Keyifli okumalar:)
Bir insan içinde en fazla kaç kişi barındırabilir? Bir, ya da iki belki daha fazla...
Bu sorunun cevabı insanın kendisinde biter. Aslında ilk soru hayatın boyunca ne yaşadığındır. Çünkü insan her yaşadığı çöküşte bir kişilik daha karışır benliğine...
En azından bu olay benim nezdimde tamamen böyle gerçekleşmişti. Bugüne kadar abartılacak sayıda çöküş yaşamamış olsam da bir tanesi vardı ki ruhuma başka bir kişilik olarak karışacağı yerde benliğimi elimden almış ve benden geriye sadece o kalmıştı...
Bir dalgaya esir düşen benliğim her geçen gün daha çok kapılmıştı okyanusun derinliklerine...Dicle'yi Aysel Hocanın odasına getirdikten sonra kapısına kadar gidip içine giremediğimiz odaya benim söz verişlerimle gitmiş, şimdi de Dicle'nin ısrarlarıyla onun kalacağı odada beraber vakit geçiriyorduk. Vakit geçirmekten kastım, Dicle'nin yorgunluktan kapanan gözleriyle dizlerimde uyuyakalması ve benim saçlarında gezinen elimden ibaretti. Zorda olsa burada kalmak mecburiyetinde olduğunu ona kabul ettirmiş, bir yolunu bulduğum gibi tekrar onu burdan alacağımın sözünü vermiştim. El mecbur bana inanmış, odaya gelince de elimi bırakmamıştı. Aysel Hoca ise sesini çıkarmamış ve yanında kalmama izin vermişti.
Dicle'nin düzenli nefes alışverişlerinden uyuduğunu anladım ve başını yavaşça yatağın üstündeki yastığa bıraktım. Ayağa kalkıp odadan çıktım ve terasa yöneldim. Yangın merdivenini kullanarak dört katı aştım, çocukların en üst kata çıkmaları yasaktı ve teras ise yasaklı katın bir üstündeydi. Kapısını açıp serin rüzgarın yüzüme çarpmasına izin verdim. Saat geç olduğu için alt kattaki güvenliklerden başka kimse yoktu. Kapıyı serbest bırakıp kapanmasını beklemeden arka taraflara doğru yürüdüm. Ayaklarımın altındaki manzaraya bakıp ellerimi trabzana yaslamadan bir süredir çıkarmadığım sigara paketini elime alıp bir sigara yaktım. Sigarayı sağ elime alırken boşta kalan elimi trabzana yasladım. Sağ tarafımdaki hareketlilikle o tarafa döndüm, beş-altı adım uzaklığımda durmuş sigara içen bir güvenlikle karşılaştım. Tekrar önüme dönünce şöyle bir yokladım zihnimi.
Son günlerde yaşadıklarım....bütün zihnimi ele geçirmiş ve diğerlerinden önceliği kapmış gibiydi. Dicle'nin bu yaşta haketmediği hayatı yaşamak zorunda oluşu yüreğimdeki kapanmaya yüz tutmuş yaralarıma tuz basıyordu. Bende onun gibiydim bir zamanlar, şimdikiyle aradaki tek fark yaşımın deneyimiydi... yaşım arttıkça ilerlemek zorunda olan hayatımı istemeyerek de olsa deneyimlemiştim. Hemde çoğu kez hata yaparak....Dicle'nin bu hali deneyimlerimi alt üst edercesine kurcalıyordu aklımı. Bildiğim hiçbir şeyi onun hayatına taşıyamıyordum şimdi.
Elimdeki sigaradan bir nefes daha çekerken telefonum titredi. Sweatshirtümün cebinden alıp ekrana baktım. Arayan Zehraydı. Telefonu cevaplayıp kulağıma götürürken bir yandan da bitmiş sigaramın yerini dolduruyordum.
"Alo!"
"Can kuşum nasılsın?"
"İyiyim güzelim sen nasılsın?"
"İyiyim bende çok şükür..."
Konuşmasının arasına bir kırılma sesi eklenince bekledim.
"İyi misin Zehra ne oluyor orada?"
"Allah da beni ıslah etsin inşAllah...yok bir şey yaa şu yeni aldığımız tabağın takımını bozdum"
Arkasından gelen kıkırtı sesiyle gülümsemeden edemedim.
"Neyse canıım nazar çıktı, öyle değil mi?"
"Öyle öyle." Sigaradan bir nefes daha çektim ciğerlerime.
"Mevsim..." Sigara içtiğimi anlamıştı.
"Lütfen şu zıkkıma kaptırma kendini...fazla içme olur mu? Çünkü sana içme diyemiyorum da salak kardeşim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyl-i Matem
JugendliteraturElimdeki şişeyi birkaç defa daha sallayıp ağzıma götürdüm. İçeceğim yudumu bitiremeden elimden çekilen şişeyle zaten dengesi yerinde olmayan vücudum yere devrilmişti. Uykuya muhtaç olduğumdan durumumu bozmayıp iki elimi birleştirerek başımın altına...