13

611 51 2
                                    

Bir taksiye atlayıp evime dönmem gerektiğinde içim buruktu. Onu belkide uzun bir süre için son görüşüm olacaktı.

Döndüğümde psikolojim nasıl olurdu bilmiyordum. Tabii hesaba katmadığım onlarca ihtimal vardı.

Her şey olabilirdi.

Olabilecekleri düşünmemeye çalışarak bir an önce uyudum.

Sabah yüzüme doğan güneşle uyandım ve hızlıca bir duş alıp saçlarımı toparladım.

Üzerimi giyindim ve tesise gittim.

Tüm teknik ekip, tüm oyuncular büyük küçük demeden yardım kolileri hazırlıyordu. Kolileri yükleyip 1 tır dolduğunda 40-50 yaşlarında bir tır şoförünün yanına bindim. Benimle birlikte tesiste çayocağından sorumlu olan Aytaç abide vardı.

"Siz ne in gidiyordunuz bölgeye?" diye soran tır soförüne Aytaç yanıt verdi.

"Hem şu kolileri dağıtmaya hemde arkadaşım çevirmen bölgeye gelen yabancı arama kurtarma ekiplerine yardımcı olacak. Bende ne gerekirse yapacağım işte." dediğimizde gülümsedi.

"Gencecik çocuklarsınız, ne güzel düşünmüşsunuz. Benimde bir kızım bir oğlum var. Kızım üniversite sınavına hazırlanıyor. Boğaziçini hedefliyor ama bakalım." dedi.

"Bende boğaziçi mezunuyum abi. Çok güzel okuldur." dediğimde gülümsedi.

"Oğlumda itfaiyeci sınavına hazırlanıyor. Çok gelmek istedi ama 3 gün sonra imtihanı var. Gelemezsin dedim."

"İyi yapmışsın abi." dedi Aytaç.

Uzun yolculuk bitiğinde ateşin düştüğü yeri gerçektende yaktığı gerçeğiyle yüzleşmiştik. Birkaç polis memurunun yardımıyla öncelikle yardım kolilerini insanlara ulaştırdık.

Sonra bölgeye gelen ekipler için bende onlarla birlikte gittim. 10 katlı bir binanın enkazının önünde bekliyorduk.

Dünyanın en kötü manzalararından biriydi. Ekipler hemen engel olan molozları iş makineleriyle kaldırmak neredeyse 3 saatimizi almıştı. Enkazdan hala sesler geliyordu. Sonrasında kazarak ulaştıkları bir insan başarıyla çıkartıldı.

O kadar anlamlı bir andı ki. Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Ben kurtarma ekiplerine istedikleri malzemeler konusunda yardımcı oluyordum. Ve Türk kurtarma ekipleriyle aralarındaki iletişimi sağlıyordum.

Onların yerini farklı ekipler devraldığında ben hala yardımcı oluyordum. İki çocuk için çabalıyorduk. Biri 5 yaşlarında bir kız, ötekiside 10 yaşlarında bir oğlan çocuğuydu.

Nerdeyse 6 saatin sonunda onları çıkartabilmiştik. Yerimi farklı bir çevirmen aldığında bize verilen yemekleri elime aldım ve biraz yürüdüm. İleride bir enkaz daha vardı. Hiç ses gelmiyordu. Biraz yaklaştım ve tüm gücümle bağırdım.

"Sesimi duyan var mı?" dediğimde çıt gelmiyordu. Birkaç defa aynı şekilde seslendiğimde bir bebeğin ağlama sesi duyulmuştu.

Elimle kaldırabileceğim birkaç molozu ittirip içeri doğru bağırdım. Bir bebeğin ağlama sesi hala geliyordu.

Ekmeğimle ayranımı kenara bırakıp tüm gücümle ekiplerin olduğu yere doğru koştum.

"Bir bebek var! Ağlıyor! Yardım edin!" dediğimde nefes nefeseydim.

Birkaç ekiple o binanın başına döndük.

Kazı çalışmaları başladığında çok kısa sürede onlara ulaşmıştık. Fakat bir sorun vardı. 3 yaşındaki bebeğin tüm ailesi enkaz altında vefat etmişti. Yaşayan bebekten sonra muhtemelen abisi olduğunu düşündüğüm 6 yaşlarında bir çocuğun bedenini kucağıma aldım ve ceset torbasına koydum.

Kerem Aktürkoğlu | FanFicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin