1. Bölüm - Geçmiş

37 0 0
                                    

Ben Nihal,
23 yaşında, babasını erken yaşta kaybetmiş bir kızım. Babam ölmedi aslında, sadece benim için.. Her neyse, annemle babam uzun yıllar önce ayrıldı. Babamla aramda anlaşılamayan sorunlar vardı, ben, onun tek kızı. Bir kerede silebilmiştim babamı. Hayatımdan çıkarıp annemle en iyi dost olduğumuz o acı dolu günde yalnız 10 yaşındaydım. Ben 10 yaşında, sırtımı dayayacak duvarımı, biricik babamı kaybetmiştim. Tam 12 yıldır görmüyoruz birbirimizi.. 12 koca yılda neler değişti hayatımda bir bilseniz.. Zor geçen 7 yılın ardından 17 yaşımın ilk günlerinde tüm hikayemin kahramanıyla tanıştım. Bir akşam vakti, arkadaşım Nil'de kalırken alt komşuları Cenk ve kardeşi Emir yanımıza geldi. İşte o an kalbimden bir ok teğet geçmiş gibi hissettim. Parfümü, tıpkı babamın kullandığı o çam kokusuna benziyordu, evet Pino'ydu bu. Babam çok yoğun çalışırdı, yüzünü haftasonu dışında göremezdim. Pazar sabahları Pino'sunun kokusuyla uyanırdım.. Yüzümdeki şapşal hatta belki biraz üzgün ifadeyi silerek hala elini sıktığım Cenk'e kaçamak bir özür bakışı attım. Gözleri buğulu mavi, saçları ise bronz bir kumral tonuydu. Bu kadar incelediğimi farketmiş ki, gülen gözlerini gözlerimden çekip ellerimize odakladı. Utanarak elimi çektiğimde Pino'sunu hissettim. Onun kadar genç bir çocuk neden bu parfümü kullanırdı ki?

--

Birkaç saat sonra sohbet koyulaştı. Emir ve Nil zaten yakın olduklarından muhabbetleri keyifli duruyordu. Bir iki dakika sonra Emir Cenk'in kulağına bir şeyler fısıldadı. Belli ki yalnız kalmak istiyordu bizimkiler. Cenk birkaç dakika geçmeden bana dışarı çıkmayı teklif etti, kararsızdım ama Nil yalvarırcasına bakınca gülümseyerek kabul ettim. Allah'ım çıldıracaktım, neden 25 yaşında bir çocuk Pino kullanırdı? Bazen yaşadıklarımın çoğunun tesadüf olmadığına inanırım, sanki hayat bana garip oyunlar oynar ara sıra, bu da onlardan biriydi sanırım. Bu defa müdahale etmeyecektim, hayatımı akışına bırakacaktım. Karar vermiştim bir kere, oysa bilseydim.. Bitmeyen bekleyişimin başladığı 28 Aralık gününün hiç aklımdan çıkmayacağını bilseydim, belki her şey çok daha farklı olabilirdi.

--

"Aşk, tek bir kelime tek bir saniyede insanın tüm hayatını değiştirebiliyor" dedim içimden. Ona aşık olmuştum, hem de ilk andan itibaren. Hoşlantı değil, düpedüz aşktı bu. Sanki yıllardır eksik kalan bir yanım tamamlanmış gibi geliyordu garip bir şekilde. Buğulu gözlerine bakarken içinde kaybolduğum anlardan ilkinde, soğuk Aralık gecesini içimde sıcacık kıpırtılarla dolduran Cenk ile sohbet ederken boynuna sarılmak, kokusunu iyice içime çekmek için neler vermezdim... Sıcakkanlı, gülümsemesiyle içimi huzurla dolduran Cenk aslında 25 yaşında olmasına rağmen çocuk gibiydi. Konuşa konuşa geçirdiğimiz dört saat sonrası Nil'lere dönmeye karar verdik. Arabanın kapısını açtı ve belimden tutarak minik bir reverans sergiledi. Neden ilk günkü gibi aklımda ki?

