İyi okumalarrr💖💖Taehyung'un ağzından
Jungkook'un güvenle gittiğinden emin olabilmek için o gidene kadar arkasından baktım. Sonra da gözden kaybolduğunda görünce hemen koşarak evime doğru ilerlemeye başladım. Yağmur o kadar sert bir şekilde yağıyordu ki adım atarken dahi zorlanıyordum. Rüzgâr beni geriye ittiriyordu resmen. Köprünün olduğu yere doğru yaklaşmıştım iyice. İçimden sadece abimin fark etmememiş olmasını diliyordum o an.
Ayrıca Jungkook'a da ayıp ettiğimi düşünüyordum. Ona da açıklama yapmak zorundaydım. Bana önemli birşey söylemesi gerektiğini söylemişti ama ben dinleyemeden hemen onu göndermek zorunda kalmıştım. Sanki kovmuş gibi hissediyordum kendimi.
Ama o an için gerçekten başka hiçbir çarem yoktu. Bu düşüncelerle beraber koşmaya devam ederken çiftliğin kapısına kadar gelmiştim. Ön kapıdan girersem eğer abimin görebileceğini düşündüğüm için arka kapıdan girmem gerekiyordu. Arka kapıyı araladım. İçeriye göz ucuyla baktığımda kimse görünmüyordu. Çok rahatlamıştım gerçekten. Hemen az önce Jungkook'a hazırladığım yemekten kalan tabak ve çanakları aldım ve az önce çıktığım çiftliğin arka kapısından geri çıktım.Evin kapısının önüne gelmiştim. Tabakların ses çıkarmamasına özen göstererek anahtarı kapı deliğine soktum. Kapıyı açtığımda bütün ışıklar kapalıydı. Abim uyumuştur diye düşünmüştüm. Çünkü ilk geldiğinde çok yorgun olduğunu,dinlenmek istediğini söylemişti. Onu görmeyince içime ikinci bir rahatlama daha gelmişti. Hemen mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa girdim ve tabakları yıkadım. Hâlâ abimin uyuduğunu düşünüyordun. Tabakları yıkama işini bıraktıktan sonra ellerimi peçeteyle kuruladım ve odama doğru yürümeye başladım. Odam; salonun karşısındaydı. Yani odama girebilmek için salondan geçmem gerekiyordu. Tam geçecekken salondan abimin sesini duymamla durmam bir oldu.
Taehyung'un abisi
"Sağ salim bırakabildin mi bari arkadaşını? "
Abim tam karşımda,salonumuzdaki şöminenin karşısındaki tekli koltukların birinde oturmuş bacak bacak üstüne atmış bir şekilde duruyordu. Sırtı bana dönüktü. Bir elinde kahve fincanı diğer elinde de sigarasıyla şöminede ki cayır cayır yanan ateşi izliyordu. Anlamıştı. Hemde herşeyi anlamıştı. Aslında asıl salaklık bendeydi. Bu zamana kadar ondan hiçbirşey gizleyememiştim,tıpkı bugünki gibi...
Hiçbirşey söylemeden başımı öne eğdim ve iki elimi birden karnımda bağladım. Bu hareketimi çocukluğumdan beri yapıyordum. Ne zaman ki suçlu olup yanlış birşeyler yapsam aynen bu hareketi yapardım. Alışkanlık olmuştu da diyebiliriz yani. Benim hiçbirşey söylemeden öylece durduğumu görünce, elindeki kahvesini önündeki sehpaya koydu ve ayağa kalktı. Halâ arkası bana dönüktü ve şömineye doğru bakıyordu.
"Seni dinliyorum Tae. Kimdi yanındaki o çocuk?"
"Arkadaşım hyung. Sadece beni ziyarete gelmişti o kadar.. "
"Arkadaşın demek.. ben neden şimdi öğreniyorum bu arkadaşı? Neyse. Kimmiş,kimlerdenmiş söyle."
"İsmi Jungkook. Benden 2 yaş tek küçük."
"Ee? Sadece bunları mı biliyorsun onun hakkında?"
Aslında Jungkook'un herşeyini biliyor ama hiçbirşeyini bilmiyor gibiydim. Babasıyla sorunları olduğunu,yalan söyleyince elini burnuna götürdüğünü,pahalı olmayan şeylere çok değer verdiğini,sinirli olduğunda parmaklarıyla oynayıp dizlerini titrettiğini bile biliyordum. Fakat nereli olduğunu,nereden geldiğini, ailesinin kim olduğunu ya da en basitinden nerede yaşadığını dahi bilmiyordum. Onu çok iyi tanıyorken sanki hiç tanımıyormuşum gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'Querencia; Taekook
FanfictionGüney Kore'nin en saygın kraliyet ailesinden biri olan Jeon ailesinin tek veliyahtı olan Prens Jeon çıktığı bir av gezisinde çobanın oğlu Kim Taehyung'a ilk görüşte aşık olur.