Bunca aradan sonra hiç bir şey olmamış hiç bir şey yaşanmamış gibi gelmesi beni deli ediyordu.
Evet bazı şeyler yaşadım kendisiyle ama sadece takılmadan ibaretti bizim o kör yalnızlığımız.
"Uzun zaman oldu evet, neden bugün? Neden bugünü buldun aramak için."
"Annen için aramıştım, yıl dönümü olduğu içindi." Gülmüştüm sinirle nefretle hızlı sürdüğüm arabamı han nehrinin orada durdurdum.
"Cidden neden aradın Felix." 4 saniye sessizce durdu. "Seni çok özledim."
Aramayı sonlandırdım ve tekrar arabayı çalıştırdım hızlı sürmekten eksik kalmadım.
Varmıştım sonunda düğün yapılan yere çoktan, herkesin arabaları dolmuştu koyabilecek yer bulamadığım için.
Ara bir sokak bulup oraya koydum arabamı, yavaş ama aceleci bir tavırlarımla adımladım adımlarımı.
Bugün yeterince daha ne kadar batabilirdim bilmiyordum, Minho'yla ayrılmasaydım belki de bu kadar kötü bir döneme gelmezdim.
Minho'nun kariyeri ön plandaydı beni umursar mıydı, Beni Felix denilen adam umursamıştı o zamanki acılarımla.
İçeri girdiğimde kulaklarımı yoğun kalabalık karşılamıştı herkes oturup gelin ile damatın dans etmesini izliyordu bende lise arkadaşlarımın olduğu masaya geçerek oturdum.
Derin bir nefes alabilmiştim kaçırdığımı biliyordum, Mingi beni bir güzel haşlayacaktı.
Telefonum pantolonumun cebinde titreşmekten durmuyordu yerinde; sürekli bildirim geliyordu.
Milletle beraber gülümsüyorduk alkışladık bazıları eşleriyle dans alanına çıktı.
Minho bana bakıp göz kırptı karşımdaydı ama ağızdan çıkan sözcükleri dibimden duyuyor gibiydim.
Sadece tepki olarak gözlerimi kırpıştırıp duruyordum, yorulmuştum yorgundum.
'Benimle dans eder misin?' Dedi o enerji de değildim ki millete tekrar haber olmak istemiyordum.
Felix: Tahmin et, seni nerede bekliyor olacağım.
Felix:
Felix: Yeniden buluşmamız gereken şeyler var.
Felix: Bu sefer kaçma, dinle beni.
Mesajları okuduğumda yüzüm daha da endişeden ötürü çökmüştü iyi değildim hem de hiç.
Toplu bir şekilde Mingi ve eşinin yanında durarak fotoğraf çekildik Minho dibimdeydi resmen.
"Geldiğinden beri tuhaf davranıyorsun? Bilmeden bir şey mi yaptım."
Başımla reddettim kulağına eğildim. "Neden her olayı kendine çekiyorsun?"
Gülümseyince bende alaycı bir şekilde gülümsedim.
Kameraya baktık ve sonunda çekilebilmiştik. Mingi yanıma gelip enseme bir şaplak atmıştı.
"Beni artık insan yerine koymuyor musun?" Bir şey diyemedim sadece mahçuptum.
"Kusura bakma Mingi, bu özel gününde bile derdin oldum." Alaycı bir gülüşle Mingi'yi kışkırtmış olsam da umurumda değildi.
"Haklısın bu mutlu günümde bile derdim oluyorsun. Jessica en sevdiğim liseden beri çok yakın arkadaşım Hyunjin."
Jessica gülümseyerek elini elime uzattı. "Çok memnun oldum Hyunjin, Mingi hep senden bahsederdi bana."
Elini tutup tokalaştım Jessica ile. "Ben de öyle." Minho ve diğer arkadaş ekibim hepsiyle tanışmıştı bu konuda bir şey yapamazdım geç kalan bendim en sonla da benimle tanıştı.
"Şahidim olmanı çok isterdim ama sen kaşındın." Dediğinde bir şey diyemezdim.
"Senin yerine Minho oldu şahidim." Gülümseyerek başımla onayladım.
"İyi yapmışsın, teknik bir arıza olmasaydı erken gelebilirdim."
Mingi beni kenara çekince beraber önden ilerledik. "Ne oldu yine? Bugün annenin ölüm yıl dönümü olduğunu öğrendim Minho'dan o da seninle birlikteymiş sonra ayrılmışsınız. Ondan sonrasına ne oldu?"
Başımla reddettim, "Her şey yolunda her yıl olduğu gibi içimi bir hüzün kaplıyor sadece."
Yüzü benim gibi ciddi olmuştu Mingi'nin. "Bir şey lazım olursa beni ara, her türlü yardımcı olurum."
Gülümsedim, "Artık bir ailen olacak, benim ne gibi ihtiyacım olabilir canım arkadaşım."
Sırtıma tüm olağan gücüyle vurmuştu evet artık acıttı bu dayak mevzusu.
"Ah.. gerçekten elin çok ağır Mingi." Minho yanımıza geldi.
"Hyunjini biraz alabilir miyim Mingi." Mingi gülümseyerek yanımızdan ayrıldı.
"Artık sorununun ne olduğunu söyleyecek misin?" Başımla reddettim.
"Sorunum yok neden diretiyorsun durmadan?" Minho bileğimdeki elini daha da sıkıca kavradığında canımı bir kez daha acıtmıştı zaten.
"Nereye gideceksin buradan sonra?" Kaşlarım havaya kalktı.
"Evime? Evime gidebilirim değil mi?" Başıyla onayladı.
"Bana gel." Başımla reddettim. "Nedenmiş o? Yine eski günleri yâd mı edelim yoksa."
"Konuşmak için çağırmıştım niye her seferinde o yere çekiyorsun konuşmayı."
Güldüm bileğimdeki elini çekmesini sağladım. Bir kaç geri gidip onunla aramdaki mesafeyi daha da açtım.
"Sana ne dedim ben? Ben seninle konuşmak ne de aynı ortamda olmak istemiyorum. Demedim mi neden laftan anlamıyorsun?"
Başıyla reddetti. "Kabul et bir diğer tarafın beni istiyor. Bu kadar inat etmenin bir anlamı olmalı değil mi?"
"Seninle artık daha fazla konuşmak istemiyorum." Arkamı dönüp çıktım mekandan gelip gelmeyeceğini bile bilmiyorum, çünkü arkama bakarsam çok istekli olabileceğimi biliyordu.
Arabamın kapısının kilidini anahtarımın düğmesi ile açtım, tam kapıyı açıp bineceğim sırada arkamdan bana dayanan bir beden sayesinde durmak zorunda kaldım.
"Gitme, beraber gidelim buradan." Nefesi ensemdeydi gerçekten azmıştı bu adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the police and the pop cycle. ✭ (hyunho)
Fiksi Penggemar- Bir pop yıldızının bir diğer normal yaşantı yaşayan iki eski sevgiliyi okuyacaksınız. Kendi halinde polis olan Hyunjin istediği hayatı dışında normal yaşantısını sürdürmekle zorlanmaya başlamıştır yoğun bir özlemle Minho'yu olan sevgisi gün geçtik...