--

Yol çabucak bitti, oysa isterdim saatler, günler sürsün.. Eve vardığımızda telefonuyla Emir'e mesaj attığını gördüm. Birkaç dakika içinde yanıt gelince arabasını park etti, önce davranıp kapımı açtı. Kibarca teşekkür edeyim derken ayağım dolandı, her zamanki sakarlığımla üzerine düştüm. Sıcacık vücudunda saatlerimi geçirebilirdim, ama ikimizin de yüzü kızarmış, kalp atışlarımız olabildiğince hızlanmıştı. Belimden sıkıca tutup kendine bastırdı. İstemsizce yaptığı hareketi fark edince özür dileyip apar topar kalkmaya yeltendi ama ben donakalmış gibi hareketsiz duruyordum. Heyecandan tutulmuştum, eminim nabzım ölçülse rahat 130 falan çıkardı.

--

"Çok, çok özür dilerim Cenk, ne olduğunu anlayamadım" derken daha doğrusu saçmalarken bir yandan da ayağa kalkmaya çalışıyordum. İkimiz de ayaklandığımızda, "Nihal, özür dileme. Sadece sarıl" dedi neredeyse fısıltıyla. Sarıldık birbirimize, çok huzurluydum garip bir şekilde. Normalde hayatım böyle pürüzsüz olamaz diye düşünürken her şey beklediğim gibi değişmeye başladı. "Nihal, biz.. Biz sevgili olamayız, ben çok istesem de, sen beni çok sevebilsen de olmaz. Ne olur soru sorma, beni hiç tanımıyorsun." dedi ve hızla arkasını dönüp yürümeye başladı. Nil camdan bizi izliyordu sanırım, "neler oluyor Nihal, çabuk gel buraya :)" mesajını okuduğumda istemsizce merdivenlere yöneldim. Neden hiçbir şey yolunda gitmiyordu ki?

--

Aradan 1 ay geçmiş, ben Cenk'i unutmuştum bile. Bu kendime söylediğim bir yalan da olsa işe yarıyordu. Ne bekliyordum ki, ilk defa gördüğüm bir insanı tanımadan ne diye aşık olurdum ki.. Kafamı dağıtmak için yerimden kalktım, mutfağa doğru ilerlerken kapının altında bir kağıt parçası dikkatimi çekti.

--
"Aynı daldaydık, aynı daldaydık.. Aynı daldan düşüp ayrıldık. Aramızda yüz yıllık zaman, yol yüz yıllık. Yüz yıldır alacakaranlıkta koşuyorum ardından"

Nota bakakaldım, Nazım'ın şiirlerini sevdiğimi söylemiştim Cenk'e. Beni en vuran, en acımasız şiiriyle ne yapmaya çalışıyordu. Sinirlendim. "Sanki kendi söylememiş gibi o saçma sözleri" çıkıvermiş ağzımdan. Notun alt kısmı dikkatimi çekti.

"Ya hiçbir şeyin imkansız olmadığı bir yer olsa?" Ne yapmaya çalışıyordu bu çocuk? Duygularımla oynamasına, beni tekrar kırmasına izin vermeyeceğimi düşündüm, kimi kandırıyorum. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı bile. Sanki ben ona bu iş olmaz demişim gibi neden bahsediyordu? Nil'i arayıp bildiği bir şey var mı öğrenmeye karar verdim. Yaklaşık yarım saat konuştuktan sonra ailesinin benimkiler gibi ayrı olduğunu, babasının yılın yarısını Kanada'da, yarısını İtalya'da geçirdiğini öğrendim. Babası eski kaptan, şimdi ise liman amiri olarak görev yapmaktaydı. Ve tabii tüm sorunların kaynağını öğrendiğimde şaşkınlıkla elimdeki kırışık not kağıdına baktım. Cenk, babasıyla yaşıyormuş, annesi ile büyük problemleri varmış. Daha doğrusu annesinin tuhaf bir ilişkisi varmış. Detaylarını öğrenemedim. Gerek de yoktu zaten..

Notun arkasına ilişti gözüm, Kanada adresini ve telefonunu yazmış. Aklım karışmıştı. Hızla giyindim, Nil'lere gittim koşa koşa. Evimizin bu kadar yakın olması ilk defa işime yaramıştı.

--

"Cenk!" Sesim çok yüksek çıkmıştı, arkasını döndü ve gülümsedi. "Nihal, teşekkür ederim." Burada olacağını sanmıyordum ama gitmemişti daha. Arabaya binerken "bekle beni Nihal, ne olur bekle" dedi.

--

Bir Gün AnsızınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin