Hanbin'den
Tamamen hayatımda hiç gelmediğim Seul'e ayak bastığımda cidden ilk yapmam gereken şey meydana gitmek olmuştu. Daha fazla takım elbise ile dolaşıp değişik bakışlara maruz kalmak istemiyordum. Yanımdaki Gyuvin'in burada tanıdıkları vardı. Çocukluk, ergenlik ve gençlik aşkı olan kişi yani. Onda kalarak idare edecektik ilk günlerde. Daha sonra yeni bir otel ya da ev ayarlayacaktım. Önümüzde yediğimiz yemeklere oldukça odaklanmıştım. Yaklaşık 3 saat süren uçuştan sonra yürümeyi unutmuştuk. Gyuvin adını bile unutmuştu.
Önümdeki tteokbokkiyi bitirdikten sonra ortada duran bibimbapdan ve kimchiden biraz yedim. Doyduğumu hissettikten sonra arkama yaslandım ve şekersiz kolamı yudumladım. Gyuvin karşımda hayvan gibi yemek yerken odaklanmak zor olsada kafam çok doluydu. Hyunjin ne yapmıştı acaba.. Aile zoru ile evlendiriliyorduk. Çocukluğum da dahil hayatımın %75'ini zaten Hyunjin ile geçirmiştim. Ama onunla yuva kurma fikri daha önce bırakın aklıma gelmesini teğet bile geçmemişti aklımdan. Ve zorla bu kadınla bir evde olma baskısı beni mahvediyordu. Benim kaçtığım kişi evleneceğim kadın değildi, beni zorlayan canavarlardı.
Gyuvin tabakları son damlalarına kadar yedikten sonra ayağa kalkıp hesabı ödedim. Gyuvin'le gelmek daha büyük bir hata gibi görünüyordu ama elimden başka bir şey de gelmiyordu şuanlık. "Buradan nereye geçiyoruz?" bana dönerek kurduğu cümle ile etrafta göz gezdirdim. Vitrinindeki beğendiğim kıyafetler olan mağazalardan birine girmeyi düşünüyordum. Aklımdaki ufak savaşdan sonra şuanlık rahat şeylerin önemli olduğunu düşündüğüm için karşı caddedeki mağazayı işaret ettim. "Buraya girelim de düzgün bir şeyler alalım, şu halimize bak." Gülerek konuşmamla önce kendi üstüme sonrada Gyuvin'e bakmıştım. Üzerimdeki takım elbisenin yanında elimdeki parlak alyans, yapılmış saçlarım ve yüzümdeki hafif makyajla düğüne hazırlandığımı kilometreler ötedeki insanlar bile anlayabilirdi. Gömleğimin üzerindeki papyonu görünce dudaklarımdan ufak kahkahalar dökülmüştü. Gyuvin ise benim aksime mavi giyinmişti, o daha komikti. Bebek mavisi bir takım elbise, kravatını boğazını sıkacasına takmış ama dayanamayıp hem kravatı hemde gömleği açmıştı. Açtığı ilk iki düğmeden teni görünüyordu, çoğu kişinin dikkatini çekmiştik bile.
Karşı kaldırıma geçtiğimizde dükkana girmemizle yavaşça etrafa bakınıyordum. Elim yavaşça sportif kıyafetlerde dolaşırken karşıma çıkan kösele tabanlı, ince bağcıklı rugan ayakkabı bana tanıdık gelmişti. Kafamı kaldırıp karşımdaki gence baktım. O an cidden aynaya bakıyormuş gibi hissetmiştim. Karşımdaki takım elbiseli, ceketinin cebinde beyaz gül koyulmuş çocukta gözlerim gezinmişti. Giydiği kumaş pantolon ince ve uzun bacaklarını ortaya çıkarmıştı. Saçların ortadan ayrılmış bir tarafı arkaya yapıştırılmıştı. Belli ki kaderlerimiz aynı yazılmıştı, çizmekte bize kalmıştı.
Karşımdaki çocuğun vücudundan gözlerimi çekip yüzüne geldiğimde onun da beni incelediğini fark etmiştim. Karşılıklı analizlerimiz bitince gözlerimiz buluşmuştu. Dudaklarının hafifçe kıvrılması ile bende kendimi tutamamıştım. Dışarıdan ne kadar komik görüneceğimiz ortadaydı. Bunu da bize yandan anırarak gelen biricik arkadaşım Gyuvin kanıtlamıştı. "Olum bu nasıl denk gelmek lan?" kahkahalarının arasında konuşması ile karşımdaki çocuk da gülmüştü, ve bende. Gülümsemesi bir bebeğe benziyordu, sanki dünyadaki en saf en masum kişiydi. "Komik görünüyoruz değil mi?" Sesini ilk kez duyduğum çocuğun ses tonunun naifliği ve nazikliği beni şaşırtmıştı. "Fazlasıyla hemde!" Gyuvin cevap verip tekrar gülmeye başlamıştı.
Konuşmasının bozukluğundan ve tonlama hatalarından yabancı olduğu belli olan çocuğun çinli olduğunu söylemesi ile hiç şaşırmamıştım. O da aynen benim gibi bir damattı, her şeyi anlatmamıştı ama bazı sebeplerden dolayı bırakmam gerekiyordu demişti. Şimdi ise ikimizde beraber kıyafet bakıyorduk. Garip bir şekilde kimseyle uyuşmayan zevklerim onunla uyuşuyordu. Zevklerimiz benzerken tarzlarımız farklıydı değişikti bu. İkimizde siyah düzgün eşofman almıştık. Ben üstüne tişört yakıştırırken o ise gömleğin daha iyi olacağını iddia etmekte kararlıydı. "Ama bak gömlek alırsan birde tişört alman lazım gömlekle yatamazsın." anladığını belli etmek istercesine kafasını sallayan çocukla gülüp kolumu omuzuna atmıştım. "Öyleyse couple alalım tişörtleri" söylediği şeyle öylece kalmıştım. Az önce tanıştığımız ama hala adını bilmediğim biriydi sonuçta. Ama karşımdaki çocuğu üzmek istememiştim. "Pekala o zaman beyaz alalım" dediğim şeyle omuzları düşmüş ve kaşları hafifçe çatılmıştı. "Hayır bence siyah almalıyız" Aramızda çıkan tartışma ile birbirimizin karşısına geçip geçerli sebeple sunuyorduk. Çoktan unuttuğum Gyuvin'in çığlığı ile ona bakmıştık. "Ya yeter! Alın şu gri tişörtleri giyin işte, salak mısınız be?" Elinde gösterdiği gri tişörtler ikimizinde dikkatini çekmişti. Uzanıp almıştık. Daha sonra parasını ödeyip üstlerimizi kabinde değişmiştik.
Aynı anda kabinden çıkmamız ikimizi de güldürmüştü. Az önce ki gibiydik, yine birbirimizin aynısıydık. Bu sefer komik değil güzel duruyordu, tek fark da buydu. Ardımızdan çıkan Gyuvin bizden çok farklıydı. Giydiği beyaz eşofmanın üzerine bebek mavisi bir tişört seçmişti. "Mavi rengini bir salsan mı artık?" cümlemle diğer çocuk gülmüş ve Gyuvin de gözlerini büyütmüştü. "Asla!" Mağazadan üç kişi çıkarken çocuğun adını bilmediğim için ona dönüp elimi uzattım. "Ben Hanbin bu arada, Bin derler genelde." Ona dönmem onu şaşırtmış olacak ki bir süre durmuştu. "Ben de Hao, öyleyse ben Han diyeyim?" Söylediği şey içten içe hoşuma giderken sıkıştığımız ellerin üzerinde hissettiğim el ile göz devirmiştim. "Ben de Gyuvin, ne isterseniz diyebilirsiniz ehe."
______________
Debut lineup nasıl sizce? Açıkcası ben Phanbin ve Keitayı da görmeyi çok isterdim. zerobaseone'ı sevin millet!! Diğer kalan yarışmacıların umutlarını kaybetmeden devam etmelerini diliyorum. Umarım bir gün hepsini görebiliriz
ARKADAŞLAR HYUNJİN VE YİENİ SEVİN SADECE BİR KURGU!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tie tie-haobin
FanficKarşımda ki takım elbiseli çocuğu gördüğümde gülmeden duramamıştım. Aynı durumda mıydık..cidden mi?