- 11 -

933 111 78
                                    

(Jisung'un anlatımı)

"Sonra da eve gittim ve bilmem kaç saat ağladım. Faciayla sonuçlanmayan hiç flört anım neden yok benim!"

Yaklaşık on beş dakikadır arabada olmamıza rağmen başım şişmişti çünkü Minho sarhoşluğun verdiği etkiyle susmuyordu ve bir şeyler anlatıp duruyordu. Önce Changbin ve Felix'le tanışma hikayesini anlatmış sonra da flört anılarını anlatmaya başlamıştı. Hiçbir tepki vermiyordum fakat Minho buna rağmen susmuyordu.

"Bu emniyet kemeri neden bu kadar sıkı? Çıkarırsam ölür müyüm ki? Jisung cevap versene ya!" Minho'nun huysuzluğuna gülmeden edemedim ve hiç bozuntuya vermeden "evet." dedim sadece.

"İyi de rahat edemiyorum! Jisung ölmem bence, hem ölürsem kurtarırsın sen beni!" Tekrardan gülümsedim ve ona çevirdim yüzümü. "Nasıl kurtaracakmışım? Doktor muyum ben?" Bir süre hiçbir şey demeden bana baktı ve sonra kaşlarını çattı.

"Doktor değil miydin sen? Hem doktor olmana ne gerek var canım, herkes sevgilisini kurtarır! Bir kerecik iyi bir sevgili ol Han Jisung, sevgilini hep ağlatıyorsun." Dudaklarını büzdü ve kollarını birbirine kavuşturup önüne döndü. "Hep ağlıyor musun benim yüzümden?" diyebildim sadece. Başka ne diyebilirdim ki? Minho karşıma geçmiş bizi sevgili gibi tanımlayıp saçmalarken başka ne diyebilirdim?

Sorduğum şeye cevap vermedi. Aradan yaklaşık beş dakika geçince bir anda çığlık attı ve korkuyla ona bakmaya başladım. Bir şey oldu diye korkmuştum ama o arka koltuğa büyülenmiş gibi bakıyor ve şaşkın olduğunu belli eden sesler çıkartıyordu. Bu haline tekrar ve tekrar güldüm ve önüme döndüm.

"İnanamıyorum! Aşkım bana gitar çaldığını neden söylemedin? Ben gitarı çok severim! Lütfen gitar çal bana!"

"Min ne gitari? Gelmek üzereyiz zaten, seni eve bırakıp ben de eve geçeceğim."

"Jisung lütfen! Gerçekten hayatımda hiçbir şeyi bu kadar çok istememiştim.
Gitar sesini çok severim ve senin sesini de çok seviyorum! Madem sevgilim olmuyorsun, bari sevdiğim çocuğun bana gitar çalmasına izin ver!"

Ne diyeceğimi bilemedim, arabayı sürmeye devam ettim sadece. Madem sevgilim olmuyorsun, bari sevdiğim çocuğun bana gitar çalmasına izin ver... nasıl hissettiğimi veya nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum çünkü karmaşıktım. Karmaşık olan duygularım değildi, aklım değildi, hayatım değildi. Karmaşık olan bendim ve nasıl bir şeyin içinde olduğumu anlayamayacak kadar da kaybolmuş durumdaydım.

"Tamam, tamam çalacağım."

"İşte bu! Süpersin aşkım!" Minho uzanıp yanağıma bir öpücük kondurdu ve geri çekildi. İçimde yeşeren her neyse onu siktir etsem iyi olurdu sanırım.

"İyi de nerede çalacağım? Araba sürüyorum."

"Sahilde! Ben kuma uzanırım ve sevgilim de bana şarkı söyler. Şimdiden hayatımın en güzel günü olacağına o kadar eminim ki!"

Minho'nun dediğini yapıp sahile gelince arabayı bir yere park ettim ve arabadan indim. Arabanın diğer kapısını açıp Minho'nun kemerini çıkardım ve kollarını boynuma dolamasını söyleyip kucakladım onu. Tüm yükünü bana vermesi biraz zorlasa da ağır olmaması onu taşımamı kolaylaştırıyordu.Hemen karşımızda parlak kumlar ve onun gerisinde de dalgalı deniz vardı. Denize yakın bir yere bıraktım Minho'nun bedenini ve toparlanmasını bekledim. Önce esnedi, sonra da bacaklarını bağdaş yapıp oturdu ve yüzünde şapşal bi gülümsemeyle denizi izlemeye başladı. O sırada hemen arabadan gitarımı alıp geldim ve yanına oturdum.

Hava soğuk değildi, esiyordu sadece. Saatin geç olduğu belliydi çünkü hava iyice kararmıştı. O an ikimiz de arkadaşlarımızın eve gelip gelmediğini düşünemedik, ya da düşünmek istemedik. Birkaç saat önceki hali gibi olmasa da hâlâ sarhoştu Minho ve bu durumda arkadaşlarının aklına gelmemesi gayet normaldi. Ona baktığımda hala denizi izliyor ve sırıtıyordu. Ben de güldüm istemsizce. Gülüşü o kadar güzeldi ki, Minho'nun gülüşünü bir süre izlediğinizde siz de istemsizce gülüyordunuz. Öyle bir gülüştü bu.

love the summertime // minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin