Vurdukça sallanan kum torbamın kumaşı iyice eskidi. Yakında yırtılacak gibi gözüküyor, onu çöpe atmak zorunda kalacağım. Annemin bana bıraktığı şeyler de onun gidişinin ardından bir bir terk ediyor beni.
Sandalyenin üstünden havluyu alıp enseme attım ve yüzümdeki teri sildim. Ama silmekle olacak iş değil, duşa girmem gerek.
Duştan çıkıp altıma bir eşofman ve üstüme siyah atleti geçirdikten sonra enseme tekrar bir havlu attım. Islak saçlarımı kendi kendine kurumaya bırakacağım için salona ilerledim.
Masanın dibinde kıvrılıp uyuyan yaşlı köpek artık evimin bir üyesi oldu. Önceleri sadece merdiven altından çıkıp nereye gitsem beni takip ederken şimdi ise canı isteyince balkondan içeri atlayıp seçtiği bir köşede uyuyor. İstemeden onun sahibi haline geldim.
Salona birleşik mutfağım o kadar dağınık ki görüntüsü gözlerimi rahatsız ediyor. Elime bir çöp poşeti alıp masanın üstünde biriken dün geceden kalma içki şişelerini yok ettim. Bu sırada zil çaldı. Kim olduğuna dair tek bir isim canlandı kafamda.
Fakat yanıldım. Görmeyi beklediğim kişi pembe saçlı bir kadındı, karşımdaki ise kır saçlı bir adam. "Seni beklemiyordum." Kenara çekilip geçmesi için yol verdim Kakashi'ye.
"Benden başka ziyaretçin yok diye hatırlıyorum?" Salona geçip kendini 'rahatsız' diye bahsettiği koltuklarımdan birine attı. Gözleri anında masanın altındaki köpeği bulunca kaşları havalandı, "Bir köpeğin de yok diye hatırlıyorum?"
"Hafızanı güncelle o zaman." Masanın üstünden su şişemi alıp karşısına oturdum. Nedense Kakashi bana ve etrafa tuhaf tuhaf bakıyordu, bu hareketini anlamadım. "Hayırdır, ufo mu gördün?"
"Ne oldu sana?" Derken cidden şaşkındı.
"Bebek suratımdan mı bahsediyorsun? Artık kirli sakal bile bırakmıyorum." Bundan bir ay öncesine kadar çenemin altında hafif çıkan sakallarımı umursamaz ve tıraş zahmetinde bulunmazdım. Ama bir aydır ufacık bile çıksalar hemen tıraş ediyorum. Malum, Sakura yüzümü tanıyabilmek için dokunuyor.
"Hayır hayır, mesele sakal falan değil. Değişik bir şey olmuş sana. Havan değişmiş, hatta evin havası bile değişmiş." Baştan aşağı süzdü beni. "Leşe benzemiyorsun artık. Buraya gelmeden önce seni eskisinden daha beter bulurum diye düşünmüştüm. Ne oldu da insana benzedin?"
"Hah, duyan da iyi olmama sevinmediğini sanar. Ayrıca bir şey olduğu yok, hala aynı işsiz herifim işte. Sadece biraz..." Uygun kelimeyi aradım. "Biraz şey oldum işte..." Ama lanet olsun ki öyle bir kelime yoktu.
"Aşık olmuşsun diyeceğim durumunu bilmesem." Kakashi'nin ettiği laf sanırım uygun kelimeydi. Kafamı yasladığım yerden hızla kaldırdım, "Aşık? Aah, sanırım bu kelime." Kafamı onaylarcasına salladım. "Doğru, sadece biraz aşığım."
Bana sanki aklımı kaçırmışım gibi bakıyordu eski antrenörüm. "Köpeğe mi?" diye sorduğunda cidden kahkaha attım ve ayaklandım, "Sanırım sende bir şey değişmemiş. Sade soda içer misin?"
"Yok, kalsın..." diye mırıldandı ben dolaptan bir soda çıkarırken. Ardından bana uzun uzun bakmaya devam etti kır saçlı adam. "Buraya yine aynı konu için gelmiştim ama sen kafayı üşütmüş gibisin, daha sonra konuşuruz."
Boksa dön demek için geldiğini biliyorum zaten. Bu babalık her ay gelip söylüyor bunu ve cevabım hep aynı oluyor. Ama bu sefer eğer yine sorsaydı, o kadar kesin cevap vermezdim.
Kakashi yerine gelen kişinin Sakura olduğunu sanmıştım ya hani, o olmadığını gördükten sonra içime bir kurt düştü. Çünkü iki gündür ne telefonda ne de yüz yüze görüşmüştük. Bana en son attığı mesaj iki gün önceydi ve attığım mesajların hiçbirine bakmamıştı. Bir iki kere aradım da ama cevap vermedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Colorful | Sasusaku
FanfictionRenk paleti gibi olmasına karşın onun renklerini sadece karşısındaki insan görebiliyor. Hayatın en acımasız sınavı bu mu? •sasusaku fanfic •26/11/22