Sabah alarmı duyunca gözümü açmadan kaptım ve uykuma geri döndüm. Kesinlikle ateşten yanıyordum ve kılımı kıpırdatamıyordum. Terler her yerimi yakarken ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama kapı açıldı.
"Sana saat sekiz de masada olmalısın demedim mi? Uyan ve gel hadi," elimi kaldırıp bir şey demeye çalışacaktım ki kapıyı kapattı. Yatağın yanındaki sürahiyi elimle itip yere düşürdüm ve kırıldı. Ay aynı filmlerdeki gibi.
Arın hiddetle kapıyı açtı.
"Ne oldu Rüya?" yanıma gelip elini anlıma bastırdı.
"Oha bu ne ateş? Yumurta kırsam pişer şuan kafanda," şu durumda bile dalga geçebiliyordu. Beni çekip kucağına aldı ve aşağı indirdi.
"Anne bu sefer gerçekten bayıldı bu," ya Arın ya gerçekten mi dostum?
"Ne saçmalıyorsun," Savaş abimin sesini duyunca bir yere bıraktı beni.
"Hastaneye gitmesi gerek abi çok ateşi var. Daha fazla böyle durursa havale geçirir," biri aniden beni kucağına aldı.
"Korkma kızım bir şey olmayacak," ya babam ya. Annem de arkasından aynı şeyleri söylüyordu...
"Arın baksana uyanıyor sanki?"
"Anne ne bileyim ben uyanıp uyanmadığını?"
"Arın biraz daha sakin kardeşim," Savaş abim gene uyarılarında bulunuyordu. Gözlerimi aralayıp nerede olduğuma baktım. Hastane mi ya? Kolumdaki serum ile büyük bir of çektim.
"Kızım nasıl hissediyorsun?" annem endişeli sesiyle başımı okşuyordu.
"İyi," başıma sanki bomba atılmış gibi hissediyordum. Bu ne ağrı kardeşim. Odada babam anam Savaş abim ve Arın vardı.
"Tam olarak ne oldu bana?"
"Nasıl yaptın bilemiyoruz ama dün turp gibiyken bugün domates oldun," şakacı Arın seni. Ha, ha. Göz devirerek anneme döndüm.
"Üşütmüşsün kızım ateşinde çıkmış. Kış ayında buz gibi sulara girersen olacağı bu," inanamıyorum resmen tatlıca azarlanıyorum. Babam da anlamış olacak ki annemi sakinleştirdi.
"Eve gidelim mi?" serumum bitince gidebileceğimizi söylemişti babam. Serum bir saate bitince Savaş abim çıkış işlemlerine bakmaya gitti. Babam gelip kalkmama yardım etti ve ayakkabılarımı giydirdi.
Onlar önden ben arkadan Arın da benim arkamdan çıkmıştı. Hızlı davranınca aniden gelen baş dönmem için arkamdaki bedene tutundum. Arın beni kolları arasına alırken ona şaşkınca baktım. Beni hiç sevmediğini düşünüyordum oysaki lakin o bana değer veriyor gibiydi. Garipti işte.
"Bakma bana öyle. Geleceğin doktoru olarak görevimi yapıyorum," sahte bir kıskançlıkla elimi omzuna doladım.
"Hastalarını böyle kucağında taşıyacaksın yani?"
"Ne o kıskandın mı?"
"Yo ne münasebet," güler gibi oldu ama hemen düzelti kendini. Beni arabanın arka koltuğuna oturtup kendisi de yanıma oturdu. Annem ve babam da gelince Savaş abim kendi arabasına bindi. Araba çalışırken uykum fena bastırıyordu.
Kafamı cama koydum ve biraz uyumaya çalıştım. Arın kafamı tuttuğunda korkuyla gözlerimi açtım. Kesin kafamı cama vurup beni öldürecek derken o kafamı dizlerine koymuştu. Bu çocuğu anlamak imkansızdı. Seviyor musun sevmiyor musun?
"Bakma anne öyle. Kafasını cama vura, vura beyin kanaması geçirmesin diye yatırdım dizime. Geleceğin doktoruyum ben alıştırma yapıyorum," annem bu dediğine kıkırdayınca bende tebessüm ettim.
![](https://img.wattpad.com/cover/338063519-288-k12005.jpg)