Köreltilmiş kalplerin yeni bölümüne hoş geldiniz :))Geç olsun güç olmasın diyerek bu saatte atıyorum bölümü.
Yazım yanlışlarını uyarırsanız sevinirim.
Tiktokta 1000 kişi olduk çok teşekkür ederimm
Beni tiktoktan da takip edebilirsiniz.
TikTok:aidenz.2316İyi okumalar dilerimmm. Yorumlarınızı bekliyorum.
..........
2014 Günümüz / İstanbul
Zamanın anlamsız geldiği fikrinden 11 yaşımda çıktım . 11 yaşıma kadar; yaşamam veya yaşamamam , yaşlanmam veya çocuk kalmam hiçbiri önemli değildi benim için .
Bizi insan olmadığımıza o kadar inandırmışlardı ki , yaşamımız bile onların ellerindeydi sanki. Biz deneklerdik onların üzerimizde deneyecekleri şeyler bittiğinde bizim hayatta olup olmamamız onların pekte umrunda olmayacaktı.
Maziden bir anı canlanıyor gözümde . Beni yine karanlıktan beslenenlerin bile korkacağı kadar karanlığın hapsettiği o odaya sokmuşlardı . Yerin kaç kat altında olduğumuzu bile bilmeden oraya , karanlığın eline bırakıp gitmişlerdi beni .
Onların gözünde asla yapmamam gerek birşey yapmış , bir bilim insanına zarar vermiştim . Bunu isteyerek yapmamıştım ama sonuç olarak olan olmuştu . Onlara göre cezayı hak etmiştim.
Soğuktu . Çok soğuktu . Orası o kadar soğuktu ki donarak öleceğimi düşündüğüm bir an yaşadığımı hatırlıyorum. Daha kötüsüyse o gün ölmeyi dilemiş olmamdı. O gün o kadar çok ölmeyi dilemiştim ki kendimi ısıtabileceğim halde bunu yapmamıştım. Yaratıcıya inanmadığım bir dönemdi o zamanlar . Eğer yaratıcı varsa neden biz bu şekilde dünyaya gelelim ki ? Neden bu kadar acı çekelim , niye buna izin versin ? diye düşünüyordum o zamanlar . Buna rağmen o gün ölmek için Allah'a dua etmiştim. ' Al canımıda kurtulayım bu eziyetten 'der ya insan ben işte bunu daha çocukken gerçekten isteyerek söylemiştim.
Odada yakabileceğim bir ampül yoktu . Beni bilerek bu odaya getiriyorlardı çünkü ben karanlıktan korkardım.
En büyük korkum zamanla en yakın dostum olmuştu . Şimdiyse karanlığa batmış ve karanlığın ta kendisi olmuştum. Beni buna mecbur bırakmışlardı . Simsiyahtım. Beyaz olamayacak , griye dönemeyecek kadar siyah . Katran kadar siyah.
O odada , o soğukta kaç gün kaldığını hatırlamıyorum bile . Barçın arada gizlice gelir ve donarak ölmeyi dileyen bana , açlıktan ölmemem için yemek getirirdi. Acaba o zamanlar ölmeyi dilediğimi bilse bana çok kızar mıydı ?
Hatrı sayılır saatler geçtikten sonra beni o odadan çıkarmışlardı . Hipotermi geçirmiştim . Titrerken gülümsüyordum . Tek düşümdüğüm ölüme yaklaşmış olmamdı. Acaba ölüyor muydum ? , Tanrı gerçekten var ve benim sesimi mi duymuştu ?
Bu sorularımın cevabını çok daha sonra öğrenmiştim. Sesimi duyan Tanrı değil Barçın'dı .
11 yaşıma kadar beni koruyup kollayan Barçın'dı . 11 yaşıma geldiğimde ise beni lanetten kurtarmaya çalışan , karanlığa sürüklenmeme sebep olan o gün bana yardım eden de her zamanki gibi Barçın'dı. Beni uyarmıştı ama onu dinlememiştim. Ve şimdi öğreniyordum ki bugün hakkında tonlarca şey öğrendiğim , hüzünlü hayat hikayesine sahip terk edilen küçük çocuk yine Barçın'dı .Belliki Tarâ bize anlattığı bu yeni bilgilere uzun zamandır sahipti . Nefes'in de bize ismimizin neden köreltilmiş kalpler olduğunu anlattığı gün dediği gibi Tarâ , çoktan Barçın'ın raporlarına erişmiş ve hakkında fazlasıyla bilgi edinmişti. Belkide Han Karaca'da onu o zaman yakalamıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köreltilmiş Kalpler
Science Fiction" Ruhlar bilmez belki ama , kalpler bilir kırılmanın ne demek olduğunu ." Tam gözlerimin içerisine bakarken yutkundu ,adem elması hareketlendi ve sözlerine devam etti. "Kalp kırılır , paramparça olur ve bu parçalar ruhu yaralar . Senin ruhun o...