- 02 -

269 46 63
                                    

SUDDENLY YOU
: ̗̀02

🗝️

5 YIL SONRA

"İyi ki doğdun Minho. İyi ki doğdun, iyi ki doğdun. Mutlu yıllar sana~"

Alkış sesleri.

Her şey güzel gibi duruyordu Lee Minho'nun otuzuncu yaş partisinde. Sevdiği insanlarla birlikteydi.

Jisung, kolunu Minho'nun omzuna attı ve kulağına fısıldadı. "Aslan kardeşim otuz oldu be."

Herkes Minho'ya iyi dileklerini söylerken bir yandan da partinin tadını çıkarıyorlardı.

Gecenin ilerleyen saatlerinde pasta kesilmiş, müzik ve danslar artmıştı. Yavaştan çoğu kişinin kafası çakır keyfi olmaya başlamıştı. Jisung ise çoktan zil zurna sarhoş bir şekilde kenarda sızıp kalmıştı.

Minho da eğleniyordu. Daha doğrusu etrafına eğleniyormuş gibi gösteriyordu ama aklı yine başka yerlerdeydi.

Kendini dans edilen kısımdan çekti ve sessiz bir köşeye ilişti. Telefonunu çıkarıp mesajları kontrol etti.

Yine ondan mesaj gelmemişti. Bu doğum gününde de herhangi bir mesaj alamamıştı.

Sinirle telefonunu kapatıp partiye döndü. Pistte dans eden Yumi, Minho'yu görünce ona doğru ilerledi. Ellerini Minho'nun omuzlarına koydu ve "Hiç eğleniyor gibi durmuyorsun doğum günü çocuğu." dedi.

Minho gülmeye çalıştı. "Yoo. Gayet iyiyim."

"Kesin öylesindir." diye mırıldandı. "Her neyse. Artık otuzlu yaşlarında bir amca olduğun için bu tarz partiler bünyene fazla gelebilir."

Minho bu sefer cidden gülmüştü. "Hayat daha yeni başlıyor. Hiç duymadın mı otuzlar en güzel yaşlardır diye."

"Bilmem farkında mısın ama millet otuzlarında evleniyor. Çoluk çocuğa karışıyor." Yumi imalı bir bakış atmıştı.

Minho ise duyduklarıyla zorlukla yutkundu.

"Bence tam otuz yaşında evlenelim. Otuz ikiye kadar dünyayı gezeriz. Otuz ikiden sonra da bir tane kız, sonra bir tane oğlan."

"Hayır. İlk önce erkek sonra kız olsun. Abiler güzeldir. Changbin gibi bir abi olsun."

Beş senedir aklından çıkarmaya çalışsa da beceremiyordu işte. Duyduğu en ufak şey bile onu hatırlatıyordu.

"Ben biraz hava alacağım." dedi Minho, Yumi'den kurtularak.

Kendini terasa attı. Ekim ayının soğuk havası yüzüne çarptığında gözlerini kapamıştı. Karşısında duran capcanlı şehir manzarasına baktı. Binaların ışıldayan ışıklarına baktı, caddeden yükselen gürültüye kulak verdi.

Şu koskoca şehirde Jiwon'dan tek haber dahi alamamıştı beş senedir.

Sigara yakmak için eli cebine gideceği sırada Hyunjin gelmişti. Kendi paketinden bir dal uzattı. Minho burukça gülümseyerek uzattığı dalı aldı ve dudaklarının arasına götürdü.

"Yine iletişim kurmadı mı?"

Hyunjin, üniversiteden beri Minho'yla çok yakın olduğu için onu anlamakta üstüne yoktu. Ne kadar acı çektiğini de biliyordu.

"Kursa şaşardım." dedi Minho kendi haline acıyarak. Yıllar önce onu terk eden eski sevgilisini beş senedir unutamaması acınasıydı gerçekten.

"Kime sorsam Jiwon'la iletişiminin olmadığını söylüyor." dedi Hyunjin düşünceli bir şekilde. "Sosyal medyada da yok. Sanki yer yarıldı içine girdi."

"Ailesi de aynı şekilde." dedi Minho Hyunjin'e hak vererek.

"Sahi Seo Changbin de bir anda yok oldu. Abisinin kendine ait barı yok muydu?"

Minho başını evet dercesine salladı ama sonrasında "Kapandı orası." dedi. "Biz ayrılmadan birkaç hafta önce kapatmıştı yani."

Gerçek şuydu ki Changbin, Jiwon'u New York'a göndermek için barı satmıştı.

"Taşındılar demiştin..."

Minho, Jiwon'la ayrıldıktan iki hafta sonra son söyledikleri için pişman olup evlerine gitmişti. Söylediği şeyler Jiwon'un yanında bir hiç olsa da gururunu bir kenara koyup gitmişti. Ancak gittiğinde gördüğü şey satılık ilanının asılı olduğu boş bir evdi.

Seo Jiwon, Lee Minho'nun hayatından bir anda çıkıp kayıplara karışmıştı.

"Yeni ev sahipleri Seul dışına taşındıklarını söylemişti o zamanlar." Minho düşünceli kafasıyla şehre bir kez daha baktı. "Acaba Jiwon da mı şehir dışında... Ya da tek başına burada bir hayatı mı var?"

Sigarasını son kez içine çektikten sonra titrek bir nefesle dudaklarından bıraktı.

Hyunjin güldü. "Artık Jiwon defterini tamamiyle kapat. Baksana Kim Yumi senden hoşlanıyor. Hem fena kız da değil. Kendine ait pilates stüdyosu varmış."

Minho, Hyunjin'e bakmaya tenezzül bile etmeden "Aşk meşk beni alakadar etmiyor artık Hyunjin." dedi. "Şirketle ilgilenmem gerek."

"Amcanın şirketinde çalıştığının farkında mısın?" Hyunjin imrenerek ona bakmıştı. "Çalışmayı dert bile etmemen gerekiyor."

"O işler öyle değil işte." dedi Minho gülerek. "Amcamın güvenini boşa çıkartmamak için herkesten çok çabalamam gerek."

"Neyse ne. Soğuk oldu. İçeri girelim."

İkili tekrardan partiye geçtiklerinde Minho, kendini zorlukla da olsa gülümsemeye zorladı.

İkili tekrardan partiye geçtiklerinde Minho, kendini zorlukla da olsa gülümsemeye zorladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Evett... İki bölümlük geçiş sürecini atlattığımıza ve olaya hakim olduğumuza göre artık başlayabiliriz.

Yeni bölümde görüşmek üzeree💗

 suddenly you :: lee minhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin