MASKELİ BALO...

96 27 14
                                    

Çilingir gelebilmişti sonunda. Gelir gelmez, saçma sapan sorular sormaya başlamıştı. Başta neyi kastettiğini pek anlayamamıştım. Jeton biraz geç düşmüştü. Bu evin kimden kaldığı, neden uzun zamandır kimsenin gelip gitmediği gibi sorulardı.

Adam bir an gözüme harika maske takınmış, kusursuz bir oyuncu gibi göründü. Maskesinin altında meydan okurcasına bir tavrı olduğunu sezebiliyordum. Bende küçük bir oyun oynamaya karar verdim. "Daha net olun lütfen."
Gibi bir cümle söyleyerek onu düelloya davet ettiğim söylenebilirdi. Aslında benim amacım gerçek kafasından geçenleri söyletebilmekti. Doğrusu adam özgüvenli biriydi, düelloyu kabul etmişti.

Çilingir "Aslan bey lütfen bu şartlarda size inanmamı beklememelisiniz böyle önemli bir gün olacak ve anahtarı unutacaksınız. Doğrusu pekte inanılacak şeyler değil. Net olması gereken kişi sizsiniz."

Bir an şimşek çarpmışa döndüm. Adam gayet haklıydı, içimde kabaran sinir ve öfkeyi hissedebiliyordum artık. Sakin olmaya çalışarak" hırsızlık yapacağımı kastediyorsanız yanılıyorsunuz eğer öyle birşey yapacak olsam sabahtan size haber vermeden camlardan birini kırar içeri girebilirdim."

Adam biran duraksadı. Artık gücün benden yana olduğunu hissedebiliyordum. Bundan memnuniyet duydum. Bundan cesaret alarak adama sert çıkıştım. " Sizi saygın bir işletme olarak gördüğümden çağırdım. Piyasada binlerce çilingir vardı çağırabilirdim. Bu şekilde aşşağılanacağımı bilseydim asla tercihim olmazdınız. Bu durumda sizi işletmenize şikayet etmem gerekecek."

Doğrusunu söylemek gerekirse, öyle birşey yapmayacaktım. Aksine gayet memnun kalmıştım. Adam son derece haklıydı, böyle bir günde anahtar nasıl unutulabilirdi. Fakat ben amacıma ulaşabilmiştim, artık bana yakaran gözlerle bakıyordu. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum ama bundan aşırı zevk almıştım. Birkaç gün öncesini hatırlayınca, insanlarla asla bu tür diyaloglara girmezdim. Şimdi ise bundan aşırı keyf alıyordum.

Adam takındığı maskeyi düşürmüştü. Yakaran gözlerle hiçbir şey demeden, kapıya yöneldi. İşini layığıyla yapan biriydi, iki dakika sonra kapının kilit sesini duymuştuk.

Ücreti öderken, öyle birşey yapmayacağımı rahat olması gerektiğini, söylemek gelmişti içimden. Bu düşünceyi direk kafamdan çıkardım ücreti ödeyip teşekkür ettikten sonra ona bahçe kapısına kadar eşlik ettim.

Koşar adımlarla evin içerisine gittim. Kapıdan girer girmez damarlarımdaki kanın hücrelerime hücum ettiğini hissedebiliyordum. Yere yığılmamak için kendimi zor tutmuştum. Zihnimde birkaç anı canlanır gibi oldu ama hiçbir şey hatırlayamamıştım. Eski günleri hatırlamayı isterdim. Gözlerimin dolduğunu görebiliyordum buna sevinsemmi üzülsemmi bilemedim. Sevinmem gerekiyordu aslında, hayatımda hiç bu tür duygular yaşamamıştım.

Evin fevkalade bir görünümü vardı. Epeyce yüksek bir tavan, ahşap dekorasyon. Filmlerdeki malikaneleri andırıyordu. Mobilyaları pek beğenmemiştim aslında güzellerdi fakat bana pek hitap etmiyorlardı. Çok nostaljikdiler.

Dalıp gitmiştim, birden temizlik görevlilerinin geleceğini hatırlayınca irkildim. Hemencecik saatime baktım saat 09:50'yi gösteriyordu. On dakika sonra burda olmaları gerekliydi pek az bir süre kalmıştı. Anahtar konusu olmasaydı çok daha erken gelmiş, ortalığa çeki düzen vermiş olurdum. Baktığımda buna pekte gerek yoktu eşyalar yerli yerindeydi benim yapabileceğim birşey yoktu. Aşırı kirlenmiştiler, herbirinin üzerinde üç parmak toz birikmişti.

Kapının önüne transporter tarzı gri bir araç yaklaşmaktaydı. Bahçe kapısına doğru yöneldim. Gelenler temizlik görevlileri olmalıydı. Bahçenin geniş olan kapısını açmak istedim, itmeye çalıştığımda ray sisteminin inanılmaz paslandığını gördüm. Aracı kapının dış tarafında bırakmak zorundaydılar. Araçtan birkaç kadın birde şoför olan adam indi.

İTİLMİŞ DUYGULARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin