmem değildi. Sessizliği severdim. Tabi kendimle baş başa kalmak zorunda olmasam. Uyumak daha da zor. Görüntüler...En azından sessizlik benim siyahlaşmış zihnime mahkum. Zorlanıyordum. Okuyamıyor. Susamıyor. Düzgünce bir kere bile uyuyamıyordum. Ağlamak...Çok zaman oldu. Sessizliği severken sahip olamıyorum. Her şey bir anda zihnime uçuşuyordu. Sanki bedava yemek dağıtılır gibi duyan geliyordu. Unutulanlar kendini anımsatmak için olağan üstü çaba harcıyordu. Zorlanıyor muydum? Evet. Ama bu konuyu kendime yediremiyorum. Üzüntüyü değil...Öfke ve kini bedenime yakıştırıyordum.

Belki başkası için iğrenç bir kadınım ama sadece biri ile birlikte olduğum o an...Sadece o an her şey uçup gidiyor zihnimden. Tüm kontrol gidiyor sanki huzura eriyorum. Kopuyordum her şeyden. Zevk alıyordum. Acı çekerken tek mutlu olunan andı belki de benim için. Belki aşıkken yapılan çok daha huzurludur.

Sanki patlayacakmışım gibi. Oysa şu an tek yapmam gereken şey sıkı sıkıya tuttuğum direksiyona ve bana heyecanla bir şeyler anlatan Maral'a odaklanmaktı. Ama hayat adiliyetini bana dahil kimseye vermemişti. Bu yüzden hep derdim. Başıma ne geldiyse bir kere bile sitem edemem. Hâlâ ölmedim, hâlâ nefes alıyorum, hâlâ devam ediyorum, hâlâ deniyorum. Hâlâ, hâlâ,hâlâ ve hâlâ... Öyle yorgunum ki...Kafam patlayacak sanki. Kontrol benim değil. Düşünmek bana ait değil. Yorgunluk bedenime çöktü. Kafam koca bir dağ gibi göz yaşlarım sarsılmasa bile dökülen karlar gibi, çığ.

''Hare?'' dedi Maral heyecanlı ses tonunu arka plana attı. Çıktım girdiğim düşünce hortumundan.

''Efendim?'' sesim tamamen donuktu. Ama yüzüm dünyanın en hevesli en neşeli kadar şendi.

''İyi misin?'' dedi bedeninin hafifçe bana döndüğünü bakmasam da hissettim. Enerjim sömürülmüştü. Ve oyuncu tavrım kaymaya başlamıştı. Kontrolüm tökezliyordu.

''İyiyim tatlım.'' kontrollü olmak istiyordum. Şu an kafa boşaltmak için uygun zaman değil. Durmalı ve kontrollü olmalıyım. Ama tek derdim başka bir şeye odaklanıp dağılmaktı. Dağıttığımı toplamak değil. Dağıtıp saçıp seçip unutmak istiyordum. Toplamak değil, düzelterek hele hiç değil. Attığım her taş yerini bulsun beni unutsun istiyordum.

''Deniz'e haber verdin mi? ''konuya odaklan. Ne oluyor birdenbire. Kafan...Kafan karışıyor. Odağın karışıyor. Acı çekiyorsun Hare. Gerçeği istiyorsun.

''Sen yokken görüntülü aradım. Çok beğendi. Oldukça heyecanlı. Hediye aldın mı? O hediyesi için o kadar heyecanlı ki yerinde duramıyor. Öyle böyle değilmiş. Abarta abarta bitiremedi maşallah. ''radyoda bir anda müzik çalmaya başladı. Radyoyu ne ara açtığımı bile bilmiyorum ama zaten bitik kafama hüzünlü denk gelen şarkı sinirimi bozmuştu. Müslüm Gürses çalıyordu. Var bizimde içimizde tofaşçı keko be.

''Henüz bilmiyorum. Biraz dinleneyim tekrar çıkarım ben. Sen aldın mı? ''Art arda ruhumu emen tüm şarkılar çalmaya ant içmiş. Ya da ruhum pes etmeye geçiyor gibi. Dengesizlik tüm bedenimde. Sanki teraziye eşit ağırlıklar konmuş ama terazi kendine kondurulan ağırlıkları unutmuş gibiydi. Kafam bulutlanmıştı. Sisli yağmurluydu. Yağan yağmur sisi bastıramıyor. Kendine biçilen görevi unutuyordu.

''Ben ona eski bir cd oynatıcısı ve en sevdiği serilerden set yaptım. Bilirsin böyle eski şeylere bayılır. Bulmak epey zamanımı aldı. Bu yüzden bir aydır araştırıyorum. ''dediğinde aklımdaki şeyi kaptırmıştım. Şimdi yeni şeyler bulmam gerekti.

''Ben seni eve bırakayım Mahperi' yi falan hazırla. Bende bu süreçte hediye alırım. Sonra süsleme yemek için planlama yaparız. Sorun olursa seni ararım ya da biliyorsun zaten. '' dediğimde sessizce başını salladı. Yol sanki ilerledikçe geriye kayıyor. Kafam karışıyor ileriye gidemiyor gibi hissediyordum. Sanki ters tarafta gibiydim.

Kusurun İzi (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin