23.bölüm

764 86 12
                                    

Gitmiştim. Dediğimi yapmış, bir toz parçası gibi yok olmuştum. Sarp havaalanına kadar gelmiş ama vazgeçirememişti. Teker teker hiç usanmadan bıkmadan saydım.

Bugün, elimde küçük bir valiz, geride bıraktıklarımla o uçağa bineli tam 730 gün olmuştu. Koskoca 2 sene geçmişti. Hani zaman ilaçtı? Geçtikçe acı dinecekti?  Dinmedi...

Zaman geçtikçe, kendine haline bıraktıkça sanki kalbimde başlayan felç her yere yayıldı. Tüm vücudum felçli kalmış gibi hissediyorum.

Yurt dışı için yeni bir hat almıştım. Haberlerde uçağa bindiğim gün son bulmuştu. Son haberler  tuana Naz tiryaki yurt dışına yerleşti diyordu ama öyle değildi. Tuana Naz tiryaki yavaş yavaş yok olmaya gelmişti.

Nefes alıyordum. Derslerime gidip geliyordum. Arada bir yemek yiyordum ama hepsi o kadardı. Tüm hayat fonksiyonlarım bu kadardı. Zaten fazlasını da istemiyordum.

Kaan abiyi  2 yılda bi kaç kere aramış sarpı sormuştum. Başka kimseden haber almak istemiyordum. En son aradığımda yani yaklaşık 20 saat önce de babaannemin hastaneye kaldırıldığını öğrenmiştim. Doktor kalp krizi geçirdiğini söylemiş.

Şimdi ise apar topar İstanbul'a dönüyordum. Artık üniversite birinci sınıf öğrencisiydim. En azından artık ölümü denemeyi bırakmış. Allah'ın canımı alacağı günü beklemeye başlamıştım. Acı güçlendirmiyor. Acı yavaş yavaş öldürüyor...

Uçak iniş yaptığında Türkiye'de kullandığım telefonu çıkarıp açtım. Saklamış, hiç bir şeyine dokunmamıştım Onu da değiştirecektim. Mesajlara kadar herşey duruyordu. Bunu istemiyordum.
" Kaan abi ben indim şimdi. Bana hastanenin konumunu at."
Babaannem hala gözetim altındaydı.

" tamam atıyorum." Dedi. Telefonu kapattığında beklemeye başladım. Her şey yeniden mi başlıyordu yoksa kaldığı yerden devam mı ediyordu bunu hep beraber görecektik.

Hastane odasının kapısında beklerken aklımda hiç bişey yoktu. Ben birilerini toprağa vermeye alışmıştım. İçeri giremiyordum ama amcamla sarpın burda olduğunu biliyordum. Derin bir nefes aldım. İçeri girdim.
" tuana." Sarp hızlıca oturduğu yerden kalkıp bana sarıldı. Sarılmadım.
Geri çekildiğinde babaanneme doğru ilerledim. Beni görünce ağlamaya başlamıştı. Sandalye çekip yatağın yanına oturdum.

" nasıl oldun?" Dediğimde elini uzattı. Avuç içi yanağıma yaslandı. 
" sen nasılsın?" Ağlıyordu. Belki de gelmemi beklemiyordu.
" ben iyiyim. Senin bu halin ne yataklara düşmüşsün."
Gülümseyemiyordum. Ağlayamıyordum. Babaannem gözlerimin içine bakıyordu.

" gözünün feri gitmiş güzel kızım. Ruhun ölmüş sanki." Dedi. Daha çok ağlamaya başladı.
" sen şimdi bunları düşünme, senin üzüntü yapmaman lazım. Kalp krizi geçirmişsin. Nasıl oldu?"
Kalp krizi nasıl geçirmişti anlamamıştım.

" benim yüzümden geçirdi. Tartışıyorduk. Bir anda fenalaştı." Amcamı duydum ama  ses çıkarmadım.
" sen dinlen artık. Hepimiz çıkıyoruz odadan."
Tam ayağa kalkacakken babaannem kolumu tuttu. 
" gitmeyeceksin Simi? Kalacaksın hep burda."

Kafa salladım. 
" En azından bir süre kalacağım kesin. Sonrasını bilmiyorum." Kolumu tuttuğu elinden kurtulup hızlıca  dışarı çıktım.Hemen ardımdan sarpta çıktı. Bi anda beni tutup kendine çekip sarıldı. Sarılmadım. Artık kimseye sarılmıyordum.

Bir daha kaybettiğimde üzülmemek için değişmem gerekiyordu. Değiştim.
" çok özledim seni." Dedi. Öyle sıkı sarılıyordu ki kemiklerim kırılırsa şaşırmazdım.
" neden hiç beni aramadın iki sene oldu!"
Kuzgın değil tam tersine özlemişti. Geri çekilip yüzüme baktı.

Benzer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin