Jisung'dan
Ortamda olan anlamsız sessizliği hocanın alkışı bölmüştü. "Evet, hadi bakalım artık çadırlarımızı kuruyoruz!" Bu kadın neden bu kadar mutlu ve enerjik ben daha yaşlıyımdır bundan. Aklımdaki düşünceleri bir kenara atıp endişeli gözlerle Seojun'u aramaya başlamıştım. En son bakışlarımız birbiriyle buluşunca yüzündeki o sırıtışı görmüştüm.
"Han Jisung, ne hoş bir sürpriz bu böyle! Bak kader işte yine birlikteyiz." Kafamı olumlu anlamda sallayarak cevap vermiştim. "Ya ya çok hoş bir sürpriz oldu gerçekten inanılmaz yani... Evrene müteşşikirim bu hoş sürprizinden ötürü."
Sonuna yapmacık bir gülümseme yapıp kenardan kurmamız gerek çadırı almıştım."Yardım etmeyi düşünüyorsun heralde değil mi Seojun?" Soran gözlerle ona baktığım zaman ağaca sırtını yaslamıs yerde uzanıyordu. "Hayır hazır enayi varken neden kendimi yorayım ki değil mi?" Ağzımı açıp bir şeyler demek istesemde şimdilik susmayı tercih etmiştim. Yine aynı şeyleri yaşamak istemiyordum.
Çadırla ciddi anlamda cebelleşiyordum. En son çubuğun bir tanesinin üstüne oturacaktım sinirden. Birisinin elini uzatıp çadırı elimden çekmesiyle öylece kalakalmıştım. "Ne o, yapamadın heralde bay becerikli?" Minho'nun sorduğu soru karşısında ağzımdan küçük bir 'hah' sesi çıkmıştı.
"Yapıyordum gayette tamam mı?" Minho işina kaldığı yerden bana dönüp dalga geçer gibi bir bakış attıktan sonra devam etmişti. Yapamadım demek istemediğimden inkar ediyordum aslında bende biliyorum o çadırın katlabıp bir yerlerini gireceğini bilsemde yine yapamayacağımı.
"Al bitti." Minho eliyle kurduğu çadırı gösterince biraz hayretleri içinde bakakalmıştım. "Ben hallederdim demiştim aslında... Sağ ol."
Ağzımın açık kaldığını Minho çeneme alttan vurup kapatınca fark etmiştim. "Sinek kaçacaktı da." Sırıtarak söylediği şey sinirli bir nefes almama sebep olmuştu. Tam sırt çantamı çadıra atmış içeri geçecekken kolumdan tutup durdurmuştu.
Anlamsız bir kaç saniyelik bakışmanın ardından kolumu bırakmış ve konuşmaya başlamıştı. "Senin çadırda kalacağın kişi nerde, tek başına kurmaya çalışıyorsun?" Elimle ağacın altında uyuyaklamış belki 10 belki 15. Rüyasını gören Seojun'u işaret etmiştim. Gözlerim onda takılı kalmıştı.
"Jisung,bir sorun mu var?" Minho ellerini gözümün önünde sallayınca kendime gelerek kafamı hayır anlamında sallamıştım. "Ha, şey... Hayır bir sorun yok." Daha fazla konuşmasına izin vermeden kendimi çadıra atmıştım. Minho'nun gittiğini uzaklaşan adın seslerinden anlayabiliyordum fakat yaklaşanda bir adım sesi vardı.
Çadırın fermuarının açılmasıyla Seo kafasını uzatıp içeriye bir bakış atmıs sonra da kafasını memnuniyetle sallayarak tüm alanı kaplayacak şekilde çadırın içine yatmıştı. Kenarda bir amipinbile zor yaşayacağı bir alanda yaşam mücadelesi veriyordum ve bu adam sinirlerimi o kadar bozuyordu ki suratına yumruğu koymamak için kendime telkinlerde bulunuyordum.
