7

733 88 24
                                    




"ricky hanbin'in yanında gerekirse rol yap ama kendin olma." ricky yediği çikolatanın hepsini ağzına atıp şapırdatarak çiğnemeye başladı. hao'nun bunu sevmediğini biliyordu. omzuna yediği yumrukla kahkaha attı. hao cidden çok tatlıydı.

"ne zaman geliyor ya? ben bile sen çağırdığında daha erken gelmiştim." hao dudaklarını büzerek yere baktı. hanbin gerçekten geç kalmıştı ve mesajına da dönmemişti. en son gelmek üzere olduğuna dair bir mesaj yazmıştı.

"bilmiyorum ki." "sen neyi biliyorsun?" "sus ya!" ricky eliyle dudağına fermuar çekip etrafa bakındı. "bari kağıt helva alayım kendime, midem kazındı." hao kafasını sallayıp gitmesine izin verdi.

oturduğu yerde yana dönerek çiçekleri izlemeye başladı. bazılarının üstünde su damlaları vardı ve bu ilgisini aşırı çekmişti. işaret parmağını su damlasına değdirdi. bununla oyalanmak şu an onun için meditasyon gibi gelmişti. aklı dağılsa da bu durum çok kısa sürmüştü. hanbin'i görmek istiyordu. derin bir nefes alıp önüne dönecekti ki boynuna öpücük konduruldu. kalp atışı aniden hızlanınca eli kalbine gitti ve yutkundu. hanbin gelmişti.

"çok beklettim, değil mi?" hao öpücüğün etkisinden çıkamadığı için kafasını hayır anlamında sallamıştı. "neden konuşmuyorsun?" "ben bir lavaboya gidip geleceğim!" hızla kurduğu cümleden sonra neredeyse koşarak oradan ayrılmıştı.

ricky elinde kağıt helvayla anlamsızca hao'ya baktı. "neden koşuyorsun?!" hanbin duyduğu sesle ricky'e döndü. sonunda tanışacaklardı ama ikisini tanıştıracak kişi şu an heyecanını bastırmak için lavaboya kaçmıştı. ricky üzerinde hissetiği bakışlarla hanbin'e döndü. "enişte!"

hanbin gülümseyip ayağa kalktı. ricky hızla yanına gelip hanbin'e sarıldı. "naber eniştem?" hanbin sarılmaya karşılık verip geri çekildi. "iyidir, seni sormalı yakışıklı?" "yakışıklı mı? ne kral adamsın ya, seni gördüm iyi oldum. hao niye koşuyordu?"

hanbin ellerini cebine sokup geri oturdu. "bilmiyorum, aniden kaçtı." "belki çişi gelmiştir enişte. biraz sohbet edelim." "tabii, edelim bakalım."

ricky kağıt helvasından kırıp hanbin'e uzattı ve ikisi de yemeye başladı. "şimdi siz nasıl tanıştınız? ben hiçbir şey anlamadım."

"biraz fazla detay içeriyor ama özet geçeyim. karışık sınav olduğumuz gün bilerek hao'nun sınıfına giderek onun sırasına oturdum. sırasına not bıraktım ama görmemiş. yazmayınca da ben yazdım." ricky heyecanla hanbin'e baktı. "ne yazdın?"

" 'bu sırayı böyle güzel kokutan kişiyle tanışabilir miyim acaba?' yazdım. numaramı altına ekledim ama uyuduğu için görmemiş. bebek." "sende kokusuna kafayı takmışsın." hanbin kağıt helvayı bitip ayaklandı. "evet, şimdi onu almaya gidiyorum. bekle bizi." "geç kalmayın. seni beklerken ağaç olduk zaten enişte ya." hanbin göz kırpıp ricky'nin yanından ayrıldı.

-

hao's pov

kaç dakikadır buradaydım, hiçbir fikrim yoktu. hayatım boyunca hiç böyle hissetmemiştim ya da kimse hissettirememişti desem daha doğru. daha yeni tanıştığım biriyle bu kadar yakınlaşmak ve bana böyle hissetirmesi garip geliyordu.

şunun şurasında ne kadar olmuştu ki? üstelik hanbin'in telefon numarası bende önceden kayıtlıydı. benin rehberimde toplasan yirmi kişi vardı ve bunlardan biri hanbindi. onunla tanışmadan telefonumda nasıl kayıtlı olabilirdi?

ya da onun bu davranışları sadece bir hevesten mi ibaretti?

hiçbir şey düşünmemek ve bir an önce ikisinin yanına dönmek istiyordum ama olmuyordu. bir düşünce bin düşünceyi devamında getiriyordu. elimi yıkayıp aynada kendime baktım. "arkadaşını buraya kadar getirdin. eğlenmesini sağla. kötü arkadaş." evet, çok işe yaramıştı.

cinnamon | haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin