Hayatımı birkaç parta ayıracak olursam bu üçüncü part olurdu. İlki boksa başlamam, iki annemin ölmesi ve üç ise tam şu an. Hayatımı kökten değiştirecek üç önemli olay yaşadım şu yirmi yedi senelik hayatım boyunca.
Aralarından hangisi daha önemli diye bir sıra yapamam çünkü hepsinin teması farklı. İlki macera, ikincisi ölüm ve üçüncüsü aşk. Hayatımı değiştiren üç farklı tema. İkincisi, birinciyi silip atmıştı. Annemin ölümü sevdiğim sporu silip atmama neden oldu. Üçüncüsü de biliyorum ki ikinciyi silecek. Sakura'nın hayatımdaki varlığı, annemin ölümü ardından gelen depresyonumu sonlandırdı ve sonlandırmaya devam edecek.
Elimde tuttuğum koca kafesin içindeki bu kafese yakışır kadar büyük olan papağan durmadan kıpırdanıyordu. Yeşil tüylerinin arasında kırmızılar vardı ve gözleri de yemyeşildi. "Sakura, Sakura öpücük ver." Diye bilmem kaçıncı kez tekrarladı. Pembe saçlı kadının papağanı da kendisi kadar gevezeydi.
"Bu son çanta." Dediğinde uzanıp elindeki çantayı kaptım. Bir elimde kafes bir elimde çanta vardı şu an. Sıfır kollu sarı uzun bir tulum giyen Sakura da hemen yanımda. Biraz hızlı gelişti olaylar, özetlemem gerekirse;
O gün Sakura benimle yaşamayı kabul etti. Nasıl hissettiğimi anlatacak pek fazla kelime yok, kelimelerle arası iyi olan bir adam da olmadım hiç. Zaten anlatmayı değil yaşamayı istiyorum.
Bu olayın ardından Sakura akrabalarına haber verip durumu anlattı ve üç gün daha o evde kaldı. O eşyalarını vesaire toplarken ben bu sırada evi adeta yeniden yarattım. Bir temizlikçi tuttuktan sonra tertemiz olan evden bütün eski eşyaları attım. Yalnızca anneme ait birkaç parça kaldı. Yeni mobilyalar, yeni duvar boyası... Perdeleri bile değiştirdim.
Sakura gibi cıvıl cıvıl bir insan artık burada yaşayacaksa her şeyi ona uygun hale getirmeliyim. Görmeyecek dahi olsa iç açıcı renklere boyayıp ferah bir ortam yaptım evi. Hissetmek için görmeye ihtiyacı yok. Şimdi ise evinden son çantayı da aldık ve 'yeni evimize' doğru yürüyoruz.
"Kafesi bana ver, sana ağır oldu." Dediğinde sorun olmadığını belirtmek için kafamı salladım. Fakat ısrarla kafesi elimden çekip aldı, "Bir elin bana lazım." Kafesi diğer eline alıp boşta kalan elimi tuttuğunda resmen nefesim kesildi. Yumuşak eliyle elimi tuttuğunda derin bir nefes aldım.
Yürürken sessiziz. Ben arada bir ona bakıp yüz ifadesini kontrol ediyorum. Durgun duruyor. Büyükannesinin ölümünün kasveti hala içinde biliyorum, asla geçmeyecek duygulardan biridir yakının vefatı. Ama hiç yansıtmıyor, kendine saklıyor ve elinden geldiğince hayatına bakıyor. Güzel olduğu kadar güçlü de bir kadın benimki.
"Tekrar başlama konusunda emin misin?" Sorusu sessizliği bozdu.
"Evet, artık dönmeye hazır hissediyorum. Kakashi, yani antrenörümle konuştum. Haftaya orada olacağım."
Kariyerime tekrar dönme sebebim hem bu umutsuz hayattan artık çıkabilmem hem de bir ev geçindirme sorumluluğumdu. Tek yaşarken biriktirdiğim bir servet vardı zaten ve hayatsızca yaşadığım için bana hayli hayli yetiyordu. Ama artık normal bir insan gibi yaşayacağım, Sakura ile. Dolayısıyla paraya ihtiyacım olacak.
Sabah aldığım gazetede gözüme hemen adım çarpmıştı. "Demir Yumruk ringlere geri mi dönüyor??!!" İstemsizce gülümsetti beni.
"Bir keresinde tekrar boksa başlar mısın diye sormuştum. Sende beni hayata bağlayacak bir şey olursa ama bu imkansız demiştin." Belli belirsiz gülümsedi. "Hayata tekrar mı bağlandın yoksa imkansızlar mı gerçekleşti?"
O an direkt aklımda belirdi. O soruyu soruşu ve benim cevaplayışım. Cevaplarken nasıl da emindim kendimden. Ne bilecektim ki?
"İkisi de," dedim. "Hayata beni sen bağladın ve imkansızı da sen gerçekleştirdin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Colorful | Sasusaku
FanfictionRenk paleti gibi olmasına karşın onun renklerini sadece karşısındaki insan görebiliyor. Hayatın en acımasız sınavı bu mu? •sasusaku fanfic •26/11/22