swan lake

54 6 0
                                        

Balonun en göz alıcı vaktiydi. Âşıkların ya da herhangi birinin teklifi sonucu edilen o muhteşem dans. Boun çalan şarkının güzelliğinde kapılmıştı. Sakin olsa da dans etmek için en uygun şarkı olmalıydı.

Prem etrafındaki kızların arasında kaybolmuşken kolundan çeken kişi ile bakışlarını ona yönlendirdi. Kuzeniydi kendisini. Ailede bulunun tek prensesti ve her erkeğin hayalindeki kızdı.

"Kurtardım seni sende beni kurtar."

Birbirlerine selam verip dansa başladıklarında Prem gözlerini Boun'a çevirdi. Başta kendisine bakan gözleri yanına gelen kız ile odağından ayrıldı. Kıza gülümseyerek konuşması Prem'in içinde bir şeylerin kopmasına neden oldu. Sanki değerli hazinesini kaybetmiş gibi hissediyordu.

"Dinliyor musun beni?" Prem elleri arasındaki kişiye döndüğünde anlamsız bakışlarını gösterdi.

"Aklın başka yerlerde senin yine. Neyse..."

Prem tekrardan odağını Boun'a çevirdiğinde az önceki kız ile gülüşerek dans ettiklerini gördü. Prem aniden durduğunda sadece kendisini düşünüyordu. Dans alanını terk ettiğinde uzun balkonun korkuluklarına yaklaştı. Temiz havayı derin derin içine çekti. Şuan karşısındaki rahatlatıcı manzara bile kendisini sakinleştirmeye yetmiyordu.

Balo bittiğinde Prem elindeki kaçıncı içkisi olduğunu hatırlamadığı bardağı kafasına diktiğinde etraftaki insanlarda durgunlaşmıştı. Hafiften sarhoş olmaya başlıyor gibiydi. Fluke yanına geldiğinde konuşma yapmak için ayaklanması gerekiyordu. Koluna girip ondan destek aldı. Son sözü söylemesi gerekiyordu.

Elindeki bardağı kaldırıp yarı açık bilinciyle konuşmaya başladı.

"Bugün bizlerle burada bulunan herkese çok teşekkür ediyorum. Ne olursa olsun şuanın tadını çıkarmaya bakın. Eğlence hayatınızdan eksik olmasın. Tekrardan bu baloyu düzenleyen kişiye teşekkür ediyorum. Bu kadeh sizlere..."

Tek dikişte içeceğini bitirip bardağı masaya bıraktı. Görkemli balodan ayrılmak Boun için zor gelse bile prensin arkasından at arabalarının oraya kadar ilerledi.

"Bugün için teşekkür ederim Prens Prem."

Boun dönüp gitmek üzereyken Prem onu durdurdu. Kolunu tutan elini nazikçe kavramıştı.

"Bu gece benim misafirim ol. Sabahına yola çıkarsın."

Boun onu reddedemedi. Şimdi evine gitmeye kalksa yakalanabilirdi. Kalenin önüne geldiğinde gece yarısını çoktan geçmiş olmasına rağmen bütün ihtişamı ile duran beyaz saraydan gözlerini alamadı. Karanlık Ülkedeki siyah saraydan bin kat daha güzel gözüküyordu.

İçeriye girdiklerinde dışarıdan daha şahane gözüken bir yerdi burası. Beyaz üzerine altın işlemeler, tek tek işlenmiş oyma tavanlara sahip bu yer cennetten çıkma gibi gözüküyordu.

Prem sarhoşluğun etkisi ile hafiften yalpalayarak yürüyordu. Normalde içkiye dayanıklıydı ama bugün farklı hissediyordu. Odasına geçtiklerinde Boun banyoya girmek istedi. Takım elbisesini çıkarmıştı ki aniden açılan kapı ile irkildi.

Prem odasında kafasındaki düşüncelere engel olamadığı için odasından ayrılmış, Boun'un odasına doğru ilerlemişti. Fakat karşısında yarı çıplak vücudu ile duran Boun şaşırmıştı. Prem umursamadan yanından geçip yatağın üzerine oturdu. Öylece karşısında duran kişiyi süzüyordu.

"Neden gelmiştiniz?"

"Sadece konuşmak için."

Boun, Prem'e doğru yaklaştıkça kalp atışları yavaştan hızlanıyordu. Sarhoşluğun etkisi olduğunu düşündü. Neden bu adamdan hoşlansın ki?

Fakat o an oldukça gerçekti. Boun yanına oturduğunda, o vaziyette oldukça güzel gözüküyordu. Prem düşünemedi. Yavaştan dudaklarına doğru eğildiğinde Boun gözlerini kapatmış prensi bekliyordu.

O sırda kulaklarında Swan Lake'in notları parçalanıyordu ki...

White And Black SwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin