Boksu kariyerim yapıp çok büyük paralar kazandığımda bile ne ben ne de annem bu evden taşınmak istememişti. Kırık dökük bir ev değildi ama çok basit ve eskiydi. Kakashi bana sık sık konforlu villalar bakar ve birini almam için ısrar ederdi. Hem ben hem de annem hiç yanaşmamıştık bu fikire.
Babamdan anneme, annemden bana kalan bu ev artık sıcak bir yuva olmaktan çok uzak. Hatta buz gibi, kemiklerimi titretiyor. Ancak bir kadın bu evin ortasına güneş gibi doğduğunda artık o kadar da soğuk olmadığını fark ettim.
Sadece dört gün ortalarda olmamasına rağmen ev tekrar buz kesti. Güneş battı ve dağların arasından çıkmak için hangi siktiğimin sebebini bekliyor bilmiyorum ama ben artık çatlama noktasındayım.
Aynen, yine buradayım. Onun apartmanının önünde korkuluk gibi dikiliyorum. Beni cansız sanan kuşlar kafama konup durdular ve ben yine kıpırdamadım. Neyse ki sıçmamışlar. Ama ben böyle işin ayarına sıçarım.
Asabiyetimin her geçen saat artmasının sebebi Sakura'nın hala ortalarda olmayışı. Ne mesaj ne bir telefon. Tamamen silindi sanki bu hayattan. Artık hareketsiz değilim, bacağım kontrolüm dışı hızla sallanıyor.
Derin bir nefesi içime çektiğim sırada yolun kenarında bir araba sesi işiterek kafamı çevirdim. Aynı zamanda heyecanla sırtım doğrulmuştu çünkü günlerdir apartmanın önünden araba bile geçmiyordu. Siyah Honda yaklaştı fakat apartmanın tam önünde değil biraz gerisinde durdu. Siyah camlardan içerisini tam göremiyorum fakat sürücü koltuğunda oturanın yaşlı biri olduğuna eminim.
Bir dakika sonra arka koltuk kapısı açıldı ve aldığım nefesi soluk boruma tıkayabilecek tek kişi dışarı çıktı. Parmak uçlarımdan bir elektrik dalgası yayılıyor sanki. Aynı zamanda içime bir sürü duygu doluyor saniyeler içinde: rahatlama, endişe, merak, heyecan...
Donup kalmış bir şekilde onu izliyorum, bu mesafeden yüzünü net göremiyorum bile. Ama ön koltuğun camı iniyor ve yaşlı adam ketum bir suratla ona bir şeyler söylüyor. Bu esnada arabada birkaç kişi daha olduğunu anlıyorum.
Kendime ancak gelebildiğim zaman kafama dank ediyor. Endişe bütün duygulardan daha ağır basıyor ve onun yabancı bir arabadan indiği gerçeği aklıma bir sürü kötü düşünce sokuyor. Başına bir iş mi geldi bu kızın? Bu herifler ya da başka biri bir şey mi yaptı?
Koşmaya başladım. Ben onlara doğru koşarken tekerine soktuğum Honda gaza basmış siktir olup gidiyordu. Sakura ise kollarını kendine dolamış ve öylece duruyordu yolun ortasında. Elindeki bastonu havada tutuyordu. Tam karşısında durduğum zaman varlığımı fark etmedi, sadece yere bakıyordu. Bende bir süre kontrolümü elime alabilmek için ona seslenmedim ve soluklanırken sadece onu inceledim.
Kahretsin, dünyadaki bütün her şey yok olup gitsin. Kadının bu suratını ilk görüşüm. O kadar şey görünüyor ki... nasıl tarif etsem bilmiyorum bile. Bitik? Sanırım bu kelime uygun olur. Bitmiş görünüyor. Yüzü kireç gibi, gözlerinin yeşil feri sönmüş gitmiş ve günlerdir uyumadığı besbelli. Sanki birkaç gün içinde kilo bile vermiş gibi gözüktü gözüme ya da korkudan dolayı farklı algılıyorum.
O en sonunda ağır ve savsak adımlarla yanımdan geçip gidiyordu ki düğümlerim çözüldü. "Sakura!" Bileğini tutmak için uzandım fakat sesim onu çok korkutmuştu. Kendini anında geri çekip olduğu yere sindi. Yutkundum, bu haline karşı nasıl davranacağımı kestirmeye çalıştım ama becerikli bir adam değilim.
"Sakura, ne oldu sana? Nerelerdeydin? Günlerdir burada seni bekliyorum; mesajlar attım, bir sürü çağrı bıraktım... Bir şey mi geldi başına? Seni getirenler de kimdi öyle? Bak Sakura, eğer ki biri sana bir şey yaptıysa yemin ederim onu bulur ve gırtlağını öyle bir sıkarım ki-" Başını çevirdiğinde dondum kaldım.
Şu an öfkeli bir adamdan daha çok yumuşak ve şefkatli bir adama ihtiyacı olduğunun farkına vardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Colorful | Sasusaku
FanfictionRenk paleti gibi olmasına karşın onun renklerini sadece karşısındaki insan görebiliyor. Hayatın en acımasız sınavı bu mu? •sasusaku fanfic •26/11/22