- 17 -

179 38 56
                                    

SUDDENLY YOU
: ̗̀17

🗝️

Jiwon, banyodan saç kurutma makinesini aldığında dudaklarından titrek bir nefes kaçmıştı. Gözlerini yavaşça aynaya kaldırdı ve kendine baktı. Az önce yaşanılanlardan dolayı yanakları kıpkırmızıydı ama daha da önemlisi Minho her şeyi öğrenmişti. Yıllardır sır gibi sakladığı şeyi bir şekilde öğrenmeyi başarmıştı.

Her şeyi öğrendiğine göre bundan sonra olacakları kendisi de kestiremiyordu. İçeri Minho'nun yanına gittiğinde ona büyük bir açıklama yapması gerekecekti.

Gergince gözlerini kapadı ve açtı. Derin bir nefes verip banyodan çıktı. Minho, koltuğun köşesine oturmuş dalgın gözlerle yeri izliyordu.

Boğazını temizleyerek, "Sırılsıklam olmuşsun." dedi Jiwon. Minho'nun dikkatini üzerine çektiğinde ise elindeki saç kurutma makinesini havaya kaldırdı. "En azından saçını kurutsan iyi olur. Yoksa hasta olursun."

Minho sessizce Jiwon'un yüzüne bakmıştı.

Jiwon onu süzen adamla güçlükle yutkundu ve gülümsemeye çalışarak, "İstersen saçlarını ben de kurutabilirim." dedi. "Eski günlerdeki gibi."

Yavaşça koltuğa yaklaşacağı sırada Minho'nun soğuk çıkan ses tonu yüzünden duraksamıştı.

"Eskiden saçlarını kurutmamı istediğimde bunun çocukça olduğunu söyleyip benden kaçmıştın."

Gülümsemesi yavaşça silinirken aynı şekilde gözlerini de kaçırmıştı genç kadın. Eskiden birbirlerinin saçlarını kurutmayı severlerdi. Fakat Jiwon'un saçları kemoterapi yüzünden daha fazla ve daha sık dökülür olmuştu. O dönem Minho ne zaman saçlarını kurutmayı teklif etse bir bahane bulup reddederdi. En sonki seferde de bunun çocukça olduğunu, artık sıkıldığını söyleyip kaçmıştı.

Kurutma makinesini Minho'nun kucağına doğru fırlatıp, "Öyleyse kendin kurut." dedi.

"Seo Jiwon," dedi Minho acı içinde. "Konumuz saçlarımın ıslak olması değil." Yavaşça oturduğu yerden kalktı ve Jiwon'a ilerledi. Bir adımlık mesafe bırakarak duraksadığında güçlükle yutkunmuştu. "Benden böyle bir şeyi neden gizledin?"

Jiwon da güçlükle yutkundu. "Doğru olan buydu."

"Doğru olan bu muydu?" Minho kaşlarını çattı. Sitem edercesine sözlerine devam etti. "Doğru olan nasıl bu olabilir? Asıl doğru olan şey, bana her şeyi söylemen ve bu süreci birlikte atlatmamızdı!"

Aklına geçmiş geldikçe daha da zorlanıyordu Jiwon. Kendine göre yaptığı şey en doğru karardı. Minho için doğru olanı yapmıştı, kendisi için değil.

Gözleri yavaşça dolarken, "Söylemeyi istedim." diye mırıldandı. "Ama o dönem güzel bir iş teklifi almıştın, başarmıştın, mutluydun... Ne yapsaydım? En mutlu olduğun dönemi mahvetsemiydim? Kendi hayatını çaresizce bana adamana göz mü yumsaydım?" Jiwon'un söylediği her bir sözle kalbi daha da parçalanmıştı. "Sadece... Yaşamanı istedim."

Aynı şekilde Minho'nun kalbi de paramparçaydı. "Sence beş sene boyunca yaşayabildim mi?" Derin bir nefes aldı adam. Titreyen elini yavaşça karşısında ağlayan kızın yanağına koydu. Akan bir damla gözyaşı nazikçe sildi. "Sensiz bir ölü gibi yaşadım."

Jiwon, güçsüzce bakışlarını elin sahibinin gözlerine sabitledi. "Özür dilerim."

Minho'nun kafası yerindeyken duyduğu ilk özürdü bu. Jiwon'un kalbinin tam ortasından gelen, acı dolu bir özürdü. Adamın bakışları yumuşarken Jiwon'un ağlaması şiddetlenmişti. Kızı kendine doğru çekerek güçsüz bedenine sıkıca sarıldı. Başını göğsüne doğru bastırmış yavaşça saçlarını okşamaya başlamıştı.

 suddenly you :: lee minhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin