: giriş

1.2K 68 15
                                    

giriş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


giriş

Sokaklar cıvıl cıvıldı. İnsanların kahkahaları, konuşma sesleri yankılanıyordu. Baharın gelişi insanları canlandırmış üzerindeki ölü toprakları atmasını sağlamıştı. Buna en yakın arkadaşım da dahildi.

"Hey! Chaeyoung, şuna baksana," diye neşeyle şakıdı ve kolumdan çekerek ilgisini çektiği tezgaha doğru ilerlememizi sağladı.

Başımı olumsuz anlamda iki yana sallarken sıkıntılı bir nefes vermiştim. Sürekli beni oradan oraya çekiştirip bir şeyler gösteriyordu. Takıların olduğu tezgaha geldiğimizde Rena çoktan kendini kaybederek onları incelemeye başlamış, tezgahın arkasındaki ablayla konuşmaya başlamıştı.

Omzumdan düşen gitarın çantasının askısını düzelttim. Daha fazla burada kalamayacaktım. En yakın arkadaşımın koluna dokunup bana bakmasını sağladım. "Ben etrafta dolaşıyorum," dedim.

"Tamam," dedi bana bakmadan.

Hiç beklemeden hareket ederken bir an önce kendimi bu kalabalıktan uzaklaştırmaktı amacım. Kalabalık yerleri sevmiyordum. Tek bir yer dışında. Bulunduğumuz yerden uzaklaşırken insanlar yavaş yavaş azalmaya başlamıştı. İnsanlar azaldıkça içimdeki tuhaf histe onunla birlikte azalmaya başlamıştı.

Cebimdeki kulaklıklarımı kulağıma takıp telefonumdan rastgale bir şarkı açıp kendimi bu yerden soyutlamaya çalıştım. Yavaş yavaş yürürken az ileride bir teyzeye çarptı gözlerim. Tezgahındaki bileklikleri yanından geçip giden insanlara göstermeye çalışıyordu. İnsanlar ise yaşlı kadının yüzüne dahi bakmadan geçip gidiyorlardı yanından.

Bu görüntü göğsümde bir taş gibi oturmuştu. Teyzenin yanına doğru ilerlerken kulaklıkları çıkarmıştım. Kenarları yılların verdiği kırışık gözleri beni gördüğünde dudakları iki yana kıvrıldı. Onun gülümsediğini görmek beni de gülümsetti.

"Merhaba teyzecim," dediğimde "Merhaba kızım," diyerek karşılık verdi.

Tezgahtaki bileklikleri gösterdim. "Bakabilir miyim?"

Gözlerinde bir parıltı oluşurken anında titreyen elleriyle tezgahındaki bileklikleri göstermeye başladı. Gözlerim her çesit bileklikte dolaştı. En son sade kırmızı ip bileklikte takılı kaldı gözlerim. "Bu olsun," diye gösterdim.

Bilekliğin ücretini verdikten sonra teyze bilekliği alıp "Takmamı ister misin kızım?" diye sorduğunda nezaketen gülümsedim, sağ bileğimi ona doğru uzattım. "Olmaz," diyerek karşı çıktı. "Sol bileğini uzatmalısın."

Kaşlarım usulca çatılırken içimde yükselen merak duygusuna engel olamadım. "Neden?" diye sordum.

"Kırmızı ipin anlamını biliyor musun?"

Başımı olumsuzca salladım.

Teyze gülümseyerek kırmızı ipi bileğime bağlarken bir yandan konuşmaya başladı. "Kırmızı ipin şans getirildiği söylenir. Sol ele takılır çünkü sol el alıcıdır. Negatif enerji insanın sol tarafında birikir." Bir düğüm attı. "Ayrıca derler ki, insanın ruh eşiyle sol serçe parmağında görünmez bir kırmızı ip ile bağlıdır. Yani...sol taraf kalbe yakın tarafımızdır." Titreyen elleri elimi tuttu. Ve dudaklarındaki gülümsemeyle bana bakarken ekledi. "Bu bileklik sana şans ve ruh eşini getirsin kızım," dedi.

Aşk hayatımda en son isteyeceğim şeyken teyzeye sadece gülümsemekle yetindim. Teşekkür edecekken birinin varlığını arkamda hissetmemle hızlıca arkamı döndüm. Birinin göğsüne sertçe çarptığımda bir adım geriye doğru sendeledim. Yabancının elleri kollarımdan tutarak düşmemi engellediğinde dengemi korumaya başarmıştım.

"İyi misin?"

Çarpışmanın etkisiyle kapattığım gözlerimi aralarken bakışlarım yukarı tırmanmış sesin sahibini görmemi sağlamıştı. Siyah şapkanın altında parıldayan kahverengi gözlerini gördüğümde korkudan atan yüreğimle başımı olumlu anlamda salladım. "İyiyim," dedim. Gözleri dikkatle bakarken irislerime sanki ruhumun derinliklerini görmeye çalışıyormuş gibiydi.

Rahatsızca kıpırdandığımda kollarımdan tutan ellerini kendine geri çekmiş "Dikkatli ol," demişti düz bir sesle. Çok fazla dikkatli bakıyordu. Bakışlarından kaçıp gitmek istesem de özür dilemek için dudaklarımı aralamıştım ki yan tarafıma geçip bilekliklere bakmaya başladı.

"Merhaba oğlum," diye konuşan teyzenin sevecen sesini duydum. Teyzeye kısık sesle karşılık verdikten sonra ellerini ceplerine koymuş tezgahtaki bilekliklere bakmaya başlamıştı. Üzerimdeki şaşkınlığımı attığımda orada durmanın saçmalık olduğuna karar vermiş ve ilerlemeye başlamıştım.

O garip yabancı hakkında en son duyduğum şey ise "Bu kırmızı bileklik olsun," dediğiydi.

Her zaman giriş bölümlerini yazmak zor gelmiştir. Ama daha fazla beklemek istemediğim için yayınlamaya karar verdim.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

Red Rope || rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin