Hueningkai'den...
Soobin'in attığı konuma tam da istediği gibi tek başıma gelmiştim. Neden sadece benim gelmemi istediğini de bilmiyordum açıkçası ama iyi olduğuna emin olmak istediğim için dediğini yapmıştım. Okulun yakınlarındaki bir çocuk parkına aitti,bize attığı konum. Yeonjun hyunglar da okulun arkasındaki kafede oturmuş benden haber beklediklerini söylemişlerdi.
Etrafıma bakındığım sırada Soobin'i salıncaklarda otururken görmüştüm. Ayağıyla bir ileri iki geri ilerleyerek de transa girmiş gibi kendini sallıyordu aynı zamanda. Dalgın olduğu her halinden belliydi.
Hemen yanındaki salıncağa oturduğumda geldiğimi fark etse bile başını yerden kaldırmamış ve hiçbir tepki vermemişti.
" İyi misin?" Sadece olumsuz anlamda kafasını sallamış ve yine bana bakmamıştı.
" Anlatmak istersen dinlerim" Sonunda kafasını kaldırmış, ağlamaktan şişmiş ve kızarmış gözlerini benimkilere sabitlemişti. Onun bu hali içimde bir şeylerin kırılmasına sebep olunca vereceği cevabı beklemeye başlamıştım.
" Babam... Nasıl öğrendi bilmiyorum ama annemi ziyaret ettiğimi öğrenmiş," Onun için anlatması zordu bu yüzden araya girmedim ve sakince onu dinlemeye devam ettim. Şuan en çok ihtiyacı olan şey onu birinin dinlemesiydi çünkü.
" Pijama partisi bittikten sonra eve döndüğümde... Elinde kemeriyle beni beklediğini gördüm. Beni sebepsiz de dövdüğü için ziyaretimi öğrendiğini düşünmedim hiç." Gözlerimi duyacaklarımdan korkarak yumduğumda bakışlarını benden çekti ve gökyüzüne çevirdi.
" Yine beni dövmeye başladı döverken hem anneme hem de bana hakaretler etmeye devam ediyordu. Sonra birden bir şey oldu ilk defa hayat beni kurtarmak istedi sanırım. Zil çaldı ve polisler geldi artık nasıl bir pisliğe bulaştıysa alıp götürdüler onu. Giderken "Geri dönüp işini bitireceğim "dedi. O gittikten sonra ne kanayan burnumu ne de ağzımdan gelen kanları umursadım , deli gibi gülmeye başladım. Tam anlamıyla deli gibi sadece güldüm sonra da çıktım evden dolaştım durdum nereye gittiğimi bilmeden. En son durağım burasıydı, sizi endişelendirmek istemedim daha fazla."
Şuan karşımda öylesine savunmasız öylesine masum bir çocuk gibi duruyordu ki dayanamadım ayağa kalktım ve salıncakta tam karşısında durarak eğildim ve kollarımı ona sımsıkı sardım. Bir süre sonra o da kollarını bana sardığında sanki dünya o an durdu,zaman durdu,her şey durdu. Bu gece bu yıldızların altında etraftaki her şey yok oldu sadece ben ve Soobin kaldık sanki.
" Olanlar için üzgünüm... Keşke elimden bir şey gelse" diyerek ona sarılmayı bıraktım ve ne ara dolmaya başladığını bile bilmediğim gözlerimle ona bakmaha başladım. Yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi ve sağ elimi avucunun içine alarak sıkıca tuttu. Elimi tutmasıyla birlikte bütün vücudumu sıcak bir dalga sardı,sesimi çıkaramadım. Hala bana dokunuşunun etkisindeydim. Bir erkek bir erkeğin dokunuşundan nasıl etkilenirdi ki? Ben etkilenmiştim ama bu yanlış gibi gelmiyordu.
"Bugün bir şeyin farkına geç de olsa vardım Huening," Bana ilk defa Huening diyordu... Başımı hafifçe sallayarak devam etmesini bekledim.
" Duygularını gizleyerek yaşamak için hayat fazlasıyla kısa, o kantine hiçbir zaman gerçek anlamda muzlu süt almaya gitmedim. Zaten her hafta sonu marketten kutu kutu alıp eve getiriyordum. Yani her sabah evden getiriyordum zaten kantine gitmek için bahanem olsun istedim " Dediklerine pek de şaşırmamıştım aslında çünkü ben de çilekli süt alma bahanesiyle sırf onu görebilmek için gidiyordum Kantine. Tam da şuan kendime bunu itiraf ettim benim için zor da olsa.
" Ben de... " Diyerek bakışlarımı kaçırdığımda her şeye rağmen gülümsedi,o kadar güzel gülümsedi ki gözlerimi ayırırsam gülüşüne hakaret ederim diye düşündüm.
" Seni seviyorum Huening... O gece eski sevgilimi kıskandırmak için öpmedim seni,benim bir eski sevgilim yok çünkü. Seni öpmek istediğim için öptüm " Ne diyeceğimi bilemeyerek ona bakmaya devam ettim. Şaşırmıştım ama aynı zamanda içimi garip bir sevinç hissi de sarmıştı anlam veremedim. Dedikleri onu da şaşırtıyordu, muhtemelen beni buraya çağırırken bu konuşmaları yapacağımızı tahmin etmemiş olmalıydı.
" Bir şey demeyecek misin?" Diyerek beni şokumdan ayırdığında hala ne diyeceğimi bilemediğim için sessiz kaldım. Birbirimize bakıyorduk ama ikimizden de ses çıkmıyordu.
Birden yüzüme doğru eğildi ve dudaklarıma dudaklarını bastırdı. Öpmüyordu sanki dudaklarımda dinlenmek istiyordu,sadece öyle duruyordu. Kalp atışlarım öylesine hızlanmıştı ki hemen şuan ölebilirim gibi hissettim. O karşılık vermeyince ilk dudaklarını hareket ettirip karşılık bekleyen ben oldum. Benden cesaret alarak öpmeye devam ettiğinde bütün vücudum alev alev yanmaya başladı. Fakat bu yangın acı vereceği yerde sadece saf bir heyecan veriyordu bana.
Yıldızların altında birleştirdik dudaklarımızı,ilk defa değildi belki ama ilk defa bu denli anlamlıydı...
∆
Şey arkadaşlar...
![](https://img.wattpad.com/cover/337970527-288-k913104.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can sıkıntısı. [ Yeongyu] *Texting*
FanficGece gördüğü kabuslardan dolayı bir türlü uyuyamayan Beomgyu, canı sıkıldığı için okulun popüler çocuğu Choi Yeonjun'a fake hesaptan mesaj atar... #yeongyu Diğer Çiftler: #sookai #vmin