Gözlerimi açtığımda gün aymıştı. Saat 06:10' u gösteriyordu. Gün doğumunu kaçırdığımamı üzülsem, aralıksız sekiz saat uyuduğumamı sevinsem bilemedim.
Daha öncede belirttiğim gibi iki gün öncesine kadar, elle tutulur bir uyku düzenim yoktu. Kimi günler sabaha kadar uyumazdım. Doğrusu uyuyamazdım, uykudan pek bir zevk aldığım söylenemezdi. Şimdi ise gözlerimi açıp bir daha kapayasım vardı.Tabiki uyumayacaktım bugün önemli bir gündü. Bir marangoz la anlaşmam gerekiyordu. Nerden bulabilirdim, aklıma tarayıcı geldi. Hemen telefonuma uzandım fakat olduğum mevkide hiçbir marangozun adresi yoktu. Çarşıya çıkmam gerekecekti, buraya geldim geleli kalabalıktan hiç haz etmediğimi farketmiştim. O yüzden bu biraz zor olacaktı sahte insanlarla diyaloğa girmeyi hiç istemiyordum. Ama yapacak birşey yoktu mecburdum. Hemencecik bir duş almam gerekliydi, hızlıca bir duş aldım. Kıyafetlerimi giyinip birşeyler atıştırmak için mutfağa indim. Dün yanımda getirdiğim birkaç kahvaltılık vardı. Çarşıya çıkmışken şu gıda işinide halletmem gerekecekti. Ha bide ana besinler, zeytin yağı vardı onu dün getirmiştim. Pirinç, makarna tarzı yemekleri çok severdim, zahmetsiz oluyorlardı. Yalnız biri için fevkalade yemeklerdi bunlar. Birşeyler yedikten sonra gitme vakti gelmişti.
Tam dış kapıdan çıkacakken irkildim, nasıl olmuştuda bahçe kapısını unutmuştum. Burayı yağlamak şarttı, marangoz gelirse mecburen iç tarafa gelecekti. Aklıma zeytin yağı geldi umarım işe yarardı. Bi koşu getirdim bolca dökmem gerekti, bu demek oluyordu ki bugün tekrar zeytin yağı almam gerekliydi. dadım sağlıklı olsun diye hep zeytin yağı kullanırdı. Böylelikle bizde ona alışmıştık.
Kapı azda olsa biraz gevşemişti daha fazla döküp sağa sola hareket ettirmeye başladım. Haraket ediyordu, bu işte tamam olduğuna göre artık gitme vaktiydi.
Sabahın erken saatleri olduğundan, çarşı pekte kalabalık sayılmazdı umarım bu saatte açık bir dükkan bulabilirdim. Saat 07:30' u gösteriyordu. Önce diğer ihtiyaçlarımı almaya karar verdim. Şansım yaver gitmişti açık bir market bulmuştum. Rafları gezerken gözüm vişne reçeli kavanozuna takıldı. Eski günlere dalıp gitmiştim. Dadımın yaptığı reçelleri hatırladım. Tek kelimeyle mükemmel denebilecek lezzete sahiplerdi. Acaba bu da o kadar lezzetliydi.
Tam kavanoza elimi uzatacakken, arkamdan bir kadın kahkası geldi. Bu şehvet dolu bir kahkaydı. Böyle kahkahaları severdim, bu yüzden şehvetini düşlerimin ortasına öylece fırlatan bu kadını görmek için içgüdüsel olarak başımı çevirdim. Ancak kendimi tutarak bakmadım. Zihnimde kurguladığım küçük oyunların hazzı için tutmuştum kendimi. Bu kahkahanın sahibini görmeden önce onu hayal etme zevkini yaşayacaktım. Bu kahkahayı bir yüz, ağız, boyun ve göğüslerle süsleyip canlı bir kadın yaratmak daha cazip gelmişti.
Hemen arkamda konuşuyordu. Konuşmasından anladığım kadarıyla genç bir kadındı, yaşı en fazla 20-25 arasıydı. Bu kadın beni heyecanlandırmıştı. Daha önce birçok kadınla birlikte olmuştum ama ilkkez bu türden bir şehvet ve tutku hissediyordum. Merakla dinlemeye koyuldum. Sesli harfleri yayarak çok hızlı konuşuyordu, roman aksanı sezmiştim. Şimdi bu kelimelerdende yola çıkarak yeni biri yaratacak ve mümkün olduğunca çok ayrıntıya yer verecektim.
Kafamdaki görünüm şöyleydi: koyu renk saçlar, açık gözler, şehvet dolu dolgun dudaklar, inci gibi beyaz dişler, keskin hatları olan bir burun. Kadın konuştukça bu görüntüye yeni ayrıntılar ekleniyordu: olgun bir kadını andıran dolgun göğüsler, derin göğüs dekoltesi olan buz mavisi bir elbise, kırmızı renk şeritleri olan bir şapka. Görüntü gittikçe zihnimde netleşirken arkamdaki kadın âdeta gözlerimin önündeydi. Arkama dönüp kadını görmek istemiyordum, oyuna biraz daha heyecan katacaktım. Birden hayallerimin içine garip bir haz duygusu karıştı, gözlerimi kapatırken arkamda göreceğim kadının zihnimde canlandırdığım kadınla bire bir örtüşeceğinden neredeyse emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTİLMİŞ DUYGULAR
No Ficción8 temmuz 1998 O günden bir kişiye bile bahsetmedim. Şimdi eski defterler kutumu karıştırırken ki günlüğüm de rastlıyorum. Öte yandan ben bu sayfaların hayal ürünü olduğuna inanmıyorum. Nasıl bir ruh haliyle yazdığımı bugün bile tanımlayamıyorum...