Merhabalarr✩
Ne güzel anlaştı bunlar yaa aaa
Umarım hepiniz iyisinizdir!! 💗
İyi okumalarrr♡
-
-
-
-Jungkook, sarayın neredeyse en üst ucu gözükmeyen büsbüyük kapılarını görmeye başlamıştı bile. Hemen ne yapacağını, içeri nasıl gireceğini düşünürken aklına, daha çocukken Hoseok'la beraber dışarı çıkabilmek için saraydan gizlice kaçtıkları yerden -onların tabiriyle tünelden- geçmeye karar verdi. Bu tünel Hoseok ve Jungkook'un daha çocukken saraydan kaçmak için buldukları bir yerdi. Sarayın en arka tarafı yani çalışanların kaldığı küçük iki katlı kulübenin çaprazında ucu saraya bakan ama en alt kısmı sarayın dışındaki çöp konteynırına bakan yerdi. Oradan çöpler dışarı atılırdı. Tünelin ucu sarayın kilerine çıkıyordu. Sırf saray çok büyük olduğu için ve mutfak çalışanlarının devamlı olarak çıkmaması için yapılmıştı. Çünkü çalışanların bile dışarı çıkması çok kısıtlıydı hepsinin sadece 2 haftada bir kasabaya gidip alışveriş yapma hakkı var idi.Mutfak çalışanları, çöpleri o yuvarlak delikten aşağı atıyor çöplerde direkt olarak sarayın dışındaki çöp konteynırına gidiyordu. Jungkook buradan sadece çok çaresiz kaldığında geçiyordu. Ve şuan çok çaresiz bi durumda olduğu için bir an önce geçmek zorunda olduğunu biliyordu. İçerisi çok pis koktuğu için derin, temiz bir nefes alıp tünelin içerisine girdi.
"Tanrı aşkına! Bu soktuğumun yeri hep böyle boktan kokmak zorunda mı.."
İçeriden odasına doğru hem söve söve hemde sürüne sürüne geçmeye başladı. Odası 7. Kattaydı saraya gireceği tünelin diğer kapısı ise 4. kattaydı. 4 katı da tek tek sürünerek çıkmak zorundaydı. Bir süre sonra kafasını biraz yukarı kaldırdığında 4.katta olduğunu farketti ve bi rahatlama hissine kapıldı. Tünelin kapısına geldi ve hemen dışarı çıkıp kilerden mutfağa, mutfaktan da odasına doğru kimseye gözükmemeye özen göstererek çıktı. Odasının kapısını yavaşca araladı ve karşısında yatağının karşısındaki şöminenin yanındaki sandalye de oturmuş elindeki güvercininin tüylerini okşayarak, bacak bacak üstüne atmış hesap soran bakışlarla ona bakan Hoseok'u gördü.
"Vay, Prens'im. Sonunda teşrif edebildiniz.Nasıl geçti orman geziniz? "
Dedi ve birden hızlıca yerinden kalkıp Jungkook'un yanına geldi.
"Yokluğumu fark etmediler kimse değil mi? Lütfen etmediler de bana.."
"Etmediler korkma. Ama sorun şu ki yarına kadar hastalanman lazım... Çünkü babana hasta olduğunu söyledim. O yüzden de yemeğe inemeyeceğini söyledim.Baban da yarın ilk iş olarak hekimi gönderecek odana. "
"Siktir.. Nasıl inandı peki sana, çoktan hastalandığım için odama azarlamaya gelmesi gerekiyordu."
Hoseok, elindeki güvercini camdan aşağı bahçeye doğru, iki elinin arasında uçmasını sağlayacak şekilde yukarı fırlattı. Ve bi yandan da konuşmaya başladı.
"İşte orada annenin de çok yardımı oldu. Baban seni görmek istediğini söyleyince annen kendisinin de haberi olduğunu ve yalnız kalıp dinlenmen gerektiğini söyleyince baban da ikna olup vazgeçti gelmekten. Ayrıca sen nered- bi dakika bi dakika senin yaralarını kim sardı? Dikişlerde var üstelik. Kendin yapmış olamazsın sen birisiyle mi konuştun yoksa Jungkook?? Nasıl yapabilirsin bunu oğlum babanla kavga ediyorsun kafa dağıtmak için çıkıp babanı daha sinirlend-"
"Hoseok, Tanrı aşkına üstüme gelip bu güzel günümü mahvetme. Söz anlatıcam ama şimdi değil. Önce bu bok kokusunu üzerimden atmam lazım. Sonra da nasıl hastalanacağımı düşünmemiz lazım. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'Querencia; Taekook
FanfictionGüney Kore'nin en saygın kraliyet ailesinden biri olan Jeon ailesinin tek veliyahtı olan Prens Jeon çıktığı bir av gezisinde çobanın oğlu Kim Taehyung'a ilk görüşte aşık olur.