Karanlık bir oda düşünün, nokta kadar ışık yok. Duvarlarında bazı isimler yazıyor üstleri karalanmış. Yaşanmışlıkların çığlıkları bozuyor karanlığın sessizliğini. Burası işte tam burası benim içim. Çıkamadığım karanlık odam. Beynimi istila etmiş tonlarca hatıra var. Hatalar var. Yapılmaması gerekenler, söylenmemesi gerekenler ve sayısız yanlışlar. Neden böyle düşündüğüme gelirsek de ; hatalar yapıp pişman oldum çoğu zaman.Etrafımı kuşatan bu karanlık beni hergün daha içine çekiyor. Pişmanlığın son derecesini yaşıyor gibiyim. Eski laura yokmuş gibi. Eski laura demişken nasıl biri olduğumu anlatmak zor ama kolay yerden anlatayım. Adım Laura, Laura wyrice. 17 yaşındayım lise 3.sınıf öğrencisiyim. Sarışın, mavi gözlü, çok olmasa da biraz uzun boylu bir kızım. Pek arkadaşım yok, uyum sağlamayı beceremeyen bir tipim. Ama böyle kendimi kötü hissediyor muyum ? hayır. Tam tersi insanlardan, diğerlerinden uzak olmak bana göre çok daha iyi. Ama şuan yeni bir hayata adım atıyorum. Ailemle beraber louisville da bir ev bulduk ve taşınma kararı aldık. Aslında evi biz değil teyzem buldu ve bize söyledi. Babam da yeni bir yerin iyi geleceğini düşündü. Benim fikrimi soran var mı ? Tabiki de yok. Ama bana göre farketmez Los Angeles'da da yalnızdım aynı şekilde burada da yalnız olmayı planlıyorum. Los Angeles'da çok yakın olmayan birkaç arkadaşım vardı onları belki özleyebilirim. Orada yaşadıklarımı, hatıralarımı geride bırakarak yeni bir yola çıktım. Tabi geride bırakmak lafın gelişi çünkü hatıralar veya hatalar biz istemesek de peşimizden gelirler, aynı bir gölge gibi. Bazı yaşanmışlıklardan ders çıkardım. Eski hataları tekrarlamamaya çalıştım. Yaşadıklarım beni güçlendirdi. Eskiden olsa bunlar aklıma geldikçe oturup ağlardım. Ama şimdi gözyaşına yer vermiyorum hayatımda. Ağlarsan kaybettin sanarlar ama ben kaybetmiş güçsüz bir kız değil, zor ve güçlü kız olmak istedim her zaman. Ve bu zor değil sadece inanmak, pes etmemek ve korkmamak gerekiyor. Mesela bazen karanlıktan korktuğum zamanlar oluyor ama karanlıktan korkuyorum diye karanlıktan kaçmadım aksine karanlığa alıştım, karanlığı sevdim. Bunlar beni ben yapan huylarım, yani kim ne der diye düşünmek yanlış, canın nasıl istiyorsa öyle yaşamalısın, yani bence öyle olmalı değil mi ?
Babam arkaya dönüp " işte geldik " dedi. Kulaklığı çıkarıp arabadan yavaşça indiğimde karşımda duran iki katlı evi inceledim. Koyu yeşil ve beyaz renklerle boyanmış, üst katında ufak bir balkonu olan sade hoş bir evdi. Arabanın arkasına geçip bagajı açtım. İlk kendi bavulumu ve ufak çantamı içinden çıkardım. Annem kapıyı açınca merdivenin başına elimdeki bavulu ve çantayı bıraktım. Tekrar arabaya dönüp birkaç bişey daha alıp diğer bavulların yanına koydum. Evin salonuna göz gezdiren anneme dönüp " Anne benim odam hangisi olcak? Eşyalarımı yerleştimek istiyorum. " dedim. " Tamam gel bakalım" dedikten sonra annemi takip edip merdivenlerden yukarı çıktım.
Üç tane oda vardı yukarıda. Bir de merdivenin sağında, koridorun sonunda depo gibi bir yer vardı. Odaları gezdikten sonra en sondaki odayı istediğimi söyledim. En büyük oda orasıydı. Pencereyi açtığımda yan taraftaki evin bir odası gözüküyordu. Bu arada en beğendiğim şey ise odanın içinde banyo olmasıydı. Diğer iki odanın birinde de vardı. Camın kenarında büyük çift kişilik rahatça yayılabileceğim bir yatak vardı. Odanın geri kalan kısmında beyaz güzel bir dolap, yine beyaz bir çalışma masası ve hemen yanında ufak bir makyaj masası vardı. Duvarları da oda gibi beyazdı. Ben odayı incelerken babam da benim bavulumu odama çıkarmıştı. Odayı temizlememe gerek yoktu çünkü teyzem bir gün önce arayıp evi temizlettirdiğini söylemişti.
Bavulumun başına geçip mor çarşafımı, yastık kılıfı mı ve örtüsünü çıkardım. Bembeyaz odaya mor renk eşlik edince daha da hoş bir görüntü oldu. Güzelce yatağımı hazırladıktan sonra dolabın başına geçip kıyafetlerimi yerleştirdim. Bavulumun en altına koyduğum benim için "herşey" olan kitaplarımı çıkarıp çalışma masasına yerleştirdim. Sonunda yerleşme faslı bitince havlumu ve iç çamaşırlarımı alıp banyoya girdim. Ilık bir duş alıp çıktım. Dolabımdan beyaz yazıları olan uzun siyah t-shirtü ve altına kot şortumu alıp üzerime geçirdim. Saçlarımı kurutmaya üşenip sadece taradım ve odadan çıktım. Merdivenlerden aşağı inip salona indiğimde annem çoktan masayı hazırlamıştı. Sandalyeyi çekip otururken önümde patatesleri sömürmeye başladım. "Diğer kalan eşyalar ne zaman gelecek ? " diye bir soru attım ortaya. Babam kafasını tabağından ayırıp bana baktı sonra ağzındaki lokmayı yutarak " yarın burada olurlar " dedi. Cevabı aldıktan sonra yemeğimi bitirip masadan kalktım. Merdivenin başındaki askılığa astığım spor kot rengi çantamı aldım ve hâlâ yemek yemekle meşgul olan anne ve babama dönüp " Ben biraz dolaşacağım birde baktığım okula kayıt yaptıracağım " dedim ve evden çıktım. Cumartesi günüydü ve sokak biraz sessizdi. Kaldırımda ilerlemeye devam edip bir yandan da telefonuma kaydettiğim adrese bakıyordum. Geçen hafta internetten araştırdığım okulun adresiydi. Güzel ve eski bir okuldu. En çok hoşuma giden ise okulda amerikanın en büyük ikinci kütüphanesi bulunmadıydı. Bir kaç sokak sonra caddeye çıktığımda tam karşımda duruyordu okul. Her ağaç dibinde masalar bulunuyordu. Okulun arkasına doğru çimenlikler uzanıyordu. Sağ tarafta, arkada bir basket potası görünüyordu sanırım orada da beden dersleri için yer vardı. Okulun dış cephesine krem rengi hakimdi. Önüme dönüp merdivenleri çıkmaya başladım. On bir basamak saydıktan sonra içeri girdim. Duvarlara monte edilmiş içinde birsürü ödülün olduğu cam vitrinler vardı. Köşede ise beyaz bir masa ve sandalye vardı, sanırım nöbetçi masasıydı. Okulun dışı gibi içeriside krem rengindeydi. Biraz ilerleyip sola döndüm. Kapısı açık olan odaya baktım. Bir kadın bilgisayara bakıp yanındaki kağıda birşeyler yazıyordu.Bir süre bekledikten sonra kapıyı hafifçe çaldım. Gözlüklerinin yukarısından bana bakıp ayağa kalktı. Kağıdı masaya bırakan kadını hafifçe inceledim. Sarı saçlarını topuz yapmış, kırmızı gömleği ve altında siyah mini eteği vardı. Kadında beni gözden geçirdikten sonra hafif tebessüm edip "merhaba ben okula kayıt yaptırmak istiyordum kiminle görüşebilirim ? " diye sordum "Ben müdür yardımcısı Ashley scale gel tatlım otur " dedi eliyle koltuğu göstererek. Dediğini yapıp oturdum. " Başka okuldan mı geliyorsun yoksa taşındınız mı ? " dedi. " taşındık " dedikten sonra ayağa kalkıp arkadaki dolaptan bir dosya çıkardı. Dosyanın içinden bir kağıt çıkardıktan sonra " kimlik ve resim getirdin umarım tatlım " dedi. Çantamdan kimliği ve resmini çıkarıp "buyrun" dedim. Elimdekileri alıp resmimi kağıda yapıştırdı. Kimliğime bakıp kağıda yazılar yazdıktan sonra kağıdı bana uzattı " tatlım şuraya eski okulunun adını, şimdiki ev adresini ve imzanı at" dedi. Eski okulumu ve imzayı attıktan sonra telefonuma kaydettiğim ev adresini de yazıp kağıdı tekrar uzattım. Kimliğimdeki bilgileri bilgisayara da geçirdikten sonra masanın altındaki çekmeceyi açtı. Çıkardığı anahtarı alıp " bu dolabının anahtarı çıkarken kapının önündeki çantalardan 11. Sınıf yazanı alıp kitapları dolabına yerleştirirsin dolaplar birinci katta. Ders programına okul sitesinden bakmayı unutma. Birde sınıfın 11-A bu kadar tatlım" dedikten sonra anahtarı bana uzattı. Uzun konuşmanın ardından teşekkür edip ayağa kalktım. Müdür Yardımcısı gülümseyip elini uzattı " okulumuza hoşgeldin tatlım" dedi. Uzattığı elini hafifçe sıkıp "hoşbuldum" dedim ve kitap çantasını da alıp odadan çıktım. Tebessüm etmekten ağrımış isyan eden mimiklerim rahata ererken derin bir nefes aldım. Birinci kata çıkıp sağa döndüm. Çantayı yere bırakıp elimdeki anahtara baktım 4 numara yazan dolaba gidip önünde durduktan sonra anahtarla açtım. İçi temizdi toz bile yoktu sanırım görevliler işini iyi yapıyordu. Çantadan kitapları çıkarıp yerlestirdikten sonra kilitleyip okuldan çıktım. Saata baktım beşi çoktan geçmişti. Alacağım başka şeyler vardı fakat şuan eve gitmek istiyordum. Geldiğim yoldan tekrar geri dönüp eve doğru yürüdüm.
Eve gelip ayakkabılarımı çıkarıp ayaklarıma gri terliklerimi giydim. Annemle babam birbirine sarılmış televizyona odaklanmıştı. Hiç birşey söylemeden odama çıkıp çantamı yere koydum. Tam üzerimi çıkartacakken perdenin açık olduğunu farkedip kapatmak için gittim. Biraz pencereden bakıp kapatacağım sırada karşı odanın ışıkları yandı ve arkasını dönmüş üzerini değiştiren çocuğu görmemle şaşkın bir şekilde gözlerimi kırpıştırdım. Hemen ardından çocuk önüne dönünce ne yapacağımı şaşırıp arkamı dönüp dizlerimin üstünde yere oturdum. Bir süre bekleyip kafamı kaldırmadan elimi perdeye uzatıp kapattım. İçimden " umarım beni görmemiştir" diyerek geçirdim. Sonra " görsede bişey olmaz zaten ona bakmıyordum o birden çıktı " deyip kendimi avutup üstüme pjamalarımı geçirip aşağı indim. Mutfağa gidip aradığım şeyi bulamayınca annemle babamın yanına gittim " anne atıştırmalık birşeyler var mı ? Film izleyeceğim de " dedim. Annem başını babamın omzundan ayırıp " masanın altındaki dolapta cips var buzdolabında da meyve suyu var onu al " dedi sonra gözlerini kısıp tekrar bana döndü " okul işini naptın canım ?" diye sordu." Hallettim size dediğim okula başlıyorum yarın " dedim. " tamam kızım " dedikten sonra gülümseyip mutfağa gittim. Dolaptan aldığım cipsi tabağa koyduktan sonra meyve suyunu da bardağa koyup yukarı çıktım. Elimdekileri yatağın yanındaki dolaba bırakıp çalışma masasındaki laptop'u alıp yatağa oturdum. Yarıda kaldığım The walking dead'ı açıp önüme cips tabağını ve meyve suyunu aldım. Bir cipsi ağzıma attıp gülümsedim. "İşte hayat bu !"
Medyadaki Laura :)) Merhaba arkadaşlar bu ikinci hikayem diğer hikayem "Karanlıktan Aydınlığa" adlı hikayemi bitirmedim hâlâ devam ediyor. Farklı bir kurgu yazmak istedim. Bu kurguyu yazmakta iyi mi yaptım yoksa kötü mü yaptım bilemiyorum. Buna siz karar verin görüşlerinize ihtiyacım var :) :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laura
FantasyKaranlık bir oda düşünün, nokta kadar ışık yok. Duvarlarında bazı isimler yazıyor, üstleri karalanmış. Yaşanmışlıkların çığlıkları bozuyor karanlığın sessizliğini. Burası işte tam burası benim içim. Çıkamadığım karanlık odam. Lise öğrencisi olan dör...