3.

349 35 3
                                    

Arabayı durdurduğunda ona baktım. Bana değil dağ evine bakıyordu.Bu sayede onun profilini çok rahat görebiliyordum.

Düzgün bir burnu vardı ve burnunu dudaklarını bağlan o vadiden sonra ne çok dolgun ne de çok ince dudakları tabloyu tamamlıyordu.

Gölgelerin düştü saçları siyahın tonlarındaydı ve gözleri koyu kahverengi olup canlılığını koruyordu.

Bakışlarını bana çevirdi ve derin sessizliğin hakim olduğu arabanın içine göz göze geldik.

Yüze ifadesi sanki şu an yanındaki koltukta bir insan değilde mağaza vitrinden çaldığı plastik bir manken duruyordu.

Rahatsız olup gözlerimi kaçırdım.Ben en fazla bu bakışlardaki boşluğu ait biri olabilirdim zaten.

Taehyung o kapıyı açıp dışarı çıkarken işin sonunda cesedimin çıkabileceği eve baktım.

Hayır dedim içimden.Bu evden cesedim falan çıkmayacaktı bu evden yürüyerek sapasağlam çıkacaktım

Bir şekilde onu alt edebilirdim yani insanlar hapishaneden bile kaçabiliyorken ben bir dağ evinden mi kaçamayacaktım?

O açığı bulduğumda tereddüt etmeyeceğime dair kendime söz verdim.Taehyung kapım açıp kolumdan sertçe kavradığında düşünceli gözlerle eve baktım.

Taehyung bana hiçte kibar davranmıyordu.Neden acaba Jungkook?Bir sor kendine bakalım.

Ayrıca ensemdeki ağrı tekrar yerine oturmaya başladığında yine düşüncelerimi engelleyip bir anda yalpalamama sebep oldu.

Arabadan çıkarken neredeyse düşecektim ama onu tutundum.Bu hareketin hem benim hem de Taehyung'un duraksamasına sebep olmuştu.

Yine de tepkisiz kaldı ama ben hızlı elimi çektim ve
hiç konuşmadan beni dağ evine sürükledi.Adımlarım birbiriyle uyumsuzdu.

Kapının önüne geldiğimizde kapıyı açmadan önce bana küçük bir bakış attı ve bakışlarında acıma gibi
bir duygu kalıntısı dahi yoktu.

Ara sıra yüzünde beliren alaycılığın bu boş bakışlardan daha iyi olduğu kanısına varmıştım.

O sırada Taehyung kapıyı açtı ve beni kendisiyle birlikte içeri sürükledi.Bu ani hareketleri yüzünden dengemi kontrol edemiyordum ve yetmiyormuş gibi beni öne doğru itip duruyordu.

Daha bir adım atamamışken ayaklarım birbirine dolandı.Elerimi ve dizlerimin üstüne düştüğümde saçlarım anlıma döküldü.

Düşerken hissettiğim acıyla ses çıkarmamak için dilimi ısırdım ve yere kapandım.Bu korkunç bir acıydı sanki asıl darbeyi yeni yemiş gibi hissediyordum.

Ayak sesleri duydum ahşap zeminde.Bu adımlar sanki azrail ayak sesleriydi ve ürpermeme sebep oluyordu.

İçerisi de en az dışarısı o kadar soğuktu ve burnumun hemen üstünde olan ahşap zemin iki tost tabakasının kokusunu alabiliyordum.

Evin havasını buraya uzun zamandır kimsenin gelmediğini gösteriyordu.Doğruluk kalkmaya çalıştım ama başaramadım.Ben kendimle mücadele ederken bir ses duyuldu ve dağ evinin içi aydınlandı.

Tekrar ayak sesleri duyuldu.Git gide yaklaşan ayak sesleri...

Hreketsiz bir şekilde yerde yattığım için ağrı biraz olsun etkisini azaltmaya başlamıştı ama yine de olan biten herşeyi hala insan şaşkın çevirecek kadar garipti.

Bir süre gücümü toplayabileceğimi sanmıyordum.

"Kalk."dedi kadifemsi ses.Ben de ağlama isteği uyandıran bu ses öyle farklı bir tonlamaya sahipti ki sözcükler bu sesi içtiğine tanımını yapamayacak kadar sersemliyordu.Şimdi başımda dikiliyordu

İnnocent prisoner | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin