"Sonra ben kayboldum sandım! Büyükanneme seslendim ama kimse yoktu, beni burada unuttu herhalde dedim!" Heyecanlı heyecanlı anlatıyordu pembe saçlı kadın, "Bu olayın olacağını o gece rüyamda görmüştüm biliyor musunuz??"
Tamamen sarhoş denemezdi, biraz çakırkeyifti sadece. Yemekten sonra birkaç yudum içince çekingenliği geçiverdi.
"Sözlerimi geri aldım," dedi Naruto gülerek, "Haklıymışsın Sasuke, geveze biriymiş." Hinata ile ikisi yan yana, Sakura ile de ben yan yana oturuyorum.
Sakura'nın yanakları hafif kızarmış. Elindeki bardağı bırakmadan, "Artık inkar etmeyeceğim, çok konuşuyorum." dediğinde çocuk gibi dudak büzdü ve bir anda bana yaklaştı. "Böyle olmam da sorun var mı Sasuke?"
Koca yeşil gözleriyle alttan bana bakarken kaşları sorarcasına çatıktı. Birden yüzünü yaklaştırmasını beklemediğimden dudaklarım aralık kaldı. "Yok tabii, nasıl istersen öyle ol." Cevabımı biraz geç verdim, kadının o ifadesi tatlıydı çünkü.
"Konuş konuş, yoksa bu adamın dili hiç konuşmamaktan lâl olacak!" Naruto kadehini Hinata ile tokuşturup kafaya dikti.
"Ama Sasuke benimle konuşuyor ki?" Kafasını yana yatırdı Sakura. Pembe saç tutamları da o yana düştü bunu yapınca. Normalde olduğu gibi konuşkan haline bürünmüştü şimdi, alkolün de etkisiyle biraz şapşaldı.
"Senle konuşur tabii.." Hinata'nın küçük imasına kaşlarımı çattım. Neyse ki Sakura şu an bunu anlamıyordu. Sanki bir şeyin farkına varmış gibi ellerini ağzına götürdü, "Ben onu zorla mı konuşturuyorum yoksa!?"
Az önce yaptığı gibi birden yüzünü yaklaştırdı. "Seni zorluyor muyum Sasuke?" Bu hareketi alışkanlık haline getirdiyse halim perişan... Her defasında tutulup kalıyorum çünkü.
"Zorlamıyorsun Sakura," dedim ve yanaklarımın kızardığını hissedince kendimi geri çektim. "İstediğim için konuşuyorum seninle."
Salatadan bir kaşık daha aldım. Kendim yaptım diye demiyorum ama yemekler harbi iyi olmuş. Sadece protein tozu, yumurta, yeşillik vs. ile beslenen bir adamın yapabileceği en iyi yemekler.
"Şu olayın devamını anlatsana Sakura." Hinata kadehini masaya bıraktı, "Merak ettim ben." Böylece pembe saçlı kadını tekrar fişeklemiş oldu. Sakura sayesinde şen şakrak muhabbetler dönüyordu masada. Bir süre sonra onun konuşurken kazağının yakasını çekiştirip durduğunu fark ettim. Rahatsız ediyor olmalıydı.
Dikkatini çekmek için hafifçe omzundan tutup kendime çektim, "Kazak rahatsız ediyorsa benim tişörtlerimden verebilirim?"
Kafasını oynattığında saçları kulağıma sürttü. "Biraz kaşındırıyor, normalde rahatsız etmezdi..." Elimi omzundan çekmek sandalyemi çekip kalktım ve onu da kaldırdım. "Ben Sakura'ya tişört vereyim çocuklar," dedim masaya doğru. Ardından odama geçtik.
Dolabımı açtığımda askıdaki tişörtlere göz gezdirdim. İçlerinden en küçük bedeni seçmeye çalışırken Sakura bir yerleri yokluyordu. Şu an elleri komodinimin üzerinde geziyor.
"İşte, bunu giyebilirsin." Nihayet birini seçtiğimde ona uzattım, "Ben çıkayım."
Ellerini etraftan çekip tişörtü aldığında odadan çıktım. Kapıyı kapatır kapatmaz içeride Ay! Diye bağırdığını duyunca hızlıca geri açtım. "Ne oldu?"
Kum torbam sallanıyor, Sakura ise burnunu tutuyordu. "Bir şeye çarptım..." diye mırıldandığında yüzünü avuçlarım içine alıp yukarı kaldırdım, "Yumruk'la tanışmıssın. Sana söylemeyi unuttum, özür dilerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Colorful | Sasusaku
FanfictionRenk paleti gibi olmasına karşın onun renklerini sadece karşısındaki insan görebiliyor. Hayatın en acımasız sınavı bu mu? •sasusaku fanfic •26/11/22