Soyunma odasına gidip üzerimi değiştirdim ve eşofman takımımı giydim. Kapıda beni bekleyen Kartal ile kantine çıktık. Bana sıcak bir şeyler alıp en uzak masaya oturtturdu.
"Bak sakinleş şimdi tamam mı? Birazdan Emir abin gelince anlatırız ona her şeyi o da babasına söyler hallederiz. Bana kalsa şimdi gidip babanla konuşmalıyız ama pek iyi olduğun söylenemez," ona hak vererek arkama yaslandım. Ceketi hala üzerimdeydi.
"Sen beni nasıl buldun?" diye sordum merakla.
"Dersimiz boştu ben de dışarıda hocalar görmeden sigara içiyordum."
"Sen sigara mı içiyorsun?" şaşırmıştım çünkü ne bileyim beklemiyordum. Kafasını salladı. Aklımda bir sürü soru vardı. İnci benim karanlıktan korktuğumu nerede biliyordu? Çünkü bunu abimler bile bilmiyordu bir tek Eylül biliyordu.
Yok canım söylemiş olamaz ya. Neden söylesin ki?
Zil çaldığında Kartal abimi aradı ve buraya çağırdı. Her şeyi ona tek, tek anlattığımda sinirle masadan kalıp gitmişti. Giderken de babamla konuşacağını söylemişti.
Umarım öyle yapar.
Poyraz gene elinde iki tepsi yemekle gelip yanıma oturdu. Üzerimi süzdükten sonra kaşlarını çattı.
"Forman nerede?"
"Yedim Poyraz. Çok acıkmışım da," bana dil çıkardı. Olayları ona da anlattığımda baya sinirlenmişti ve oda Emir abimin peşinden gidip babamla konuşacağını söylemişti. Yok ben bunlara güvenmiyorum.
"Rüya?" Eylül merakla beni süzdü. Bakışları cekette durunca Kartal'a döndü.
"Neler oluyor," diye sordu ve aramıza oturdu.
"Uzun hikaye," diye kestirip attı Kartal. Kendimi hala pekiyi hissetmiyordum. Başım ağrıyordu. Poyraz'ın getirdiği patates emek ten bir tanesini yemeğe başladım. Yemek beni sakinleştiriyordu.
"E okul çıkışı ne yapıyoruz?"
"Hava çok kötü ne yapabiliriz ki?" Kartal'ın cevabına yüzü düşmüştü. Ben yağmurun yağmasını çok seviyordum aslında aşırı rahatlatıcıydı. Ama bu yağış o yağış değildi şimdi. Hakkını yemeyelim.
Kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım.
Gökyüzünü tutamam.
Şarkının derinlerine iyice inerken Emir abim gelmişti. Saçı başı dağılmıştı. Beni şaşırtan ardından Nil'in gelmesiydi.
"Emir iyi misin? Çok kötü kavga ettiniz. Değer miydi şu kız için," ben kaşlarımı çatarken Emir abim de aynı tepkiyi vermişti.
"Şu dediğin benim kanımdan yalnız laflarına dikkat et Nil," Nil suratını asarak giderken ben sinirle abime bakıyordum.
"Ne de güzel konuşmuşsun abi babamla," bana anlamadığım bir ifade ile bakmıştı.
"Ya neler olduğunu biri bana açıklayabilir mi artık?" Eylül biraz bağırarak konuşmuştu.
"Sen neden bu kadar yükseldin ki?" bana anlamaz bakışlar atarken ayağa kalktım. Ceketi çıkartıp Kartal' a verdim ve yürümeye başladım.
"Nereye," Emir abime dönüp imayla cevap verdim.
"Babamla konuşmaya gidiyorum abi boks maçına değil merek etme," o da kalktığında yanıma geldi. Ardından Kartal ve Eylül de gelmişti. Müdür kapısının önüne gelince onlara döndüm.
"Yalnız konuşmak istiyorum."
"Ama," abimi ikna edip kapıyı çaldım ve içeri girdim.
"Baba," babam masada birkaç kağıda bir şeyler yazıyordu.
"Bebeğim bir sorun mu var üzerini neden değiştirdin?"
"Büyük bir sorunum var baba."
Okula geldiğim günden beri olanları ona anlattım ve o da öğrencilerin ailelerini arayıp derhal okula gelmelerini söylemişti.
"Sen merak etme canım. Sınıf değişimlerini yapacağım. Bu okula daha fazla disiplin gerek demek ki. Sen abinin yanına git kızım." Onu öperek odasından çıktım. Kapıda Kartal ve Emir abim vardı.
Onlara olayı boks yapmadan çözdüğümü güzelce anlattım. Emir abim ise benim için çok endişelendiğini belirtip bana sarılmıştı. Bu arda Poyraz ise kavgaya karışıp daha çok dayak yiyen duruma düşmüştü.
Deli çocuk.
Zil çalınca derse girmiştim. Göz ucuyla Anka'ya baktım. Azı ile gözleri yer değiştirmişe benziyordu. Sonra derse girdiğimizde ikisi de babam tarafından çağırılmıştı. Okul bittiğinde kapıda abimi bekliyorduk.
Bizi almaya bu sefer Arın abim gelmişti. Arka koltuğa geçip oturdum. Eve gider gitmez sıcak bir duş aldım ve kendime limon suyu kaynattım. Burnumu kapatarak bardağı tek dikişte bitirdim.
Akşam yemeğinden sonra ailecek sufle yemiştik. Daha çok ben yemiştim ama neyse. Yatmak için odalarımıza dağıldığımızda bugün olanlar geldi aklıma. Kalbim sıkışırken odadan çıktım.
Bu korku benim çocukluğumdan kalkmıştı.
Sessizce Arın abimin odasına girdim. Aslında Emir abimin odasına gidecektim ama etraf çok karanlıktı ve bana en yakın oda onu odasıydı.
Kapısını sessizce açıp içeri girdim.
"Arın abi uyudun mu?"
"Evet," gözlerimi devirip ışığını açtım. "Ne oldu bayıldın mı?" bunun benim bayılmamla ne sorunu vardı arkadaş.
"Evet, bayıldım. Ruhum gelip sana haber veriyor şuan," masadan kafasını kaldırıp bana baktı.
"Sorun ne?"
"Ben biraz korkuyorum da seninle yatsam bu gece," aşırı çekinerek sormuştum. Bakışları değişirken fikrim de değişmişti.
"Ya da ben gideyim."
"Olur, gel yat ben zaten sabaha kadar ders çalışıyorum uyumuyorum rahatça yatabilirsin," şaşkınca ona bakıyordum. İzin vermişti.
"Yanlış anlama mükemmel ötesi merhametimden değil ilerdeki hastalarıma hazırlık olsun diye alıştırma yapıyorum," gözlerimi devirip yatağına girdim.
"Sen hastalarını yatağına mı atacaksın? Babama söyleyeceğim seni okutmasın sanayiye versin," gülerek yorganı üzerime çektim.
"Sus kız yat uyu." Ona iyi geceler diyerek gözlerimi kapattım.