Akşam yemeğinden sonra ormanda bir yürüyüş olacaktı herkes eşleriyle gidecekti. Sanki okul gezisi değilde ayı gezisi gibiydi burası...
Çadırdan Seojun'un bu umursamaz tavrına daha fazla katlanamayarak çıkmış ve bizimkilerin çadırı olduğunu hatırladığım bir çadırın fermuarını indirmiştim. Öpüşen çifti görünce ufak bir çığlık atmıştım fakat her şey kontrol altımdaydı. "Çok, çok özür dilerim ben gercekten şey oldu birden yanlış zamanlama." Elime sokayım. Çadırın fermuarını tekrar kapattıktan sonra kamp alanında bizimkilerin olduğu çadırları anlamaya çalışıyordum
"Hay sinek gibi!" Felix fermuarı açmış kafasını dışarıya çıkarmıştı. İçeriye giren sineği kendini yediği gerekçesiyle dışarı çıkarmaya çalışıyordu. Koşarak çadırın önüne gitmiştim tam fermuarı kapatacakken durması için elimi arasına koymuştum. Gerizekalı bu seferde elimle birlikte kapatmıştı.
"Ah! Lan elim kaldı elim!" Felix fermuarı tekrar açınca şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Arkasında uyuyan Changbini gördükten sonra sessizce konuşmaya başlamıştım. "Abi ben Seo ile aynıçadırdayım bittim ben." Ağlamaklı sesler çıkarınca Felix birden yükselmişti. "Ne yaptı lan yine o piç sana!"
Felix'in sesine uyanan Changbin etrafa aval aval bakmış sonra beni görünce duraksamıştı. "Ne! Kim, kime ne yaptı?" Felix'e iyi halt yedin der gibi bakınca ikimizde yalan düşünmeye başlamıştık.
O an mantıklı gelen tek yalanı birden söyleyivermiştim. "Sinekler yok mu bu sinekler!" Felix'i yalanıma ayak uydurması için dürtünce önce afallamış sonra hemen toplayarak devam etmişti.
"Şey ya, evet bu sinekler! Pis hayvanlar arkadaşımı ısırmışlar hep..."
Felix tedirgince yutkununca Changbin ikimizede şüpheyle bakmıştı. Bu anın çok uzun sürmesini engelleyen yemek saatinin geldiğini belirten çanın çalmasıydı.
"Hiç etik değil ah bu sinekler." Hayıflanarak ikimizde yemek yiyeceğimiz banklara doğru ilerlemeye başlamıştık. Arkamızda kalan Changbin de ayılıp olayı anlamaya çalışıyordu...
Banklara geldiğimizde çadırlardaki herkesin çoktan geldiğinu görmüştük. Aç ayılar, yemek olunca saniyesinde burdalar. Bizimkilerle yemeğimizi alıp bir banka oturmuştuk. Minho'da biraz uzakta kendi arkadaş grubuyla oturuyordu.
"Yeriniz var mı?" Gelen tanıdık ses hepimizin iç çekip biraz daha yayıladak oturmamıza sebep olmuştu.
"Yok Seojun gördüğün üzere." Seo, Seumgmin'den aldığı cevaptan memnun olmamış gibi olumsuz anlamda kafa sallayarak kenardan sadece oturma kısmı olan bir bank çekmişti.
"O halde bende şöyle oturayım." Yemek tabildotunu masaya koyarak yemeye başlayacağı sırada hemen arkamdan gelen sesle dikkatim dağılmıştı.
"Seojun biraz kayda bende oturayım bu gün Jisung ile yemek istiyor da canım."
URİ OMMA OMMA GA
umarım beğenmişsinizdir yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayıın 💗
Bir sonraki bölümde görüşelim 💘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç Etik Değil / Minsung
FanfictionHan Jisung okul nöbetçisi olduğu gün üst sınıfların gergin ve popüler çocuğu Minhoyu çağırma görevi ona verilir fakat Jisung Minhoyu kız sanarak çağırınca başı Minhoyla belaya girer...