Ahh şu yaz tatilleri! sanırım hayatımdaki en değerli şeyler listesinde en baş sıralarda yer alıyor. Yaz tatilini bu kadar çekici kılan güneş ve tartışmasız büyükannemle olma düşüncesi. Hayır yanlış anlamadınız büyükannemle olmak bana olduğumdan daha genç ve özgür hissettiriyor. Büyükannem istanbul'da yaşıyor. Yaz tatillerinde nefes almak ve rahatlamak için aklıma oradan daha iyi bir adres gelmiyor. Bazen yaşımın onyedi olmasına rağmen kendimi ihtiyar ve kolunu bile kaldırmaya aciz biri gibi hissettiğim doğrudur. İşte böyle zamanlarda aklıma hep büyükannem gelir, yaşına rağmen bu kadar genç hissetmesi ve çılgın düşüncelerle herzaman kendini eğlendirmeyi bilmesi bana kendime gelmem gerektiğini hatırlatıyor... Babam omzuma dokunduğunda bir anda irkilsemde toparlanıp ona döndüğümde "otobüs birazdan kalkacak , telefonunu kapatma aradığımda sana ulaşmak istiyorum tatlım" dediğinde gözlerimi devirerek "ahh ! baba ben büyüdüm, artık küçük bir çocukmuşum gibi davranmasan" annem elini omzuma attığında dönüp ona baktım gülümsüyordu. O anda yeni bir anne klişesiyle karşılaşacağımdan şüphem yoktu. "Birtanem sen daha onyedi yaşındasın ve hala bizim bebeğimizsin bunu kabullensen iyi edersin" dediğinde iç çekerek "pekala anlaşılan sizinle başa çıkamayacağım" dedim gülümseyerek. Annem bana sarıldığında babamın sıcak bir gülümsemeyle bizi izlediğini görebiliyordum. Annem bana beni özleyeceğini söyleyip kırkıncı defa dikkatli olmam gerektiğini öğütledikten sonra sıra babama gelmişti. Babam herzaman bana karşı şefkatli ve sevecen yaklaşmıştır. çoğu zaman beni evde bulamayınca oda oda arar bulduğunda hiç görmemiş gibi sıkı sıkı sarılırdı. Bu durum çoğu zaman beni sıksada bunu ona hiç belli etmezdim. Babam bana sarılıp büyükanneme selam söylememi istedikten sonra annemin yanına geçip benim otobüse binişimi izlemeye başlamıştı. Tebessüm edip el salladığımda gülümseyerek karşılık verdiler. Yolculuklardan nefret ederdim. Fakat büyükanneme ulaşma düşüncesi bu durumdan nefret etmemi en aza indirgiyordu. Ahh! şu otobüs kokusu herzaman midemi bulandırmıştır. Otobüs koridorunda ilerleyip koltuğumu aramaya başladım. Koltuğum 42 numaraydı. Koltuğuma ulaştığımda oturdum ve içimden yanımda sürekli konuşan ya da horlayan birinin olmaması için dua ediyordum. Fazla geçmeden yanıma mini etek giyen fazlasıyla alımlı bir kız oturdu. Parfümünün kokusu oldukça abartılıydı fakat aynı zamanda farklı hissettiriyordu. Bana dönerek gülümsedi ve elini uzatarak "merhaba ben sahra " dedi. Elleri bir kıza göre oldukça büyük fakat bakımlı gözüküyordu. Elimi uzatarak "merhaba bende busem" dedikten sonra kız gülümseyerek "memnum oldum busem" diyerek elini çekti ve eteğini düzeltti. ismimin fazlasıyla samimi olması canımı sıkıyordu. insanlarla samimi olmayı seven biri değildim ve ismimin busem olması bana yapılan bir haksızlık gibi geliyordu. Sahra "istanbul'a neden gidiyorsun?" diye sorduğunda cevabım kısa ve netti "kafa dağıtmaya ihtiyacım var." Sahra gülümseyerek "tam isabet" dedi. Aslında ne demek istediğiyle ilgili pek bir fikrim yoktu fakat gülümseyerek "peki sen?" dediğimde yüzündeki gülümseme silinmişti. "Aslında ben dönüyorum" dedi. "istanbul'da mı yaşıyorsun ?" dediğimde "evet " diyerek kafasını öne eğdi. Bir sorun olduğunu anlamıştım fakat insanların işlerine burnunu sokmayı seven biri değildim. Çok geçmeden sahra tekrar konuşmaya başladı. "Babam ben altı yaşındayken vefat etti, annemde buna dayanamayıp intihar etti yani öyleymiş halam anlattı. Ben ondört yaşıma kadar halamla yaşadım daha sonra onlara yük olduğumu anlayınca okuldan ayrılıp bir cafe de garson olarak işe başladım hala aynı cafe de çalışıyorum. Biraz para kazanmaya başladığımda bir arkadaşımla ev tutmaya karar verdim. Halam bu duruma pek sıcak bakmasada sonradan oda kabul etti. Şuanda arkadaşımla o evde yaşıyoruz. Bazen kirayı ödemekte zorlansakta kendi başımızın çaresine bakabiliyoruz" dedi zorla gülümseyerek. Birşeyler dememi bekler gibi yüzüme baktı. Ama böyle bir durumda ne söylenebilirdi ki. Son anda "peki Ankara'ya neden geldin?" dediğimde sahra'nın gözlerinin dolduğunu rahatlıkla görebiliyordum. Tekrar söze girerek "özür dilerim , yanlış birşey söylemedim umarım" dedim . Sahra burnunu çekerek "yo yo sorun değil, zaten içimi dökmeye ihtiyacım vardı" dediğinde derin bir nefes aldım ve seni dinliyorum der gibi yüzüne baktım. Sahra söze girdiğinde yüzündeki hüzünü görmemek için aptal olmak gerekiyordu. "Sekiz ay önce benim çalıştığım cafe ye yeni bir garson daha alındı. Adı oğuz. İlk zamanlarda bu çocuktan hiç hoşlanmamıştım fakat zaman geçtikçe davranışlarımın onun yanında değiştiğini hissetmeye başladım. Kalbim onu görünce hızla atmaya başlıyordu. Göz göze geldiğimizde kendimi kaybediyordum ama bir türlü kendime itiraf edemiyordum. Daha sonra onunda bana karşı boş olmadığını anladım. Bir gün gülümseyerek yanıma geldiğinde herzamanki gibi yaşadığı komik olaylardan birini anlatacağını sanıyordum fakat durum öyle değildi. Bana beni sevdiğini söylemişti. İnanabiliyor musun oğuz bana beni sevdiğini söylemişti" Sahra yaşadıklarını anlatmaya devam ederken hiç sıkılmadan onu dinliyordum çünkü daha önce pek bu tür şeyler yaşamamıştım ve bu tür şeyler herzaman ilgimi çekiyordu. Sahra tekrar söze girdi "ilk başlarda herşey güzeldi hem çalışıp hem okuyordu okuldan ve işten kalan zamanını hep bana ayırıyordu. Bu durum böyle devam etti daha sonra okulu bırakıp Ankara'ya ailesinin yanına gitmeyi düşündüğünü söylediğinde ağzımdan -peki biz ?- cümlesinden başka birşey çıkmamıştı. Bana beni sık sık arayacağı ve zaman buldukça geleceğini söylemişti ilk zamanlarda kabullenemesemde artık kendimi bu düşünceye alıştırmıştım. Oğuz Ankara'ya döndüğünde kendimi çok yalnız hissetmeye başlamıştım. Beni sık sık arayıp sorsada bu yeterli olmuyordu. Birgün ona yanına gelmek istiyorum dediğimde buna çok sevineceğini söylemişti. Ankara'ya geldiğimde ailesiyle tanıştım ve çok güzel iki gün geçirdim. İstanbul'a döndüğümde aramaları ve mesajları eskisinden daha azdı bu böyle devam etti. Daha sonra hiç aramamaya ve mesaj atmamaya başladı ben aradığım zamanda cevap vermiyordu yada daha kötüsü telefonu kapalı oluyordu. En sonunda dayanamayıp başına birşey geldiğini düşünerek Ankara'ya geldim. Evlerinin kapısına geldiğimde tedirgin ve kararsızdım hatta bir an geri dönmeyi bile düşündüm fakat sonra cesaretimi toplayıp kapıyı çaldığımda kapıyı yarıçıplak bir kız açtı kalbim hızla atmaya başlamıştı oğuz nerede ? dediğim zaman kız o çok meşgul tatlım başka birşey var mıydı ? dediğinde kalbimin yerinden sökülüp bir çöp kovasına atıldığını hissettim kız biraz bekledikten sonra kapıyı yüzüme kapattı. Ben zorlada olsa yürüyerek bir kaldırımın kıyısına oturdum.Durmadan ağlıyordum ve kendimi yıkılmış hissediyordum. Biraz oturduktan sonra kendimi toparladım ve şuan buradayım" dediğinde yüzüne acıklı bir gülümseme yerleşmişti. Bu durumda olan bir insana ne denebilirdi ki ? Elimi omuzuna koyup "peki şimdi iyi misin ?" dedim. "Bu durumda olan bir insan ne kadar iyi olabilirse ben de o kadar iyiyim " dediğinde ne kadar saçma bir soru sorduğumu anladım. Benden önce söze girerek "neyse beni boşverelim senin hikayen nedir?" diye sorduğunda duraksadım ve hayatımın ne kadar sıradan geçtiğinin farkına vardım ve "benim hikayem yok yani daha önce hiç sevgilim olmadı " dediğimde gülümseyerek "ne kadar şanslısın hiç kırılmamış bir kalbin var" dedi. Bir an sessizlikten sonra "umarım seni sıkmamışımdır" dedi. Bende hiç beklemeden "hayır sakın böyle düşünme" dediğimde gülümseyerek "müzik dinleyeceğim dinlemek ister misin ?" dediğinde "teşekkür ederek onu kibarca reddettim. "peki" diyerek kukaklıklarını taktı ve müzik dinlemeye başladı. Kafamı arkaya atarak yolu izlemeye başladım. Bir zaman sonra gözlerim ağırlaştı ve çok geçmeden uykuya daldım... Bir el beni nazikçe dürtmeye başlayınca zorlada olsa gözlerimi açtım. Sahra bana sesleniyordu "busem geldik istanbuldayız" dediğinde hızlıca toparlanarak ayağa kalktım uykunun vermiş olduğu sersemlik yürümemi etkiliyordu. Ağır ağır yürüyerek otobüsten indim ve valizimi aldıktan sonra sahra'ya dönerek "tekrar tanıştığıma memnun oldum sahra çok güzel bir yolculuktu" diyerek elimi uzattım. Sahra beklemeden elimi sıktı ve "bende tekrardan memnun oldum busem " diyerek gülümsedi ve yanımdan uzaklaştı. Daha sonra elimi kol çantama atıp telefonumu aramaya başladığımda çantamın ne kadar dolu olduğunu farkettim. Uzun süreli uğraşlarım sonucunda telefonumu buldum ve kilidini açtığımda onüç cevapsız arama olduğunu gördüm. Arayan babamdı. Ahh tabi başka kim olabilirdi ki. Babamı aradım ve aynı zamanda taksilerin olduğu bölüme doğru yürümeye başladım. Babam telefonu açtığında sesi endişeli geliyordu. "Busem kaç kere aradım neden cevap vermedin çok merak ettim dediğinde gözlerimi devirerek "telefonu sessizde unutmuşum baba bunda endişelenecek birşey yok" dedim. "şu anda neredesin ?" dediğinde "otobüsten yeni indim şimdi taksilere doğru yürüyorum" dedim. "peki dikkatli ol" dedi ve telefonu kapattı. Bir taksinin yanına yaklaştığımda orta yaşlarda bir adam yanıma gelerek "buyur abla" dedi ve taksinin kapısını açtı. Arka koltuğa geçip oturduktan sonra kapıyı kapattım ve beklemeye başladım. Şoför valizimi bagaja yerleştirdikten sonra hızlı adımlarla şoför koltuğunun olduğu kapıya doğru ilerledi ve koltuğa yerleşti. Dikiz aynasından bana bakarak "nereye abla" dedi. Adresi söyledikten sonra arabayı çalıştırdı ve ilerlemeye başladık.