- 11 -

206 37 27
                                    

SUDDENLY YOU
: ̗̀11

🗝️

Minho neredeyse çatlamak üzere olan başıyla gözlerini aralamıştı. Yatağın içinde biraz tepindikten sonra elini zorlukla yandaki komidinin üzerine attı ve telefonunu aldı. Saatin on ikiyi geçtiğini görmesiyle içinden küfretti. Bugün boş günüydü ama yine de bu saate kadar uyumaması lazımdı.

Zorlukla yatağa kalkıp lavabodaki işini hallettikten sonra mutfağa ilerledi. Evi amerikan mutfak konseptindeydi. Direkt olarak oturma alanını görebiliyordu. Koltukların önündeki sehpada biriken dosyaları görmesiyle bir kez daha küfretmişti. Boş günüydü ama işler bitmek bilmiyordu. Boş gününde bile bu dosyaları düzenlemesi lazımdı. Her birini şirketten eve 'yaparım' diye getirmişti ancak sonuç tam anlamıyla bir yığın dosyaydı.

Nefesini verdi ve kendine kahve hazırlamaya karar verdi. Kahve makinesine hazırlamak istediği kahve paketini yerleştirirken altına da en sevdiği kupayı koymuştu.

Duraksadı. Bu kupayı ona Jiwon hediye etmişti.

"Tanrım," dedi sinirle gözlerini kapayıp ensesini geriye atarken. "Dün gece ne yaşandı!"
Hiçbir şey hatırlamıyordu. Hatırladığı son şey Jeongin ona artık içmemesini söylerken bir bardak daha soju doldurduğuydu.

En son Jiwon'u sarhoş etme planları kurarken kendisi kör kütük sarhoş olmuştu. Tüm planı mahvettiği yetmiyormuş gibi bir de dün gece yaşanılanlara dair olan her şeyi unutmuştu. Hafızası sıfırdı.

"Ne diye aptal gibi kendimi durduramadıysam?" Sinirle alnına vurdu. "Her şeyi bok ettim."

Aklına gelen şeyle gözleri parladı. Olan biteni Jeongin'e sorabilirdi! Hızla telefonunu eline aldı ve asistanını aradı.

Uzun süren ve neredeyse kapanmak üzere olan bir çalışın ardından telefon açılmıştı. Anlaşılan tek ayılamayan kendisi değildi. Herkes boş gününde yarı ayık kafayla uyanıyordu. "Alo?"

Minho, telefonun diğer ucundan gelen kız sesiyle şaşırmıştı. Daha da şaşırdığı şey ise kız sesinin tanıdık olmasıydı. "Minji-shi?"

"Tanrım," Kızın uykulu sesi Minho'nun kaşlarını çatmasına neden olmuştu. "Uyan. Minho Bey arıyor."

Birkaç patırtı ve gürültünün ardından Jeongin'in uykulu sesi diğer uçtan Minho'nun kulağına doğru ilişti. "Buyrun Bay Lee."

Minho, olanlara bir anlam veremeyerek nefesini verdi ve "Ayılınca beni tekrar ara Jeongin." diyerek telefonu çocuğun yüzüne kapattı. Sinirle telefonu tezgahın üzerine koydu ve kendi kendine konuştu "Bu hayatta ben hariç herkes dertsiz, tasasız mı? Anlamıyorum cidden..."

Minho, Jeongin'in onu tekrar aramasını beklerken kahvesini yudumlamış ve dosyaları toparlamaya başlamıştı.

Jiwon ise kendi evindeydi. Dün akşam yaşanılanlardan sonra gece çok geç uykuya dalabilmişti. Zihninde sürekli Minho'nun ona dediği şeyler yankılanıyordu. Geç uykuya dalması yetmiyormuş gibi sabah da çok erken uyanmıştı. Uyandığında güneş daha yeni doğmaya başlamıştı.

Kısacası uykusuz geçirdiği bir gecenin ardından kahvesini yapmış ve balkonuna oturmuştu. Balkonu devasa bir şehir manzarasını görüyordu. Pazar sabahı olduğu için günün ilk ışıklarına rağmen etraf sessizdi.

Kucağına aldığı fotoğraf albümünün ilk sayfasını çevirdi. Üniversite birinci sınıfın ilk dönemiydi. Minho ile kütüphanede sabahladıkları bir günde çektikleri fotoğraftı. Minho, kütüphane masasına yayılmış uyukluyordu.
Hemen yanındaki fotoğrafta ise Minho uyanmıştı ancak yüzünün yarısı kıpkırmızıydı. Elinin üzerine yatarak uyuduğu için elinin izi yüzüne çıkmıştı. Jiwon istemsizce kıkırdadı. O gün uyuklamasaydı sınavından on beş almazdı belki de.

 suddenly you :: lee minhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin