Kim bilir nasılsın, kim bilir kiminlesin.. Ben ise tek resmin önümde, yine daldım düşüncelere. Bilmiyorum nerdesin ama dualarımda, aklımdasın. Yapayalnızım, tek başıma..
Hayatımda olmasan da anılarımdasın. Gülümsüyorum, seni yeniden göreceğim, karşılaşacağımız o kutsal günü düşünüyorum. Resmine, gözlerinin tam ortasına bakıp derin bir nefes alıyorum. Kalbim, gözlerim buğulanıyor, ama seni seviyorum. Kokunu hatırlıyorum. Seni yazıyorum sensiz.. Seni yaşıyorum.. Baharım, papatyalarımsın. Resmin, gözlerin yaz'ım. Seni göreceği günü biliyor kalbim, ve düşlüyor, kokunu, yüzünün gülüşünü düşlüyor.
Kim bilir ne yapıyorsun şimdi, ya da yapayalnızken geliyor muyum aklına? Benim kıpır kıpır kalbimi hissediyor musun belki de başka birinin kollarında.. Aldığım atkıyı takıyor, sana hazırladığım albüme hiç göz atıyor musun, o şarkıları hiç dinledin mi acaba? Beni hiç düşündün mü? Sevgimi hissettin mi hiç?
Çocukluk... Saf kız, hatta komik. Sana neler yaptı, hatta ne kadar kızardı karşında hatırlıyor musun? Nefesim, ömrün ömrüme nasip olsun. Kimselere açmadığım kapılarını kalbim, gel senin olsun. Bir kez daha sarılayım sana, tek bir öpücük daha.. Ne olur, çok ihtiyacım var sana, özledim..
6 koca yıl, bekleyerek geçen altı koca yıl! Tek bir haber, tek bir ses duymadan geçen...
Aklımdan geçenleri bir kağıda yazdım. Cenk'e yollayamayacak kadar uzaktım ona. Aramıza koskoca yıllar girmişti. Gözlerimden damlayan yaşlar, kağıdın üzerinde lekeler, neden ağlıyordum? Hiç benim olmayacak biri için neden?
Düşüncelerimde boğulurken kapı çaldı. Delikten baktım, Emir. Aramız düzelmişti onunla. O olaydan yalnız birkaç gün sonra gelip özür diledi, kucaklaştık ağladık ikimiz de. Görüşüyorduk Emir'le, kardeşim gibi seviyordum onu. Kapıyı açtım, elinde bir pasta. "Doğum günün kutlu olsun Nihal!" Nil ile beraber kapıdan girdiler, doğum günümdü. Unutmuştum.. "Sana bir sürprizimiz var, camdan bak çabuk" Emir'e sarılmış Nil yüzünde koskocaman bir gülümsemeyle bana seslendi. Cama doğru gidiyordum, "Vaay, Nihal! Bu mektup abime mi?" Yüzünde arsız bir sırıtışla Emir bana bakıyordu. "Ha-hayır! Ver onu hemen bana." Emir beni camın önüne kadar çekmeyi başarmıştı. Mektubu usulca elime bıraktı, gözleriyle aşağıyı işaret etti. "Bak!"
--
"Cenk?"
"Abi, Nihal sana efsane bir mektup yazmış gelsene yukarıya" Emir aklınca aramızı düzeltmeye çalışıyordu. Ters bir bakış atınca sustu. "Biz Nil ile şu pastayı halledelim"Cama bakakalmıştım, birkaç dakika hiçbir şey yapmadan bekledik, sonunda dayanamayıp "Nihal, almayacak mısın beni içeri?" diyebildi. Kırgındım, 6 yıl bir haber yaşamışken ondan, nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranmamı bekliyordu ki? Gönülsüzce kapıyı açtım ancak içimde fırtınalar kopuyordu. Gülmemek, çığlık atmamak için zor tutuyordum kendimi ama belli etmeyecektim. İçimdeki heyecanı belli etmeyecektim.
"Cenk, seni beklemiyordum." diyebildim sitemle. Koşar adımlarla kapının önüne gelip belimden tuttu, kendine çekti. Yine çok masum bir öpücük kondurdu dudaklarıma. "Bunca zaman senden bir haber yaşadım Cenk! Hiçbir şey olmamış gibi davranamazsın." Cenk bozulmuştu, ne bekliyordu ki? 6 koca yıl hiç yaşanmamış gibi biricik sevgilim diyerek boynuna atlamamı mı?
--
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gün Ansızın
RomanceYıllar süren bir aşk, zirvede yaşanan duygular, ruh eşini bulduğunu zanneden ve sonsuz inanan bir genç kız. Tüm bu tutkulu hikayede tek bir eksik vardı. Nihal, genç yaşında yaşamaması gereken üzüntüler ardından hayata tutunmuş saf bir kız, Cenk ise...