One'🐯

2.5K 144 23
                                    

Selamlar!

Ellerimi güzelce yıkadıtan sonra üzerimdeki önlüğünü üzerine silerek cebimde titreyen telefonu elime aldım. Arayan Jin Hyungtu. Telefonun meledosini daha fazla dinlemeden hemen aramayı yanıtladım.

"Efendim hyung?"

Telefonun diğer tarafından gelen bir kaç ses ile Jin hyung'un neşeli sesini duydum.

"Kookieee! Nerdesin?"

"Pastanedeyim, hyung."

Jin hyung seslice oflayarak, "Neyse hadi kapat pastaneyi seni almaya geliyoruz" dedi.

Anlamayarak, "Nereye, hyung?" diye sordum.

Hafifçe gülerek, "Nereye olacak şapşik tavşanım. Bara gidiyoruz" dedi.

İlk önce unla kaplanmış üstüme bakış atarak telefonu kulağımdan çekerek saate baktım. Saat 22.30'du.

"Hyung kıyafetlerimi değiştirmem gerekiyor. Beni evden alsanız olur mu?"

"Tamam Kookieee oluurr!"

"Pekala, kapatıyorum."

"Çok eğleneceğiz!"

Telefonu kapatarak pantolonum cebine sıkıştırarak siyah şişme montumu ve siyah şapkamı aldım. Genellikle gri ve toz pembe renginin ağırlıklı olan pastanemin ışıklarını kapatarak dışarıya çıktım. Kapıyı iyice kitledikten emin olduktan sonra eve doğru yürümeye başladım.

Evim pastaneme çok yakındı. Montumun cebinden çıkardığım kulaklığımı kulağıma yerleştirerek telefonumdan müzik seçmeye başladım.

Cavetown - Talk to Me

Şarkıya sessizce eşlik ediyor arada montumun içine gizlediğim parmaklarım ile ritim tutuyordum. Burnumun üzerinde hissettiğim ıslaklık ile olduğum yerde durarak kafamı yukarıya doğru kaldırdım. Bir elimi öne doğru uzatarak yağmur damlalarına dokundum. Daha fazla ıslanmamak için yoluma devam etmeye karar vermiştim. Yağmurlu havaları çok severdim. Ama ıslanmayı asla sevmezdim.

Sonunda evime varmıştım. Kulağımda ki kulaklıkları çıkartarak cebimden evimin anahtarını aldım. Kapının kilidini açarak karanlığa misafirlik yapan evimi aydınlatarak hemen hazırlanmak için odama geçtim. Aynadan yansımama baktığımda evsizlerden farkım olmadığını anlayınca hemen banyoya doğru koştum.

Üzerimdeki unlu kıyafetlerden kurtularak duşa kabine girmeden önce suyu ayarladım. Su ne çok sıcaktı, ne de çok soğuk. Tam da sevdiğim gibi...

Banyo faslım bittikten sonra hızlıca üzerine bordo renk bir saten gömlek ve altına da siyah dar pantolonumu giyinerek aynanın karşısında ıslak saçlarıma şekil verdim.

Aniden basan sıcaklık ile pencereye doğru yürüdüm. Perdeyi kenara doğru toplayarak pencereyi açtım. Yağmur durmuştu. Saçlarımın bozulmayacağı için kendimi şanslı hissediyordum.

Tekrar aynanın önüne gelerek bu sefer de yanağımda ki yara izini kapatıcı ile kapattım. Bu yara izi mutfakta pasta yaparken tamamen benim sakarlığım sonucu oluşmuştu. Dudaklarıma da lip balm sürerek son kez aynadan kendime baktım.

Yatağın üzerinde telefonumu gelen mesaj bildirimi ile telefonumu elime alarak gelen mesaja baktım.

Jin Hyung
Evin önündeyiz, prenses. 🤴🏻

Mesajına görüldü atarak telefonumu cebime sıkıştırdım. Odamdan çıkarak ayakkabılarımı giyinmek için kapıya yöneldim.

Siyah botlarımı giyindim. koridordaki boy aynasından son kez bakarak montumu ve anahtarımı elime alarak merdivenlerden koşarak aşağı indim.

Evin önünde gördüğüm siyah araba ile hemen Namjoon hyung'un arabası olduğunu tanımıştım. Koşarak arabanın arka kapısını açarak arabaya binerek öne doğru uzandım. Namjoon hyung ve Jin hyung'un yanaklarına birer öpücük bırakarak, "Nabersiniz?" diye sordum.

"İyiyiz. Sen nasılsın Kookie?"

"İyiyim hyung da biz bu gece neyi kutlamak için bara gidiyoruz?" diye sordum.

Namjoon hyung kollarını aşağı yukarı indirerek, "Hiç bir şeyi" diyerek dikkatini yola verdi.

Sorgulayıcı bakışlarım Jin hyung'un dönünce o da ne diyeceğimi anlamış olacak ki omuzlarını kaldırdı.

"Sadece eğlenmek istedik, Kookie."

Yüzüme kocaman gülümsedim. Bir kolumu yumruk yapıp bağırarak, "Bu gece çok eğleneceğiz!" dedim.

Jin hyung ve Namjoon hyung da bana katılarak, "Evet!" diye bağırmışlardı.

Yarım saatlik yolun sonunda sonunda her zaman geldiğimiz bar'a varmıştık. Arabadan teker teker inerek kapının yanında dikilen korumaların yanından geçerek müziğin ritmi ile delicesine dans edip içen insanların arasından geçerek barmenin çapraz tarafında ki boş bir masaya oturduk. Yanımıza gelen garsona içkilerimizi söyleyerek müzikte kendini kaybeden insanları izledik bir süre. Fazla zaman geçmeden garson içkilerimizi getirdi. Bir yandan içkilerimizi yudumluyor ve etrafta dans eden insanları izliyorduk.

Jin hyungla en sevdiğimiz şarkı çalmaya başlayınca çığlık atarak elimizdeki içkileri sertçe masaya bıraktık. İkimiz koşarak dans eden insanların arasına karıştığımız da Jin hyung'a arkadan sarılarak beraber dans eden Namjoon hyung'u görünce yalnızlığıma lanet ettim.

Aradan 1 saat falan geçmişti. Biz deki gibi içip, deliler gibi dans ediyorduk. İçkinin verdiği şapşallık ile dansıma devam ediyordum. Kalçamı iki yana sallayarak döneceğim sırada belime dolanan kollar ile olduğum yerde kaldım. Burnuma dolan mentol kokusu ile yüzümü buruşturdum. Geri çekileceğim sırada belim de ki elleri daha da sıkılaşarak beni kendine bastırdı.

Bacak aramda hissettiğim baskınlık ile ağzımdan bir inleme çıkmıştı. Kafamın üzerinden geriye doğru baktığım sırada gördüğüm kahverengi gözlü adam ile gözlerim yerinden fırlayacaktı. Aslında yakışıklı bir adam değildi fakat sarhoşluğun etkisi ile her şey çok güzel geliyordu gözüme.

Gülümseyerek kendimi daha çok ona bastırarak dans harekatlerime devam ettim. Jin hyung ve Namjoon hyung'a baktığımda kenarda öpüştüklerini görünce tekrar önüme döndüm.

Gece çok eğlenceli ve hızlı geçiyordu. Ta ki odamın camını açık unuttuğumu hatırlayıncaya kadar...






Yeni kurgum ile hepinize merhabalar!🙋🏻‍♀
Umarım konusunu beğenirsiniz.
Çok içime sinen bir hikâye olacak gibi geliyor.
Kitabıma şans verip, destekleyip okuyan herkese çok teşekkür ediyorum.

Eveet! Şimdi bu bölüm hakkın da konuşalım.
Evet ana shipimiz Taekook ve yan shipimiz Namjin ilerleyen bölümlerde başka shipler de koyabilirim.
Şimdi anlamış olabilirsiniz ki Jk parti de dans ettiği adam Taehyung değil.🙎🏻‍♀
Taehyung da gelecek inş🤲🏼

Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Kendinize iyi bakın!

Like a Tiger || TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin