1.Bölüm

536 25 0
                                    

Elimdeki kalın bira bardağını tahta masaya sertçe vurduğumda masa gıcırdadı. Buğulu gözlerim küçük hanın içinde gezindi. Şehrin dışına yakın bir han için yeterince kalabalıktı.
Üstümde hissettiğim bakışla birlikte kısık gözlerimi soluma çevirdim. Tezgahın arkasında kızıl, kıvırcık saçlı bir kız bana bakarak gözyaşı döküyordu. Ona baktığımı gördüğünde yutkunarak silkelendi. Ellerinin tersiyle gözlerini kuruladı.
Bana aşık olduğu ve asla elde edemeyeceği için ağladığını düşünüyordum. Genelde bana bakarak ağlayan kadınlar bunun için ağlardı. Ağladıklarında bir anda aşık olduğumu falan mı düşünüyorlardı anlamıyordum.

Bardağıma uzanan garsonun elini hafifçe iterek bardağımı önüme çektim.
Çenemde kızı işaret ettim.
"Onun servis yapmasını istiyorum."
Sıkıntıyla kıza baktı.
"Efendim o kız sadece bir bulaşıkçı."
Bakışlarım sert bir şekilde yüzüne dönünce yutkundu. Kıza baktı.
"Pekala efendim. İçeceğiniz birazdan burada olacak."
Elindeki iki bardağı alıp giderken bakışlarımı kızdan çekmedim. Bardaklarımızı alan çocuk kıza yaklaşıp bir şeyler söyledi. Kız bana bakıp dudaklarını araladıktan sonra saçlarını düzeltti.
Bana kendini beğendirmeye mi çalışıyordu?

Eline üç bardak alarak tezgahın arkasından çıktı ve bize yaklaştı.
Kıyafetleri bulaşçılarınkine benzemiyordu. Gayet temiz ve kuru kıyafetlerdi.
Çocuk yalan söylüyordu.

Kız elindeki kupayı önce Alfred'in önüne bıraktığında dilimi damağıma vurdum.
"Sadece bana servis yapmanı istemiştim."
Kızın bardağı tutan eli titrerken parmaklarıyla daha sıkı kavradı. Kafası eğikken gür saçları yüzünü kapatıyordu. Kafasını bana kaldırdığında titreyen dudağını fark ettim. Alfred'in önünden çektiği bardağı önüme bıraktı.
"Afiyet olsun efendim."
Titrek sesi kısık çıkarken yüzüne baktım.
"Ne kadar para veriyorlar?"
Yüz ifadesi sarsılırken doğruldu.

Arkasını dönüp elindeki iki büyük kupayı çocuğun eline uzatıp bir şeyler söyledi.
"Sana bir şey sormuştum!"
Kız dudakları hafif aralık şekilde bana dönünce dudağımın kenarı hafifçe kıvrıldı. Üstelemeyi bırakırken tezgahın arkasına gidişine baktım.

Alanson bana yaklaşarak belindeki hançeri tuttu.
"Prensim kızın yanlış bir hareketini mi sezdiniz?"
Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Sorun yok. Hançeri yerine sok."
Kafasını sallayarak geri çekildi.
Bir saat kadar sonra çocuk üçüncü bardaklarımızı alırken kız çaktırmamaya çalışarak yanımıza yaklaştı. Onu görmemiş gibi yaparak ayağa kalktım.
"Pardon. Pardon, lütfen durur musunuz?"
En azından benimle konuşacak kadar kendine gelmişti.
Arkamı dönerken Alfred dibimde bekliyordu.
Alfred'e bakarken dudaklarının kenarları gerildi.
"B-Biraz eğilir misin?"
Alfred'e elimle geri çekilmesini işaret ederken kıza doğru eğildim.

"Prensim sizin olduğunuzu biliyorum."
Kaşlarımı çatarak kıza baktım. Yutkundu. Elime uzandı.
"Lütfen bu kağıdı eve döndüğünüzde açın ve bana güvenin."
Çaresizce gözlerime bakarken doğruldum. Elimdeki kağıdı cebime attım.
Elini kalbine koyup bana gizli bir selam verirken arkamı döndüm. Kapıdan çıkar çıkmaz kenara geçerek kağıdı açtım.

Gelecekteki Kralımız Calius Anderson Ryder,
Lütfen gelecekte çevrenizdeki kişilere çok dikkat edin.
Özellikle de 5 Nisan 1025 isyanından sonra Alfred Jexson'a.
Yediğiniz yemeklere ve gelecekteki kraliçenize çok dikkat etmenizi istiyorum.
20 Mart 1015'te Loryango'ya açacağınız savaşta vücudunuza darbe almamaya dikkat edin ve savaşa gitmeden önce baş yaverinizi mutlaka öldürün.

Uzun mektubun daha fazlasını okumadan sinirle hana geri girdim.
"O kız nerede?"
İlk tezgahın arkasına baktığımda kızı göremedim. Gözlerim etrafta gezindi. Ortada gezinen çocuğa yaklaşıp yakasını kavradım. Elindeki kupalar yere düşüp dağılırken gözlerimden çıkan alevi kontrol edemiyordum.
"O kız nerede?!"
Yakasından iterek elimle kovdum.
"Git ve kızı getir! Çabuk!"

Yanımdan AyrılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin