KARANLIĞA GÖMÜLEN AYDINLIK

10 2 0
                                    

Keyifli okumalar:)

Gece mi yalan söyler, yoksa onun karanlığından faydalanan insanlar mı?...
Bu soruyu kime sorarsanız sorun karanlıktan faydalanan insanlar diye cevap verir. Çünkü insanların bildiği en iyi şey, bir diğer insanın yaptığı en iyi şeydir...

Kulağımın dibinde patlayan sesten sonra önüme düşen kurşunla vücudum korkmayı dahi unutmuştu. Beynimdeki tilkiler bile suspus olmuştu. Kulağımdaki sese benzeyen uğultular, elimde titreyen telefon, depreme uğrayan vücudum ve yerdeki kurşundan bir saniye bile ayrılmayan gözlerim gerçek bana aitti. Beynimdeki tilkilerden, duvarına zincirlerden düşüncelerden ve krizlerden habersiz bir andaydım....
Tıpkı günler öncesinde hayatı benim gibi mahvolan Dicle'yi hasta yatağında izlerken girdiğim dünyadaydım şimdi...

Açık olan gözlerim birden kararmaya başladı. Bir kuyuya daldım ardından, karanlık değil oldukça aydınlık bir kuyu...orada benliğime rastladım...tanıyamadım en başta, çok yara almıştı...sahi o yaralar bende de yok muydu? Vardı...fakat bendeki tüm görünmeyenler onda can bulmuştu, her yeri yara bere içindeydi....evet, sonunda benden çalınanı bulmuştum. Korktum....hemde kendimden kaçacak kadar korktum, ama yinede vazgeçmedim....Yaklaştım ve elimi uzattım ona doğru, tekrar karışsın istedim ruhuma...

Sonra bir şey oldu ve birden çıkıverdim kuyudan, aynı anda bütün aydınlıklarım karanlıkla bütünleşti. Kulağım duymaya, elim hissetmeye ve gözüm odağını kaybetmeye başladı.

Ciğerlerim nefes almayı unutmuş gibi kendini oksijenle doyururken, gözlerim ise kuruyan nehirleri doldurmakla meşguldü. Biri beni kollarımdan sarsmaya başlarken başımı kaldırıp karşımdakine bakmaya çalıştım. Gözlerimden akan yaşlar yüzünden her şey çok fazla bulanıktı, ve biri bitmeden yerine yenisi geldiği için olanlara mutabık kalamıyordum.

"Mevsim! İyisin kızım bak burdayım, yanındayım"

Hüseyin amcanın sesiydi bu. Ama onun burada ne işi vardı? Tüm bunlar neden olmuştu, ne ifade ediyordu? Kim...benden ne istiyordu? Aslında sorumun cevabı gayet açıktı. Buna en başta ben olmak üzere çevremdeki herkesin emin olduğunu biliyordum.

Birden bire kulağıma gelen sesle irkilmiş derin bir rüyadan uyanmıştım sanki. Etrafıma bakarken telefonumun düştüğünü gördüm. Telefona bakan gözlerim aynı anda etrafımdaki sayısız takım elbiseli iri yarı adamlarıda görmüştü. Biriyle göz göze geldiğim anda bir anı gözlerimin önünden geçti. Aklım yine benle oyun oynuyordu. Kaşlarımı çattım, ona baktığımı fark edince hemen arkasını döndü.

"Mevsim bak bana, yüzüme bak"

Hüseyin amcanın dediğini yapıp başımı ona doğru çevirip yüzüne baktım.

"Amca..."

"Buradan gitmeliyiz Mevsim, her şeyi konuşacağız...."

Kollarımdan tutup hızlıca etrafını kolaçan etti. Takım elbiseli adamlara gözleriyle bir şey anlatmaya çalıştı. Onları tanıyordu, güvendeydim. Endişesi her halinden belli oluyordu.

"Ama önce buradan gitmeliyiz, hadi"

Son anda aklına gelen telefonumu yerden aldı ve yürümeye başladı, Hüseyin amcaya ayak uydurdum. Yürümeye çalışıyordum fakat ayaklarım tutmuyor ve bacaklarım tir tir titriyordu, keza vücüdumda öyleydi.

Hüseyin amcanın yardımlarıyla asansörün önüne kadar gelmiştim. En alt kata indiğimde bir anda beynime tak eden şeyle adımlarım durdu. Dicle'yi içerde unutmuştum.

"Dicle...."

Hüseyin amcanın ellerinden kurtulup binaya girecekken Hüseyin amca tekrar durdurdu beni.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 20 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Leyl-i Matem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin