yirmi

1.3K 176 51
                                    


"merhaba, jungkook."

taehyung, dar sokaktaki kaldırıma çıktığında jungkook da ona "merhaba." demişti. jungkook, taehyung'un onunla konuşacağını düşünmemişti hiç. öylece birbirlerinin yanından geçip gidecekler sanmıştı.

"ben de seninle konuşmak istiyordum, iyi oldu karşılaştığımız." diyen taehyung'un dediklerini takmadı jungkook. onun yerine "seni daha önce buralarda görmedim, yeni mi taşındınız?" diye sordu. taehyung göz devirdi. karşısındaki çocuğun tek cümlesi yetiyordu onun sinirlenmesi için.

alaycıl ifadesiyle jungkook'u süzdü taehyung, daha sonra "senin sayende buradayım." dediğinde jungkook, kaşlarını çattı. anlamamıştı. "nasıl yani?" diye soran jungkook, ellerini pantolonunun cebine soktu.

hemen ardından kafasını iki yana sallayıp görüşünü engelleyen saç tutamlarını gözünün önünden çekmeye çalıştı. başaramayınca sinirle tek elini cebinden çıkarıp saçını düzeltti, bu sırada taehyung da jungkook'u izliyordu.

taehyung boğazını temizledikten sonra "her neyse." diye mırıldandı. "babamla geçenlerde," duraksadı taehyung. sinirle dişlerini sıkıp, "seni uyarmama rağmen," derken işaret parmağının hedefinde jungkook vardı.

"yeniden manifest, ritüel, bilmem neler hakknda konuşmuşsun. o da önerdiğin şeyleri tam hatırlayamamış, hepsini katmış karıştırmış ritüel/manifest karışımı bir şey yapmaya çalışmış. gözlerini kapatıp odaklanmaya çalışırken de arkasından devrilen mumlar sayesinde ev yanmış..."

jungkook, taehyung konuşurken dediklerini dinlemiyordu. zaten olayı arkadaşı hoseok'un ağzından dinlemişti, tekrar dinlemeye gerek var mıydı? şu an jungkook'un düşündüğü tek şey; taehyung'un ilk defa bu kadar uzun konuştuğuydu.

"sen beni dinliyor musun?" diye soran taehyung, elini jungkook'un gözlerinin önünde sallıyordu.

jungkook, yerinde sıçrayıp gözlerini kırpıştırdı. "hayır." diye mırıldandı. taehyung ise tam karşısında, sinirden gülüyordu.

"şaka mısın sen ya?"

jungkook, ellerini cebinden çıkarıp göğsünde birleştirdi. "taehyung," nasıl anlatacağını bilemez bi halde dudaklarını büzdü. taehyung ise kaşlarını alayla havaya dikmiş, karşısındaki çocuğu izliyordu.

"babana git evi yak demedim, git manifest yap da demedim, git anlattığım her şeyi birleştir ritüelleri birbirine kat hiç demedim. hele yüz bin tane mum yak, asla demedim. babanın yaptığı şeyin sorumlusu ben değilim yani."

jungkook'u dinleyen taehyung, her cümlede bir kez daha sinirlenmişti. sinirle jungkook'a bir adım atan taehyung, jungkook'un gözlerini kocaman açmasına neden oldu.

"babama o tarz şeyleri anlat anlat, sonra da 'benim alakam yok, suçum yok' de. bal gibi de var işte. sen babama bu tarz şeyler anlatmasaydın babam evi yakmazdı, ben hiç hoşlanmadığım şeyleri yapmak zorunda kalmazdım ve derslerimi de kaçırmazdım." taehyung, öfkelenmişti.

jungkook geri adım atmadı, hem gerçek anlamda hem de mecaz anlamda. "sen de yalancı olmasaydın, bana ne!" diyen jungkook, ağzından çıkan sözleri algıladıktan sonra pişman olmuştu. asıl söylemek istedikleri bunlar değildi!

hayır, tam olarak bunlardı!

taehyung'un kızı üzdüğünü düşünüp günlerce o kız için çabalamıştı, çabaları sonucunda da taehyungla sıra arkadaşı olmak zorunda kalmıştı. sonraki gün ise taehyung'un kızı üzmediğini, aksine kızla gayet de mutlu olduğunu görmüştü. sinirlenmek hakkıydı!

bakkal • taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin