Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayınız.🫶♪ Hypnogaja - Lullaby ♪
•
3.Bölüm
Her yeni gün bir diğerinden kalan kin artığıyla harmanlanıyor. Sırf ben olduğum için öldürmek zorunda olduğum insanların kanları göğsüme sıçrıyor. Artık boyumu aşacak kadar çok insanın kanıyla yıkanan kirli bedenim belki de bu yüzden ıstırapla kavruluyor.
Yoluma serilen karıncalardan bile hesap sorabilecek kadar çaresizlikle sınanıyordum. Babamın elinin uzandığı her şeyi yıkmak, parçalamak, ortalığı cesetten bir hurdalığa çevirmek istiyordum. Esareti altında kaldığım intikam duygusu artık herhangi bir histen ibaret değildi benim için.
İntikam ben, kendim olmuştum.
Beni bu hale getirenleri bulmak için herkesi yok edeceğim kadar iyi biliyordum bu hale nasıl geldiğimi fakat neden, neden hayat tarihe karışan masallar gibi yok olup gitmiyordu? Gecelerce minik insanlara anlatılan bir ninni gibi hafızalardan kaybolmuyordu kayıplar.
Bilmem kaçıncı kabusumdan uyanırken koşmaktan bitap düşmüş bir hayvan gibi derin derin nefesler alıyordum. Soluma dönüp sehpanın üzerindeki sürahiyi bardağıma boşalttım. Titreşim modundan nasibini almış parmaklarım su bardağındaki birkaç damlayı üzerime dökse de sorun etmedim. Sorun ettiğim tonla derdin arasında bir hiçti bu.
Bir silah sesi duydum.
Rüyada değildim, değil mi?
Hayır, hayır uyanmıştım.
Uyandığıma emindim.
Telaşlanıp uyku sersemi bir halde hızlıca ayağa kalktım. Yastığımın altında tuttuğum silahımı alıp kontrollü bir şekilde yürümeye başladım. Kapıya yaklaşmıştım ki tekrar dönüp çekmeceler arasından dolu şarjörü alıp sütyenimin kenarına soktum. Kapalı kapımı aralayıp bir ayağımı dışarı attım biri olup olmadığını kontrol etmek istercesine. Kafamı uzatıp vurulmayı göze alamazdım. Soluk sarı aydınlatmalar dışında pek bir şey tuğla desenli duvarlara yansımazken sırtımı kapı eşiğine dayayıp bu sefer omzumu da ortaya çıkarttım.
Yanımdaki odanın kapalı kapısını kontrol ettiğimde yakınımda bir sıkıntı yok gibi görünüyordu. Tüm bedenimi koridora çıkarıp elimdeki silahı nişan almış vaziyette tutmayı sürdürdüm. Silah sesleri artmaya başladığında tüm hücrelerime karışan kaygım tavan yaparken aklımdan geçen tek kişi Kaan'dı.
Tanrım, lütfen.
Temkinli adımlarım artık yerini yalpalayan bacaklarıma bırakmıştı. Kendimi koca evin lobiden farksız giriş salonunda bulduğumda silahın patlama sesi çok yakındaydı. Açık bahçe kapısına yöneldiğimde bir beden üstüme çullanmış, belimi sıkıca sarıp beni yere kendisiyle beraber fırlatmıştı. Silah patladı, bahçe kapısında gördüğüm adam arkamdan atılan kurşunla vuruldu. Kemiklerimdeki sızılar dakikalardır kendini gizlerken sonunda açığa çıkmayı başarmıştı. Tüm vücudumu korumak istercesine sarmış kaba beden kendisini kokusundan bile ele veriyordu. İçim rahatlamış bir şekilde endişeli buhranımdan sıyrıldım.
"Yanına geliyordum," Ona döndükten sonra ağzını kapatıp dışarıdan, fazlasıyla yakınımızdan, gelen silah seslerini ve havada süzülen küfürleri dinledim. Elimi kapattığım ağzından çekip doğruldum. "Uyarı gelmedi, şimdilik eve giren yok. Güvende olman gerek." Ayağa kalkmaya yeltendiğim gibi kolumdan sıkıca tutup beni kendine çekti. "Kurşun yağmuru var dışarıda! Biraz bekle, azalttım çoğunu korumalar halleder."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RA'C
ActionYaşamıyorsun, süründürüyorsun. Nefes değil, can alıyorsun. Kulak değil, bıçak kesiliyorsun. Tökezleyeni kurtlara yem ediyorsun. Gözlerindeki güneş, cehennemin sillesi Uzuvlarındaki elektrik, cesete aç canavarın dışa vurumu. Kürek kemiklerindeki kavr...