Taekookla dolu bir bölümle geldim size ✍️ nasılız, keyifler yerindedir umarım.
İyi okumalar diliyorum. Oy verip yorum bırakırsanız sevinirim ✨
🌕🌕🌕
Jungkook penceresinin önünde bir gününü daha akşam ederken bulutların şehrin üzerinden kayışını, caddelerin telaşını, araba kornalarının uzaktan gelen yankısıyla birlikte insan curcunasının birbirine karışmış halini izliyordu.
Elinde tek bir dal gül var, kırmızı. Bazen sarı bazen beyaz oluyor, bazen de pembe. Ama Taehyung dün kırmızı getirmişti ona.
Dizlerini göğsüne çekmişti, dağınık saçları ve giydiği pijamalarla ev halini yansıtıyordu. Daha yarım saat önce bir kabustan uyanmıştı ve onun sersemliğini hala üzerinden atamamıştı.
Bugünlerde biraz daha iyi, düzenli olarak yemek yiyor. Arkadaşının konuşma girişimlerini geri çevirmiyor ve işin garip yanı Jimin ve Seokjinle geçirdiği vakit gitgide artmaya da başladı.
Jungkook onları seviyor, özellikle Jimin için onunla tanıştığı ilk zamanlarda beslediği olumsuz duyguları tamamen bir kenara bırakmıştı. Seokjin en başından beri zaten gönlünü kazanmıştı ama omeganın Jimin'e alışması daha zor olmuştu. Tabi bu durum betanın Taehyung'un yakın arkadaşı olmasıyla da alakalıydı.
Elindeki güle bakarken düşünceleri Taehyung'a kaydı bir kez daha. Zaten işi gücü onunla geçirdiği zamanları düşünmekti. Kendisine bir uğraş bulsa iyi olacaktı, yoksa aşırı düşünmekten bir gün kafayı yiyebilirdi.
Belki iş aramaya başlamalıydı, belki de bir hobi edinmeliydi. Taehyung'un evinden ayrıldığından beri artık daha fazla boş zamanı vardı. Onun yanındayken de zamanını çok dolu geçirdiği söylenemezdi ama alfa yokken boşluklar onu daha fazla rahatsız etmeye başlamıştı.
Bir hobi edinmesi zordu, insan içine çok fazla karışmayacağını biliyordu. Birkaç ay öncesine kadar bu mümkün değildi ama şimdi ülke değiştirmeden topluma çıkamazdı. Merkez nerede olduğunu biliyordu, yanında kimse olmadan evden çıkışı enselenmesi demek olurdu.
Elindeki kırmızı gülü diğer yirmi tanesinin yanına, Yugyeom'un geçen hafta getirdiği vazoya yerleştirdi. Bazıları solmak üzereydi, yirmi gül, yirmi gün.
Taehyung her gün ona bir tane getirmişti. Birkaç gün öncesine kadar onunla konuşmamış olsa da alfa yaptığı bu hareketi bir gün dahi aksatmamıştı.
Şimdi buradaydı, yatağının üzerinde. Göğsüne doğru çektiği dizleriyle yatağının hemen yanındaki pencereden dışarıyı seyrediyordu. Bir damla düştü, sonra onu bir tanesi daha takip etti. Yağmur yağıyordu, yağmur hüznüne ortak mı oluyordu? Az önce berbat bir rüyadan uyanmıştı.
Damlalar camın üzerinde ince çizgiler oluşturarak aşağı indi, bir dakika kadar sonra yağış hızlanmıştı. Jungkook yağışı izlerken bile olduğu yerde titredi. Aklına gelen anıları hoş değildi, yağmurla ilgili anıları çiçeklerle süslenmiş değildi.
Dört yıl öncesiydi, merkez karargahında odasının penceresinden yağmurun yağışını izliyordu. O gün dersi erken bitmişti, nasıl oluyorsa programındaki yoğunluğun azaldığı günün ertesinde merkezde dolaşan yeni yüzler görürdü. Bazıları yok olurdu, bir daha onları görmezdi, onların yerine yenileri gelirdi.
İşin garip yanı Jungkook'dan başka hiç kimse bu durumu yadırgamazdı. Etrafındaki herkes bu sisteme ayak uydurmuş gibiydi. Herkese normal geliyordu ama bir tek omega bu durumdan rahatsızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shoot Love - Taekook
Fanfiction"Tek bir geceyle sınırlı kalması gerekiyordu." Kurt adamlar ve insanlar arasında tesis edilen barıştan yıllar sonra, Kim sürüsünün baş alfası Taehyung'un yolu, daha önce soylarının kesildiğine inanılan kutsal bir kurtla kesişir. Modern omegaverse ...