- 17 -

880 86 109
                                    

(Minho'nun anlatımı)

- 2 ay sonra -

İki ay... Jisung'la sevgili olmamızın ardından tam iki ay geçti ve hayatımın en güzel iki ayı olduğuna yemin edebilirim. Han Jisung iki ayda hayatımı renklendirdi ve hayatım boyunca hiç olmadığım kadar mutlu olmamı sağladı. Bu sürede arkadaşlarımız da iyice kaynaştı tabi. Hâlâ sevgili olduğumuzu bilmiyorlardı ama kısa bir süre sonra söylemeyi planlıyorduk. Changbin'in Jisung'a eskisi kadar kin gütmediğini düşünürsek kesinlikle söylemek için uygun zamandı.

Başlarda ikimiz de heyecanlı ve stresliydik çünkü benim amacım Jisung'u iyileştirmekti, onun amacı ise iyileşmek. Şu ana baktığımda ise bunun ilerisine gittiğimizi görebiliyorum. Jisung geçmişinden kurtulmuş gibiydi ve bense bunu başardığı için çok mutluydum. Sevgilim beni sevdiğini gerçekten hissettiriyordu ve bir an olsun kötü hissetmeme izin vermiyordu. Evet, bu durumda tek iyileşen Han Jisung değil.

Minju'ya gelecek olursak iki aydır ne adını duymuştuk ne de yüzünü görmüştük. Başlarda bir şekilde karşımıza çıkmayı başaracağını düşünüyordum ama iki aydır hiçbir hamle yapmadığına göre hayatımızdan tamamen çıkmış olmalıydı, sonunda.

Ha bir de, Chan hyung ve Seungmin sevgili oldu. İkisinin kesinlikle birbirleri için yaratıldıklarını düşünüyoruz. Gerçi bu konuyu Jisung'la konuştuğumda bana Seungmin'in çapkın biri olduğunu ve ona pek güvenmediğini söylemişti. Chan hyungu üzerse külahları değişiriz, bundan eminim.

Şimdi ise koltuğa oturmuş Jisung'un gelmesini bekliyorum. Bizimkiler dışarıya çıktı ve başımın ağrıdığı yalanıyla evde kalmayı başardım. İki aydır Jisung'la bu şekilde buluştuğumuzu düşünürsek bizimkileri yalanlarıma inandırmayı başarıyor olmalıyım.

Gözlerimi duvara sabitlemiş bu yaz Jisung'la yaşadıklarımızı düşünüp sırıtırken zilin çalmasıyla hemen ayağa kalktım. Kapıya ulaştığım gibi açtım kapıyı ve kolunu duvara yaslamış sigara içen sevgilime gülümsedim.

Beni gördüğü gibi daha yarısını bile içmediği sigarasını fırlattı. "Selam güzelim! Nasılsın bakalım?" Yanağımdan makas aldığı gibi koltuğa bıraktı kendini. Bugün biraz fazla neşeli değil miydi bu çocuk?

"İyiyim aşkım da bu mutluluğun sebebini öğrenebilir miyim?"

Bir şey demeden eliyle "gel" işareti yaptı. Hemen yanına geçip oturdum ve meraklı gözlerle Jisung'a bakmaya başladım.

"Buraya gelirken seninkilerle karşılaştım. Changbin bu civarlarda ne aradığımı sordu ve seni görmeye gideceğimi söyledim. Tam Changbin buna engel olacakken arkadaşların onu durdurdu. Ben de sırıtıp yoluma devam ettim. Changbin'in bozulmuş suratını görmek... baya zevkliydi!"

Jisung'un söylediklerine göz devirdim ve ofladım. "Yemin ederim çocuk gibisiniz Jisung. Neyin anlaşmazlığı bu anlamıyorum. Felix ve ben anneniz gibiyiz resmen! Sizi yaramaz ve laftan anlamaz çocuklar... Hem ya seni takip etmeye kalkarsa? Changbin bu, yapar."

Jisung güldü ve dudağıma öpücük kondurup geri çekildi. "Chan ve Felix izin vermez, emin ol."

"Changbin'in bozulmasının yüzünü bu kadar güldürdüğüne inanamıyorum! Benim yanımda bile böyle gülmüyorsun. Aptal herif." Arkamdaki yastığı Jisung'un kafasına geçirdikten sonra kollarımı kavuşturdum. "Changbin'i deli etmek hoşuna gidiyor olabilir ama Changbin'in pek mutlu olduğunu sanmıyorum. Ölmeye oynuyorsun gerizekalı."

Dudaklarını yalayıp sırıttı. "Eğer ölmeye oynuyorsam..." Belimden tutup kucağına çekti beni. Kasıklarındaki yerimi aldığımda gözünü kapatıp dudağını ısırdı. İki saniye sonra gözlerime bakmaya başladı ve lafını devam ettirdi. "...ölmeden seninle güzel bir an yaşamak isterim."

love the summertime // minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin