twenty-two

52 14 0
                                    


Evimin önünde durdurmuştu ilk inen Seungmin denilen herifti.

Gözlerimi ağır çekimle kırpıştırdım yan koltukta oturan Minho'ya baktım.

"Geldik." Dedi bıkkın sesiyle bana bakmadan konuşmuştu. "Fark ettim her şeyi."

Dememle gözlerini gözlerime sabitledi. "Neleri mesela?" Minho'nun sorusuyla gözlerimi başka yere sabitlemek zorunda kaldım.

"Seni kırdığımı ikimizi de büyük ikileme sürüklediğimi." Minho gülmeye başlayınca kaşlarım çatılmıştı.

Elini yavaş ama hızlı bir şekilde direksiyona vurdu. "Vay be, gerçekten vay be!" Demişti.

Tam ağzımı açıp konuşacağım sırada yine kendisi konuşmak için önceden davrandı.

"Sahte sevgili olayı yüzünden benden artık nefret etmiyorsun sanırım."

Anlamayan bakışlarımı kendisine sundum, çünkü gerçekten demek istediğini anlayamadım.

"Derken?" Dedim derin bir nefes almıştı gömleğindeki düğmelerin bir kaçını açmıştı.

"Çok şey demek isterdim inan bana, ama diyebilecek tek bir kelimem kalmadı sana karşı."

Şaşırmıştım hatta kırılmıştım onu kırdığım gibiydim şu an. "Yeniden deneyelim dediğimin yanıtını mı veriyorsun bana?"

Minho gözlerini bir boşluğun içine dikmiş gibi gözlerimin içine bakmaya başlamıştı.

"Ne dememi istersin?" Bir şey diyemedim emniyet kemerini söktüm ve arabanın kapısını açtım.

Tam ineceğim sırada bileğimdeki el mâni olmuştu. "Dur, gitme biraz daha kal."

Acı dolu sesiyle beni durdurmuştu. "Canın mı yanıyor?" Dediğimde bir şey demedi öylece kala kalmıştı.

Kapıyı kapatıp içeride yanında oturuyordum, acaba ne diyecekti ya da ne demeliydim kendimde düşünüyordum bunu.

"Neden kalmamı istedin? Yine bizi çeken magazinciler mi var yoksa." Minho baktı ve gülümseyerek başıyla reddetti.

"Seninle kavga etmekten inatlaşmaktan yoruldum, her şeyi geçtim bu oyunu oynamayı artık istemiyorum."

"Yani ne demek istiyorsun?" Güzel gülümsemesini hala sürdürüyordu yüzünde. Ama benim aksime ciddi bir yüzle ona bakıyordum.

Elimi elinin içine alıp ovmaya başladı hatta sevmeye mi desem bilemedim.

"Eskisi gibi olmayacağımızı biliyorsun değil mi? Ama ben senden çok bir şey istemiyorum."

"Sadece 2.şans mı?" Başıyla onayladı beni. "Hadi geri dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkalım seninle beraber."

"Bu yolculukta ciddi anlamda üzülen ikimiz olacağız ama." Dediğimde burukça gülümsedi.

"İkimizde birbirimizi seviyoruz işte, bu inadı bırakalım artık lütfen yalvarıyorum sana."

"Tamam." Dediğimde şok olmuş bir ifadeyle kalmıştı elini elime kenetledi.

"Sana son kez güveneceğim, ama beni yarı yolda bir kez daha bırakma."

"Söz veriyorum seni yarı yolda bensiz bırakmayacağım."

Gülümsedik beraber yakınıma geldi yüzü yüzümle çok yakındı öpmek istedi ama başarılı olamadı.

Tam geri çekileceği sırada yakasından tutup kendime çektim. 20 saniye süren öpüşmemizi ilk ben böldüm.

"Gitmem lazım, yarın iş başı biliyorsun." Gülümsedik beraber. "Haklısın geç oldu, iyi geceler seni seviyorum."

"Ben de, ben de seni seviyorum iyi geceler." Arabadan inip el salladım arabasını sürüp gitti.

Eve geçtiğimde içimi huzur kaplamıştı artık resmen sevgiliydik ilk başta sahte bir oyundu ama lise yıllarımızdan beri onunla olmayı daha çok özlemiştim.

İçimdeki nefret kendisine karşı artık tamamen kaybolmuştu onu üzmek dahi istemiyordum.

Minho: Eve vardım, iyi geceler sevgilim.

Siz: İyi geceler aşkım, tatlı rüyalar.

Minho: Senli rüyalar sevgilim.

Gülümseyerek telefonu masama bırakıp kendimi uykuya teslim etmiştim.


the police and the pop cycle. ✭ (hyunho)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin