Five'🐯

1.3K 126 7
                                    

İyi okumalar diliyorum...

Kanayan elimi dişlerimin arasından çekerek derisi soyulmuş elime baktım. Kaşlarımı çatarak başımı koltuğun sırt kısmına yaslayarak derin nefes aldım.

"Abartıyorsun bence onlara yarı kaplan olduğumu söylemesen de olur. Hem hangi durumlarda kaplana dönüştüğümü bilmiyorum."

Taehyung yine ağzındaki lokmayı yutmadan benimle dalga geçer gibi konuştuğunda sinirden kulaklarımın kızardığı hissettim. Bunca yıldır hangi durumlarda kaplana dönüştüğünü bilmiyor olması saçmaydı. Ağzımı açıp soracağım sırada,

"Ormanda tek yaşıyordum. Korkunca mı, üzülünce mi yoksa mutlu olunca mı dönüşüyorum bilmiyorum."

Kafamı yaslandığım yerde aşağı yukarı sallayarak onu onayladı.

Bugün pastaneyi erken kapatmak zorunda kalmıştık. Çünkü Namjoon ve Jin hyung'un bana bir sürprizleri olduklarını söylemişlerdi. Her ne kadar sürprizleri için ağızlarından laf almaya çalışsam da söylememişlerdi. Ama benim şuan ki sıkıntım bu değildi. Asıl sıkıntım hyunglarım geldiğinde Taehyung'u görmeleriydi ve en önemlisi ise Taehyung'un onların yanında kaplana dönüşebileceği olasılığıydı.

Sıkıntıyla derin nefes başımı yaslandığım yerden kaldırdım. Bakışlarımı karşıdaki duvardan çekip çilekli pastadan kocaman bir dilim alıp ağzına atan Taehyung'a baktım. Gerçekten şuan onun için endişelenmem acayip saçmaydı. Ağzımı açıp bir şey diyecekken bütün evi saran zil sesi ile ayağa kalktım.

Titreyen ellerimi kapının kolunu aşağı indirince üstüme atlayan gri saçlı adama şaşkınca bakarken kusursuz sesi kulaklarımı doldurdu.

"Jungkook-ah çok özlemişim seni!"

Tanıdık gelen ses ile kollarımı sırtına sıkıca dolayarak sımsıkı sarıldım.

"Baekhyun-ah ben de seni çok özledim!"

Baekhyun benim çocuk arkadaşımdı. Arkadaş demeye bin şahit gerekirdi bizi gören herkes kardeş zannederdi. Yaklaşık 5 senedir İspanya'ya gitmişti. Tabi ki biz de bu 5 sene içerisinde görüşemiyorduk sadece telefondan görüntülü arama yaparak birbirimizi görsek de meşgul olduğumuz zamanlarda hiç konuşamıyorduk.

Kollarımın arasındaki beden geriye çekildi. Gözleri ile yüzümün her köşesini incelerken tekrar bir çığlık atıp boynuma sarılmıştı. Ben de kollarımı daha sıkı sararken arkadan gelen öksürük sesiyle omuzlarımın üzerinden arkamdaki kişiye baktım. Taehyung kollarını göğsünde birleştirmiş ve salon kapısına omzunu yaslayarak bize bakıyordu. Bozuntuya vermeden geri çekildiğim de arkada ilk defa gördüğüm sarı saçlı bedene kaşlarımı hafif çatarak baktım. Baekhyun da bunu fark etmiş olacak ki omuzlarıma pat patlayarak dikkatimi üzerine çekti. Yüzündeki gülümseme silinmeden,

"Her şeyi anlatacağım."

Kafamı sallayarak onları içeriye davet ettim. Herkes bir yere kurulunca aç olup olmadıklarını sorduğum da gelmeden önce Jin hyunglar da yediklerini söylediler. Ben de kahve yapmak için mutfağa girdiğim de Taehyung da benim peşime girdi. Kahve fincanlarını tepsiye dizerken,

"Neden geldin? İçeride yalnız bırakmasaydın onları" dedim.

Ama o sorumu eş geçerek burnunda derin nefes verdi, "Onlar kim?" diye sordu.

Bakışlarımı Taehyung'un yüzüne çıkardığım da yüzünde anlamadığım bir ifade vardı.

"Anlamadım?"

"İçeridekiler kim, Jungkook?"

"Çocukluk arkadaşım."

Sabır dilercesine derin nefes alarak mutfak masasından bir sandalye çekerek oturdu. Yoğun bakışlarının vücudum da gezdiğini hissediyordum.

Like a Tiger || TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin