Halkın sesleri saraya kadar dayanmıştı. O antlaşma yüzünden halkın çoğu kralın hatalı olduğunu düşünüyordu. Prem şişelerin dibini getirdiği o gün asla uyanık kalmak istemiyordu. Kapıları kitli odada sadece durmadan içiyor ve ağlıyordu. Annesi kendisine zarar vereceğini düşündüğü için korkudan odanın önünden de ayrılamıyordu. Fakat halkına bir açıklama yapması gerekiyordu. Bu böyle devam edemezdi.
Terasa halka seslenmek için çıktı. Bütün gözler eski kraliçenin üzerindeydi.
"Sayın halkım. Bu günden itibaren Kral Prem görevden alınmıştır. Daha iyi bir aday bulana kadar yönetime ben bakacağım. Umarım bizden ümidinizi kesmezsiniz."
O günün gecesi Prem elindeki şişe ile şelalenin önüne geldi. Artık kral olarak da bir görevi kalmamıştı. Yorgundu. Bedeni onu taşıyamayacak konuma gelmişti. Beyaz taşların dibine oturdu. Elinde boş şişeyi taşa vurdu. Elinden akan kanlar onun canını acıtmaya yetmiyordu. Ayaklanıp uzun boşluğa, durgun suya baktı. Onu kendisini çağırıyordu.
Boun sabah duyduğu haber ile uzun süre boşluğa bakakaldı. Prem dengesiz hareketleri yüzünden krallık konumundan alınmıştı. En son görüşmelerinde dolan gözleri kendisini mahvetmişti. Hıçkırarak ağlayışları kulaklarına doluyordu. Saraydan çıktığı gibi şelaleye, ikisinin gizli sığınağına ilerledi. Prem'i dalgınca soğuk sulara doğru adım artarken gördüğünde koşarak onu durdurmak istedi.
Fakat gelen düşme sesi ile ne yapacağını bilemedi. Hemen suya atlayarak onu kurtarmaya çalıştı. Beyaz taşların üzerine bıraktığı bedenini ısıtmak için sıkıca sarıldı. Titreyen beden bir yandan gözyaşlarını akıtıyordu.
"Ölüm bile bana uğramıyor. Bırak beni lütfen. Sessizce ölmek istiyorum."
"Saçmalama Prem. Kendine gel." Prem sinirli gözlerle kendisine bakan kişiyi uzaklaştırmaya çalıştı.
"Öylece beni bırakmak kolay mıydı Boun. Neler çektim ben biliyor musun? Sabaha kadar ağlamak, Seni sevdiğim için insanların bakışları söylemleri zarar vermedi mi sanıyorsun. Sen Kral köşkünde rahat rahat oturasın diye ben dost bile sayılmıyor muyum? Aşkım o dar mı küçüktü gözünde. Sevmedin mi beni gerçekten?"
Prem akan yaşları arasından konuşurken Boun gözyaşlarını sildi. Kendisi de ağlıyordu istemeden. Sıkıca sarıldı karşısındaki güçsüz bedene. Şimdi desteğini göstermek için geç olsa da yanında olmak yaralarını sarmak istiyordu. Ellerini ensesine çıkardı. Deli gibi ondan özür dilemek istiyordu.
"Prem affet beni ne olursun. O gün seni öyle bırakmamalıydım. Ellerinden tutmalıydım. Ne olursa olsun yalnız bu yolda yürümene izin vermemeliydim."
Biraz daha rahatlamış hissediyordu. Sevdiği kişinin kokusunu içine çekmek huzur getirmişti. Kendi de ellerini onun beline çıkardı. Daha sıkı sarıldı. Acıları geçeceğini düşünerek daha sıkı sarıldı.
"Seni deli gibi seviyorum. Yokluğunda deli gibi özledim. Her şeyimsin sen benim."
Boun gözlerinin içine bakarak haykırmak istiyordu. Özleminde diyemediklerini eksiksiz anlatmak istiyordu. Prem onun her şeyiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
White And Black Swan
FanfictionPrem başını sallarken yanındaki siyah atın yelelerini okşayıp şelalenin kenarına ilerledi. Boun bir süre onu izledi. Giydiği beyaz forma vücudunu sarıyordu. Açık kahve saçları rüzgâr ile savaşırken tel tel alnına düşüyordu. Prens Prem... Gördüğü en...