Emirin demiri kestiği bir coğrafyada yaşamak tam anlamıyla yaşamak sayılmazdı. Birilerinin verdiği hükümlerle yaşamak zordur. Kadınlar için bu topraklarda ölüm bile onların kurtuluşu değildir...
Gözlerimi açtım. Gözlerime değen ilk şey evin beyaz tavanıydı hafif tebessüm ettim. Rüzgarın uğultulu sesi penceremi açtı. Pencere kenarında ki beyaz tüylü perde sallanıyordu. Çıplak ayaklarımı yere bıraktım ve pencere kenarına yürüdüm. Mis gibi bahar kokuyordu. şimdi nasıl güzelde BIRĞIZZEYL çiçeği açmıştır. Toplama vakti geldi. Evin sessizliğinden anlaşıldığına göre yine bugün uyuya kalmışım. Kafamı çevirip komodinin üzerinde bulunan saate doğru yöneldim. Epey geçti saat 10:00'dı. Yatağın üzerinde bulunan siyah renkli hırkamı aldım ve üzerime giyinerek odadan çıktım. Konağın ikinci katına geldim ve aşağı avluya baktım. Konak halkı, avluda koşuşturan Evin ve Kadir hazırlık içerisinde olan ailemi görünce mutluluktan derin bir nefes aldım ve merdivenlerden avluya doğru inmeye başladım.
Canım Annem, babam ,Hüseyin amcam ,Sevcan yengem, Devran abim ve Berçem dahil herkes hazırlık içerisindeydi. Konak çalışanları bir yandan koşuşturuyor bir yandan da yemek kazanlarını hazırlıyorlardı.
"offf ben yine uykuya kalmışım yaa."
Annemin "kızım" diyerek seslenmesiyle dönüp anneme baktım. Kaşları hafif çatık şekilde bana bakarak söyleniyordu.
Annem; yılların emekçisi, evimizin direği, gönlümün sultanı... Yaşadıklarına rağmen hep dik duran biri. Esmer teni kahverengi gözleriyle halen güzelliğinden birşey kaybetmemiş, geçen yıllara rağmen babamı hale ayakta tutan ve sevgisine sahip çıkan kadın.
"Bugün bari uyumasaydın abin geliyor şuan havaalanında. İsmet kahya adamlarla beraber abini karşılamaya gittiler. Ama sen daha hazırlanmamışsın bile.
"Hemen hazırlanıyorum Sultanım.
Annemi iki yanaktan öpücüklere boğarak koşar adımlarla, nefes nefese merdivenlerden çıktım ve odama geçtim. Kıyafet dolabıma doğru ilerledim dolabın kapağını açarak çiçekli elbisemi çıkarıp yatağın üzerine bıraktım. O esnada kapı çalındı. Annem elinde mavi bir elbise ile bana doğru geldi, elbiseyi bana doğru uzatarak kendisine ait olduğunu ve giymemi dile getirdi. Gözleri dolu dolu olmuştu .Ben de kırar mıyım hiç annemi hemen evet deyip elime aldım. Hazırlanmaya başladım.
Mardin gibi güzeldi Asmin. Güzelliği bu toprakları ve kadınları kıskandıracak kadar büyülüydü. Mardin ağalarının göz bebeğiydi. Her defasında Şahvaroğlu Konağı'nın kapısı onun için çalardı.
Saçlarımın uçlarını kıvırdım. Zümrüt rengi gözlerime kalem çektim son olarak hafif rujumu sürdüm. Aynada kendime baktım ne kadar değişik olmuştum. Doğan abim beni bu halimle görürse kıskançlık haliyle konağı inletir. Ama olsun Doğan abim için değerdi. Artık odamdan çıkıp aşağı indim. Avlunun ortasına gelerek Berçem ile sarıldık. Tak tak çalan kapı müjdemizi getirmişti.
Mehdi, tıklanan konağın kapısını açtı. İçeriye Doğan abim ardından elinde valizle İsmet Kahya girdi. Asker tıraşı ve sakalsiz haliyle çok tuhaftı onu ilk defa böyle görüyordum. Berçem en küçüğümüz, abime sarılmış hüngür hüngür sevinç gözyaşları döküyordu. Annem de bilakis öyleydi. Oğlu vatani görevini bitirmiş baba ocağına dönmüştü. Bende koşar üç adımla abime sarılıp kokusunu içime çektim. Abim sağ kolunun altına beni, sol kolunun altına da Berçem'i aldı ve saçlarımıza birer buse bıraktı. Ardından anneme sarıldı anne oğul hasret gideriyorlardı. Babam abime sarıldı ve annemin elini tutarak:
"Hanım, yeter ama bak aslan gibi vatani görevini yapıp geldi. Şuan yanımızda oğlumuz. Hadi içeri geçelim, Zeyno ana bekliyor elini öpüp hayır duasını alalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
ChickLitMühürlü hayatlar, sürgün dolu yıllar ve aşk kokan mısralar... DAĞ ÇİÇEĞİ İLE MEHİR YILDIZININ İMKANSIZ AŞKI... Zagros'un esen rüzgarlarıyla acıyı feryatlara hükmettiren, kavganın,silahın, gözyaşının ve aşkın buğulu şehri... Hikayeler nerede başl...