Merhabaalarrr
Fazla uzatmak istemiyorum o yüzdenn
iyi okumalaarr! 💗
-
-
-
-
-Hoseok
"Hadi,hadi acele et ver bana elini. Ahh gerçekten şu düştüğüm hallere inanamıyorum ya. "
Jungkook
"Tamam, tamam tuttum. Heh oldu işte."
Diyip kafasıyla beraber vücudunu da tünelin ucundan çıkardı.
"Bana bak deli oğlan. Tamı tamına 2 saatin var. Zaten o Chung-hee denen gargameli hamama sokmaya ikna edene kadar götümden yaşlar aktı. Bir de senin yüzünden o piçi hamamda keselemek zorunda kalacağım. Hele bir geç kal var ya- "
Hoseok'un babası hamamcıydı. Evet evet doğru duydunuz.. Babasının mesleği hamamcıydı hatta zamanında insanları öyle güzel keseliyormuş ki başka kasabalardan insanlar bile onun yanına geliyormuş. Ve o zamanki insanlar keselenince üstlerindeki bütün kötü enerjiden ve nazarlardan korunduklarını düşünüyorlarmış. Bu yüzden de ne zaman ki Jungkook'un başı belaya girse hemen Hoseok, Bay Chung-Hee'yi keseler bütün sinirini alırmış. Jungkook Hoseok'un söylediklerine büyük bir kahkaha attıktan sonra Hoseok'a teşekkür ede ede saraydan uzaklaştı. Uzaklaşırken de halâ Hoseok'a kalp yapıyordu. Hoseok ise söylene söylene tekrardan tünele girmeye başlamıştı.
"Hay amınakodumun tüneli... Böyle boktan kokmak zorunda mıydın lan sen. Hem benim burada ne işim var ki, yemin ederim bu gencecik yaşımda şu Jeon ailesi ve onların kaosları yüzünden yaşlandım resmen yaşlandım ya.. "
Diyip tünelden geçmeye başladı. Jungkook ise saraydan hızla uzaklaşıp ormana girmişti. Ağacın nerede olduğunu Taehyung ona gösterdiği için hiç karıştırmadan bulmuştu. İlk gittiğinde kimse olmadığı için Jungkook, Tae'yi göremeyeceğini düşünüp üzülmeye başlamıştı. Ta ki çimenlerin arasından gelen sesleri duyana kadar..
Jungkook, tam ağacın etrafını gezip Tae'yi ararken ağacın karşısında olan çimenlerden kıpraşma sesleri duydu. Hemen Hoseok'un onun için nolur nolmaz diye hazırladığı kumaş bez çantasından bıçağını çıkarıp çantasını yavaşça yere koydu ve çimenlerin olduğu yere doğru yavaşca yürümeye başladı. Tam sesin geldiği çimene yaklaşmışken birisi Jungkook'un arkasından kafasına bi torba geçirip bıçağı tuttuğu elini sıkıca kavradı ve bıçağı yere atmasını sağladı. "Siktir.. kimsin lan sen! " dedi. Sonra da Jungkook'un ellerini arkasında bağlayıp ileriye doğru itekleyerek ağacın -Querencia'nın- altına getirdi. Jungkook halâ çırpınmaya devam ediyordu. "Seni bi yakalayayım var ya oğlum.. belanı si- ".
"Hop hopp, o kadar da değil.. iyi ki şaka yapalım dedik.. "
Bu ses Taehyung'un sesiydi. Jungkook, Tae'nin sesini duyunca hemen rahatlamıştı. Tae ilk önce, Jungkook'un kavradığı ellerini bıraktı. Sonra da kafasına geçirdiği torbayı çıkardı ve Jungkook'un dağılmış olan saçlarını elleriyle düzeltti. Bunu yaparken gülmemeye çalıştığı çok belli oluyordu.
"Manyak mısın oğlum sen.. kalbime iniyordu az kala."
"İkinci defa aynı numaraya kanmazsın diye düşünmüştüm.. ama bi baktım bizim ki çoktan bıçağını çekmiş bile. "
Bunu söyledikten sonra ikisi de gülmeye başladı. Jungkook, Tae'nin omzuna hafifçe yumruk attı.
"Arkamdan gizlice gelip aynı anda hem bıçağı yere attırman hemde kafama torba geçirmeyi nasıl başardın? Baya güçlüymüşsün cidden, hayran kaldım.. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'Querencia; Taekook
FanficGüney Kore'nin en saygın kraliyet ailesinden biri olan Jeon ailesinin tek veliyahtı olan Prens Jeon çıktığı bir av gezisinde çobanın oğlu Kim Taehyung'a ilk görüşte aşık olur.