Gece uyku tutmamıştı. Etraf hem çok karanlık hem de çok sessizdi. Rüzgar sanki durmuştu. Sinirlerim gerilmeye başladı. Böyle durumlarda aşırı stres oluyordum ve bir taraflarım ağrıyordu.
Midem bulanmaya başlayınca odadan çıktım. Mutfağa gidip içecek bir su aradım. Soğuk. Rahat hareket edemediğim için neredeyse gözlerim doluyordu. Karnımı sıkıp suyu içmeye başladım.
Pek işe yaradığı söylenemez. Sırtımı bir anda aramdaki sürahiye çarptı ve sürahi yere düştü. Kırılmamıştı ama baya ses çıkarmıştı. Kesin Kartal uyanmıştır.
"Rüya?"
"Buradayım," ben olduğumu nasıl hemen anladı be.
"Odanda yoktun korkuttun beni. Neydi o ses?" kıvranmaya devam ederken karnıma giren ağrı ile nefesim kesildi ve ona cevap veremedim. Acıdan ağzımdan bir inleme çıktı. Biri karnıma sopayla vuruyordu sanki.
Kartal gelip kolumdan tuttu.
"Neyin var, ne oldu?"
"Stresten ağrıyor, geçecek gibi değil Kartal, canım yanıyor."
"Ağrı kesici versem?"
"Ya nasıl desem? bu biraz, psikolojik. Evime gitmek istiyorum," dayanamayıp ağlamaya başladığımda kendimi on yaşındaki çocuklar gibi hissediyordum.
Telefonunu çıkardı ve birini aradı. Telefondan Poyraz abimin sesi gelince bizimkileri aradığını anladım.
"Poyraz telefonu babana götürür müsün? Önemli," Poyraz telaşlanmıştı. Babam telefona geçtiğinde Kartal bir iç çekti. Durumu ona anlattığında babam ona oraya gelmemizi söylemişti.
Rüzgar zaten neredeyse durmuştu. Bir fırtına yoktu artık.
Kartal beni girişteki puf koltuğa oturtup ceketimi ve ayakkabımı bana verdi. Ben onları zar zor giyerek eşyalarımı aldım.
"Kartal dışarısı çok karanlık, korkuyorum ben," yaşlar gözümden akmaya devam ediyordu.
"korkmana gerek yok ben varken, arabaya kadar elimi tutabilirsin," elini sıkıca kavradım. Kapıyı açtığında soğuk yüzüme çarptı.
Sokak lambalarının ışıkları azdı ve etraf çok sessizdi.
Arabaya doğru yürürken gözlerimi kapattım ve Kartal'ın koluna daha çok sarıldım. Arabanın kapısını açıp beni bindirdi. Koşup kendi tarafına oturdu ve kapıları kilitledi.
Beni düşünmesi bana mutluluk veriyordu, yalan söyleyemem.
Yollar bomboştu. Hafiften ağrım artıyor gibiydi ve rahatlığıma engel oluyordu. Rüzgar bize inat esmeye devam ederken hızla gidiyorduk.
"Rüya konuşalım mı biraz? Kafan dağılır,"
"Ne konuşacağız,"
"Abilerinin kirli çamaşırlarını ortaya dökeyim mi?" gülümsedi. Bense aşırı merak içerisinde kalmıştım.
"Lütfen Poyraz ile başla."
"Poyraz'ın dokuz yaşına kadar emzik emdiğini biliyor muydun?" gözlerim fal taşı gibi açılırken kıkırdadım.
"Şaka,"
"Peki, Emir'in sevgilisinin annesinin altın gününe katılması, sırf kendini sevdirmek için," ben buna kahkaha atarken gülmem bir anda durdu. Jeton şimdi mideye indi
"Emir abimin sevgilisi mi var?"
"Cidden sana söylemedi mi? Sanırım büyük pot kırdım şuan," moralim tam yükseldi derken bir anda düştü. Bana neden bunu söylememişti ki? Güvenmiyor muydu bana?
Evin bahçesine girdiğimizde evin bütün ışıkları açıktı. Bacaklarımı daha çok çektim kendime. Şuan Emir abimi görmek dahi istemiyordum.
Evin kapısı açıldığında Arın abim çıktı ve koşarak yanımıza geldi. Bu soğukta kısa kollu ile gezdiğin için sana koca bir aferin tıpçı.
Arabanın kapısını açıp eğildi.
"İyi misin," burnumu çektim.
"Berbat hissediyorum," zırlamaya başlayacaktım şimdi.
"Yürüyebilir misin?"
"Sanmıyorum abi," beni kucağına aldığında boynuna sıkıca sarıldım. Kartal arabasını kilitledi ve peşimizden geldi. Büyük ihtimalle bizimle kalırdı.
Kapıdan içeri girdiğimizde sıcacık hava karşıladı beni. Bir soğuk bir sıcak, geliyor kusmuk. Babam fazla kalabalık yapmamaları için diğerini aşağıya yollamıştı. Odama geldiğimizde kucağından atladığım gibi kendimi banyoda kusarken buldum.
"Gelmeyin," birinin beni kusarken görmesi iğrençti.
İşim bitince sifonu çektim ve kafamı fayansa yasladım.
"Gel buraya gel, bir gün seni yalnız bıraktım bayılma krizlerine giriyorsun," Arın abim gene mükemmeldi. Beni kucakladığı gibi yatağıma yatırdı.
Birkaç eşyasını almaya odasına gittiğinde annem üzerimi giydirdi. Babamda doktor arkadaşlarını arıyormuş.
Gözlerim uyumak için kapanırken sarsıldım.
"Uyuma şimdi bekle az, sonra istersen bayılabilirsin. İyice Ferihaya döndün sende," Arın abim ateşimi ölçerken bir yan dan da boş boğazlık yapıyordu işte.
"Bırak beni uyuyacağım," beni anlımdan öptü. Bir anlık şok ile bütün uykum kaçtı ve gözlerimi ona diktim.
"Ne yaptın sen?"
"Kardeşimi öptüm," sinir bozucu şekilde sırıtırken ona cimcik attım.
"Uykumu kaçırdın,"
"İleride ki hastalarıma hazırlık yapıyorum canım." Tabi efendim eminiz o konuda.
Karın ağrım geçmişti gerçi bu seferde ateşim çıkmıştı. Ben zaten tam iyileşmemiştim ve üzerine bunların olması, yoruldum.
Duygularım ağır basmıştı ve tekrar gözlerim doldu. Oturup bacaklarımı kendime çektim ve kafamı ellerimin arasına alıp sessizce ağladım.
Arın abimin bana sarılması ikinci bir şok. Ben de ona sıkıca sarıldım. İçeriye babamla yaşlı bir adam girdi. Doktor arkadaşıymış. Adam ateşime baktıktan sonra getirdiği serumu takmak için işe koyuldu.
Yeter her hafta bir tane serum yiyorum sıkıldım artık. Başımı yastığıma koyup gözlerimi kapattım. Kapattığım gibi de uykuya daldım.