3. Bölüm - Gerçekler

16 0 0
                                    

Ölüm demişti, nasıl bu kadar sakin durabiliyordu? Ölüm? Çıldırmak üzereydim, ses çıkaramıyordum.. Devam etti. "Beni bekleme dedim, beklemeni deliler gibi isterken, seni öpebilmek için dünyalarımı verebilecekken bekleme dedim. O mektubu yazarken neler yaşadığımı tahmin edemezsin Nihal. Bana verdiği acıyı tahmin edemezsin."

"En başından anlatacağım, sessizce soru sormadan beni dinle" dedi. Sesinde hüzün vardı, tam ağzımı açacakken işaret parmağını dudaklarıma bastırdı ve anlatmaya başladı.

"Yıllar önce, annemle babamın birbirleriyle olağan zannettiğim kavgalarından birinde, annemin onu biriyle aldattığını duydum. Babam öğrenmiş ve çılgına dönmüştü. Onları evimizde yakalamış, düşünebiliyor musun? Bizim evimizde, Emir ve ben evdeyken bizim evimizde. Daha 17 yaşındaydım. Annem o şerefsizle tüm yaşadıklarını utanmadan anlatıyor, babam ise sadece ondan tiksindiğini söylüyordu, defalarca. Durmadan sadece tiksindiğini haykırıyordu. Emir 8 yaşındaydı, annemin nasıl bir durumda olduğunu anlayamayacak kadar küçük.. Ben ise öfke doluydum Nihal, iğreniyordum ondan. Kocası iş gezisindeyken oğullarından utanmadan o şerefsiz herifle yaşadıklarını tüm iğrençliğiyle anlatıyordu, tüm fantezilerini, adamın ona nasıl zevk verdiğini, babamın ona kıyasla bir odun olduğunu arsızca anlatıyordu. Birkaç saat sonra adamın adını öğrendim, sonra adresini. Nasıl diye sorma, anlatılamayacak şeyler yaptım o adresi alabilmek adına. Babamın kasasında sakladığı tabancayı aldım ve adresin yolunu tuttum. Kapı açılır açılmaz tüm öfkemle şarjörü boşaltıp adamı oracıkta öldürdüm. Olanları öğrendikten sonra babam beni Kanada'ya götürmeye karar verdi. Orada bir hayat kuracak, orada eğitimime devam edecektim. Hayatım böyle değişti." nefes almadan konuştuğunu farkedince kahvesinden bir yudum aldı. "Peki bunun konumuzla alakası ne Cenk? Neden 8 yıl sonra peşinde adamlar olduğundan bahsediyorsun?" Derin nefesinin ardından devam etti, " Nihal, adam mafya babasının birinin oğluymuş. Biricik aşkını oğlunun öldürdüğünü öğrenince annem, babasına benim öldürdüğümü söylemiş. Adamları beni arıyor, gördükleri yerde vuracaklar. Anlıyor musun?" sustuğunda gözleri dolmuştu, korkudan değil, annesinin bu hareketi yüzündendi emimim. Ayağa kalktım, yanına gittim. Sıkıca sarıldım ve dudaklarımız birleşti. Muhteşem bir öpücükten sonra saatine baktı, "Gitmeliyim Nihal, bekleme beni. Gelemeyebilirim, bu yüzden bekleme!" Susturdum, tıpkı onun yaptığı gibi dudaklarına işaret parmağımı bastırarak susturdum. "Sonsuza kadar sürse de bekleyeceğim, ve geleceksin" dedim. Elime bir kağıt tutuşturup koşar adımlarla evden çıktı. Emir'le kapının önünde bir şeyler konuştular, arkasına baktı ve gitti.

-

Kağıdı açmak için eve gelmeyi bekledim. Buruşuk not kağıdında "Hala beklemeye kararlıysan yarın aşağıdaki adreste ol, seni seviyorum" yazılıydı.

-

Ertesi sabah ayaklarıma botlarımı geçirip bahsettiği yolu yürümeye başladım. Annesinin ve öteki adamın birbirlerine aşık oldukları, tabii buna aşk denilebilirse, kumlara ayak basmaktansa, sahile döşenen tahta yolu izlemeyi tercih etmiştim. Az aşağıda adresteki kulübeyi gördüm, aşk yuvalarıymış.. Korkarak kapıyı çaldım. İçeride kimse yoktu. Girdiğimde birkaç deste mektup masanın üzerinde duruyordu. Tereddüt etsem de mektuplara yaklaştım. Cenk'in el yazısıyla bir kağıt sıkıştırılmıştı üzerlerine. "Bu mektupları oku, içine sindirmeye çalış. Bu rezilliği sana yaşattığım için üzgünüm ama Emir hiçbir şey bilmiyor. O kadının bize neler yaptığını öğrenmesi gerek. Zamanı geldiğinde sana ne yapman gerektiğini söyleyeceğim. Hala beklemek istiyorsan, bu işi tamamlamak için bir yılımız var Nihal. İkimizi de tehlikeye atmamak için bana yazma. Ben sana ulaşacağım, seni seviyorum - Cenk"

Nasıl bir şeye bulaşmıştım böyle? Mektupları sırt çantama atıp evden koşar adımlarla çıktım. Sahil yoluna girmeden koşa koşa tahta yolu izledim. Taksiye atladım, evimi tarif ettikten sonra çantayı açtım. Bir mektubu elime aldım, geri yerine koydum. Evde okuyacaktım.

-

Eve adımımı atar atmaz kendime sert bir kahve yaptım, üzerimi değiştirdikten sonra mektuplardan birini elime aldım. Eski, yıpranmış mektubun üzerinde Cenk'in annesinin adı yazıyordu. "Gönderen: Zeynep Özen". Hızlıca kağıdı çıkardım. Kağıt kadının parfümü kokuyordu hala.

-Sevgilim,

Sensiz geçen günlerim acı ve ıstırap dolu. Sensiz bir yanım hep eksik. Kocamın bana sunduğu iğrenç hayattan nefret ediyor, umutla sana kavuşacağım günü bekliyorum. Küçük oğluma seni anlatıyorum, büyüğe anlatamam o anlar. Küçük oğlum seni dayısı sanıyor. Başka türlü nasıl eve girip çıkabileceksin? Sen de ağzından bir şey kaçırma dünyam. Sadece kokunu özlüyorum, beni mutlu ettiğin, seni tatmin ettiğim anları özlüyorum. Seni özlüyorum sevgilim.

Kocam üç gün sonra Kanada'ya, ardından İtalya'ya gidecek. Hazırlan, seni bekliyorum.

Zeynep. -

Ne kadar iğrençti, midem bulandı tanımadığım halde. Bir insan sevgiyle evlendiği kocasına, onu da geçtim çocuklarına bunu nasıl yapabilirdi? Cenk'in özrü şimdi anlamlandı. Bana bunları yaşattığından dolayı üzgündü ama bir yandan buna mecburdu. Kardeşinin bazı şeyleri öğrenme vakti geldiğine kararlıysa, ona bu yolda yardım edecektim. Ne olursa olsun, bir aile bu kadar kötü biçimde dağılmamalıydı. Kahvemi içtim ve telefonumun "Karıştır" modunda müzik dinlemeye başladım. Uzandığım yerde uyuya kalmışım.

Bir Gün AnsızınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin