fourteen

85 24 5
                                    

Evet sonunda Minho ile buluşmuştum parkın oralardaydım fazlasıyla gecikmişti gecikmesini sağlayan sebebi bile anlatmıyordu seven insan bir şekilde gelebilirdi.

Bileğimdeki saate baktım defalarca hem de ezbere bilmeme rağmen. "Gitme vakti geldi eve."

Tam kalkıp yürümeye başlamıştım önümde koşmuş terlemiş yüzü gördüm.

"Gelmeyeceksin sandım." Dediğimde nefes nefeseydi nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.

"Ama.. ama geldim işte." Gülümsedi ama ben hariç. "Ben seni yoruyorum farkında değil misin?" Dediğimde başıyla reddetti beni etrafa bakındı.

"Hani seninki? Nerede." Zaten biliyordu yalan söylediğimi yutkundum bir şey diyemedim ki.

"Neden yalan söyledin? O kadar mı laftan anlamazım karşında." Başımla onayladım kendisini.

"Bana umut veren sensin Jin belki de sadece sorunlu olan ben değilimdir."

Elini dizlerinin üzerine koydu ve dikleştirdi bedenini. Aslında haklıydı yaptığım hiç bir şey mantığıma uymuyordu.

Hala bir yanım seviyordu ama olamayacağımızı da düşündürüyordu bu durum bu gidişat.

"Ne diyeceğimi bilmiyorum." Dediğimde bir adım gelince bir adım geri gitmek zorunda kaldım.

Öylece kaldı ellerini ellerime getirdi ama geri kaçırdı gözlerini gözlerime dikti.

"Galiba ciddi anlamda veda vakti geldi sanırım." Bir tepki bile veremedim.

"Seni zorlayamam, bu zorla ilişkiyi ben istemiş olacağım."

"Üzgünüm, sen bana zaman tanımadın." Aslında haklıydım kaç kez kaç defa zaman tanımasını dile getirmiştim.

İlişki de toksik olan tek taraf Minho'ydu ama güzel bir ilişkimiz olmuştu Lise zamanında.

Belki zamanla değişir sandım bu huyu ama asla değişmedi. Daha dünkü çocukmuş gibi davranıyordu bu da onu çekilmez bir insan yapabiliyordu.

"Bende üzgünüm, huyumu değiştiremedim." Başını yere eğdi ve arkasını dönüp gitmeye koyuldu ama duraksadı.

"Kahretsin.." Diyerek önünü bana döndürdü. "Bakmak isteyebileceğin bir şey var."

Elindeki telefonunu bana uzatarak elinden almamı sağladı. "S..siktir."

Dememle telefonu ona fırlattım. "Bu sefer senin mi parmağın var!" Diye tısladığımda başıyla reddetti. İnanmak zorundayım çünkü kendisi bile bunu asla yapmazdı.

"Sevişirken fotoğrafımızı çekmişler!" Minho hemen birini aramaya çalışınca şüphelendim.

"Bu fotoğrafı kaldırt!" Minho elini ağzına götürüp. "Zaten onun için arıyorum ya bir yerleri."

Bir şey demedim 2-3 saattir hala parktayız oturmuştuk. "Üşümeye başladım, istersen evine gidebilirsin ben seni haberdar ederim."

Durdum düşündüm eskiden dosttuk hala da dost olabiliriz. "Yanlış anlama ama istersen bana gidelim hem ısınırız?"

Minho düşündü ve aniden kalkıp başıyla onayladı. "Olur.. hem pofidiği de görmüş olurum en son-"

"En son küçücüktü." İkimizde aynanda söylemiştik gülüştük ayağa kalktım bende.

Yürümeye başladık beraber evime. "Bize ne oldu böyle.. keşke seni bırakmasaydım."

"Geçmiş işte." Dedim konuyu kapatsın diye. Telefonu çalınca yürümeyi bırakınca bende durdum.

"Aa.. tamam haberdar edersiniz beni teşekkürler." Telefon konuşmasını sonlandırdı.

Önünü bana döndü zoraki gülümseme sunmuştu yüzüne. "Benim gitmem lazım, fotoğraf ve haberi 1 saate varmaz silecekler."

Başımla onayladım elini omzuma koydu. "Kendine iyi bak, hoşça kal." 

"Hoşça kal.. Min-ho."   Gülümseyerek karşımdan karşıya geçerek gitti hızlı adımlarla.

Yere bakınarak yürümeye başladım. Neden hala mutsuzdum bilmiyordum.



the police and the pop cycle. ✭ (hyunho)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin