Sadece 1 haftadır evinde olmayan Hanbin, hem evi hemde çocukları çok özlemişti. Aynı şekilde onlarda da duygular aynıydı, bir an önce Hanbin'e kavuşmak istiyorlardı. Çok şanssızlardı ki bir olayı bitirmeden diğer bir olayla uğraşmak zorunda kalıyorlardı. Babasının abisini aradığını öğrenince bu dağ evinden çıkamamışlardı. Her ne kadar gitmek istese de Hanbin, abisini bencilce arkasında bırakamazdı. Üstelik babasının abisine olan sinirinin sebebi kendisiyken. Gözlerini kapatıp kafasını önünde oturduğu masaya yasladı. Kafasını kollarının arasına gömerken başının ağrısı ile uğraşmaya çalışıyordu. Kafasını kaldırıp saate baktı; 04.18
Gecenin bir yarısında başında hissettiği ağır bir ağrı ile gözlerini açmıştı Hanbin, saatlerdir geçmesini bekliyordu. Ancak ağrı hiç de geçecek gibi görünmüyordu bile. Öylece bekliyordu. Ağrı kesici içmişti, hatta uykusunu umursamadan kahve bile içmişti. Ayaklanıp üst kata çıktı. Ahşap evin terasının açık tarafına çıktı. O kadar sessizdi ki etraf sanki herkes tarafından terk edilmişlerdi. Balkondaki sandalyelerin birine oturup öylece ucu bucağı olmayan yokuş aşağısına baktı. Yamuk görünen ağaçların arasında yürümek istedi o an ancak yerlerini belli edecek bir davranışta bulunur diye yapamıyordu. Abileri hatlarını bile kırmıştı, ulaşılmaması için.
Hanbin hayatını düşündü. Hayatı var mıydı ki? Yavaş yavaş her şey düzeliyor derken tekrardan darma dağın olmuştu. Sonra gözlerini yıldızlara dikti. Ona birini çağrıştırmıştı. Yine yanındaydı, onu bırakmayacağına söz vermişti ve tutmakta ısrarcıydı. Aklına Hao'nun gözleri geldi. Aynı bu yıldızlar kadar parlak olan gözleri. Düşündükçe sıcakladığını ve kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Şuan ise sadece gökyüzüne bakarak gülümsüyordu. Gözlerini hiç ayırmadı parlak yıldızlardan. Karşısında Hao olsa yine ayırmazdı o ışık dolu parlayan irislerden.
Ne ara bu kadar kapılmıştı?
Başlarda ailesini aklından silebileceği kadar eğlenceli bir arkadaş olduğunu düşünmüştü. Zamanla ona olan hisleri o kadar büyümüştü ki oksijeni olmuştu Hao onun. Sabaha kalktığında ilk görmek istediği yüzdü, ilk dokunmak istediği tendi. En çok onun dudaklarının tadını merak etmişti Hanbin. Hayatında kimseye hissetmediği duygular, robot diye adlandırdıkları çocuğun içine sığamayacak hale gelmişti. Bir an önce Haoya kavuşmak istiyordu. Tek isteği buydu.
Yıldızlara bakarken aklında Haonun her zaman söylediği bir cümle yankılandı.
"Sana söz veriyorum Hanbin, yarın dünden daha güzel olacak."
_______________
kısa bir bölüm oldu ama diğer bölüm iki güne gelir artık yeni ficlere başlamam lazım umarım tie tieyi seversiniz ve hiç unutmazsınız
lütfen tie tie hakkındaki düşüncelerinizi belirtinnn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tie tie-haobin
FanficKarşımda ki takım elbiseli çocuğu gördüğümde gülmeden duramamıştım. Aynı durumda mıydık..cidden mi?